Bu yazıyı öncelikle bütün zamanlar için ama şimdi “çok uzak”lardaki “en sevgiliye”, yazmama vesile olan AZİZ DOST ve kardeşlerim sevgili Hazal’ıma, sevgili nişanlısı Hakan’ıma ve;
Sevgili nişanlısından ayrı diyarlarda olan sevgilim, kızım Zeyneb’ime ithaf ediyorum. Ayrıca Arabistan’da dükkânlardaki hediyeleri yakıldığı için sevgililer gününde sevgililerine bir hediye alamayan sevgililere…
Söz konusu yazının öyküsü şöyle;
Bir yolculuk esnasında dinlediğimiz radyoda programa canlı katılan bir dinleyici “yarın sevgililer günü ve 7 yıldır beraber olduğum sevgilimden ayrıldım…” deyince sevgili Hazal;
“Ağabey bu nasıl bir şey?
Yani sevgiliden ayrılmak nasıl bir duygu”? dedi.
Hani her şeyi bilen! Bir abisine sordular ya, benim de doyurucu bir cevap vermem gerekiyordu.
Önce araba kullanan sevgili Hazal’a sert bir bakış attım. Bunun üzerine;
“Üstad, kaza yaparım öyle bakma n’olur” dedi.
Kızım ben daha önce aşk yaşayıp ayrılan değilim bilirsin, ama sana yine de ne düşündüğümü -daha doğrusu ne düşünemediğimi- anlatayım dedim.
Meğersem ayrıntıları kaçırmak istemeyen sevgili Hakan kardeşim çok özellikli cihazıyla sesimi kaydetmiş ve sohbet bitince de;
“Ağabey lütfen bunu yazıya döküp yayımlayalım” dedi. Ben de hanımdan gelecek olan sitemleri size yönlendiririm dedim.
Kabul deyince;
Eyvallah çektim.
Bakalım neler söylemişim:
Sevgili Hazal;
Sevgili olmak ya da sevgili edinmek öyle bir duygudur ki onda; sevgili, aşk dilinde/literatüründe “ayrılık” ve ona akraba hiçbir sözcük bulunmaz. Olsa olsa bedensel, nicel bir mesafe söz konusu olabilir: uzaklık…
Sevgiliden ayrılma(k) diye bir şey söz konusu olmaz.
Eğer yaşanan bilinçli, tercihen, karşılıklı ise ayrılık söz konusu olamaz.
Tabi bu arada çok önemli bir iki hususu da açıklamam gerek;
Şayet tutku, heves, beğeni değilse yaşanan ancak fiziki mesafelilik söz konusu olur.
Siz doğru bir tercihle, test aşamalarını geçtikten sonra beğeniyi aşka dönüştüreceksiniz ve maşuku iyi tanıyıp, âşık olacaksınız sonra da ayrılacaksınız. Bu mümkün değil.
Olur mu hiç? Sevip, iyice tanıyıp, tercihlerini görüp takdir edip âşık olacaksınız sonra bir sebeple ayrılacaksınız? Bu işte bir yanlışlık olmalı. Birden görüp kapılmayı aşk algılarsanız yanılırsınız. Hatta bu yanılgı yıllarca sürebilir. Çünkü kapılma test edilmeden, iyice tanınmadan oluşan beğeni halidir. Bunun aşka dönüşmesi için ancak her şeyiyle tanıdıktan sonra “tamam kabulümdür” demeniz gerekmektedir. Yoksa kapılma ve tutku olarak kalakalır. Ve bu durumdan beklenti içinde olmaz, ayrılma yol ve bahanelerini ararsınız içiniz cız ederek de olsa.
Onur kırıcı, haysiyeti rencide edici bir durum ol(uş)madıkça böyle bir “ayrılık” söz konusu olamaz.
Aşkın edebiyatında sadece hasret, özlem içeren bir mekânsal uzaklıktır ayrılık. Ancak mekânsal uzaklık söz konusu olabilir. Bir şekilde uzak kalmayı gerektiren bir durum olmuş, oluşmuş ise bu ayrılık anlamına gelmez. Ömrünüzün sonuna kadar görmezseniz bile “ayrılık” değil uzak(ta)lık söz konusu olur ancak.
Hiçbir sevgili âşık olduğu kişiden “ayrı” kalamaz. Yoksa hayat biter, dünya dolusu dostuna rağmen bir başına kalır.
Ayrılık dediğiniz o durumda âşık dalından kopan yaprağa dönüşür. O yaprak ayrılık narıyla yanıp kupkuru hale gelir ve her yanından kasırgalar, fırtınalar, boranlar eser. Girdapta her yöne savrulur ve aşık hayatını ancak (fırsat bulursa) yapmacık davranışlarla idame eder. Artık o âşıkk önceki kişi olmaktan çıkar. (Burada sevgili Hazal’ımın gözleri doldu, aracı çekip sevgili nişanlısına direksiyonu bıraktı.
Neden diye sormadım. Zira hangi günkü dramdan, olaydan söz ettiğimi anladı. Ağabey, lütfen böyle bir günü bir daha yaşamayalım”, dedi. Ben sadece inşallah diyebilme hakkına sahip olduğum için inşallah dedim)
Evet, kişi sevgiliden ayrılmayı düşünemez, düşünmemeli. Ne var ki sevgiliyi sevgili kılan onun vazgeçilmez karakteri olması gereken onurlu oluşudur. Bu her ikisine de lazım. Tek taraflı âşık olabilirsiniz. Ama size sevgili olan onura zarar/leke getirdiğinde geriye lekelenmeyecek bir şeyin garantisi olmaz. Sadece bu sebep “ayrılığı” gerektirebilir.
Bir diğer konu da eğer maşuktan bir beklenti içinde olmadan bir aşk yaşanıyorsa o ölümsüzleşir. Velev ki hayatları boyunca evlilik gerçekleşmese de… Buna ne isim verirseniz verin ama bu böyle.
Artık aşık; rol icabı hareket edip (sözde) yaşar. Şahsen ben böyle bir “ayrılık” yaşar isem yaşamla bütün bağlarım ancak “icap ettiği” için/kadar sürer. İnsanlara ızdırap vermemek için çabalar, volkanlarımla ömrümün sonuna kadar yanarak yaşayan bir ölü gibi olurum. Yaşarım ama asla eski ben olarak değil;
Hayata sadece ve yalnızca onun gezdiği yerleri, onunla buluşulan mekânları, onunla zaman geçirilen yerleri gezip görerek devam edilir.
Benim için bir “var” dışında diğer “var”ların bir anlamı olmaz artık. Madden boş, duygu ve manevi anlamda ağır hasarlı olurum.
İliklerim boşalır, ağır çekim gibi yaşarım. Zira hayata bağlandığım ana damarım kopmuşsa yapılacak fazla bir şeyimiz kalmaz. Konumum, mevkiim, makamım ne olursa olsun artık alelade, sıradan bir kişi olarak yaşayabilirim. Bazı avuntuları mecburen bulmaya çalışsam da hiçbir şey beni kendime getiremez. Anlayacağınız CIA, MOSSAD, KGB el ele verse beni bu hale düşüremez. Ama o nevi bir ayrılık rahatlıkla düşürür. Zira benim aşktan aldığım ve aşka bakışım onun vazgeçilemezliğidir.
Şunu da eklemeliyim ki kimilerince yeniden âşık olunca ancak hayat normale dönüp devam edermiş. Bilemem, olabilir ama ilki mi, ikincisi mi aşk olur onu yaşananlar gösterir. Ne ilkinden ayrılmayı ne de yeniden âşık olmayı dilerim. “Bana onu gerek onu”.
Anlayacağınız aşk ise yaşanan, onurlu ise sevdanız;
Dünyada olduğunuz sürece ayrılamazsınız. Uzak kalmak zorunda bırakırsa sizi o zaman köz olur, üstünü küllerle kapatabilirsiniz, kendinize avuntular bulabilirsiniz… Ancak aşk sürer ve asla bitmek bilmez şekilde ve yeniden kavuşmak ümidiyle…
Devamı haftaya…
Not.
Yazıyı hazırladığımı duyan, dünyanın en haşarısı olan ve “lütfen beni de yazıııııııııııııııııınnnnnn” diye çığlık atan ömrümün ürünü olan uluslararası yaramazım Multi’me de ithaf ediyorum.
“Artık maşuk”;
diye başlayan paragraf sehven yazılmıştır.
Artık âşık olmalıdır. özür diliyorum.
Ahmet Bey, belirttiğiniz yer düzeltildi. Bir eksiklik varsa tekrardan bize ulaştırırsınız.
Ayrıca, içerikle ilgili yorumum olacak:
Aşk mekansal uzaklıkla ve imkansızlıklarla, kavuşamamakla anlam kazanır.
İki sevgili veya iki aşık birbirine kavuştuğu anda aşkın çok önemli misyonu olan “kavuşma” veya “vuslat” tamamlanmış olur. Yanılmıyorumdur umarım.
Sanki yeniden o yolculukta gibi görüyorum kendimi çünkü inanlmaz muthis bi geceydi ve konu ötelerden bi konuydu , ama dedvamı soru cevap olarak oldu.
Sayın admin çok teşekkür ediyorum.
Yanılıyorsunuz bence, zira “vuslat” aşıkları birbirleri için yaşamayı anlamlandırma coşkusu ile yepyeni bir süreci gerekli kılar. Çünkü bunlar “aşık”lar. Evlenmek için arayışta olanlar değil. Saygılar
evet katlıyorum size aşksa eger ama ayrılık mecbursa yaplacak bişe kalmaz
bi tarfında sen varsan olmaz olamaz omamalı