Sıklıkla bu soruyla karşılaştım. Her zaman “Sevgi” yanıtını verdim.
Ümit Yaşar’a aynı soruyu sorduklarında şairimiz bakın nasıl yanıt vermiş:
“…Aşk başlamadan güzel,
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel…
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman…
Aşk başlamadan güzel….”
.
Sevgiyi evrensel olarak betimleyen insan, aşkı bireysel olarak tanımlıyor. Peki nedir aşk?
Aşk, kimine göre inanılmaz bir mutluluk,
Kimine göre talihsiz bir acıyla hüsran,
Kimine göre varoluşun anlamı,
Kimine göre yok oluşun romantik bir duygu durumu…
Görülen o ki bugüne kadar aşkı tam anlayan, anlatan, anlamış olana tesadüf edilememiştir .
Çünkü aşk çelişkinin ta kendisidir.
Aşkı anlatırken bile kendi öznel yaşantısından yola çıkıyor insan. Aşka düşen birine göre:
İyi giderse güzel ve sonsuz mutluluk, kötü giderse berbat bir pişmanlık halidir.
Yani aşkı sürecin başında değil de sürecin sonucunda değer biçiyor.
Aşkı bana da sorsanız size tam anlatamam. Çünkü ben hiç yaşamadım aşkı. Sevgiyi tercih etti gönlüm.
Çünkü, sevgi yargılamıyor yüreği.
“Var” ile “Yok” arasında sıkışıp bırakmıyor insanı.
Sınırsız, evrensel hoşgörüsü var.
Ama aşk öyle mi?
“Ben sen” ile eleştirel, kuşkusal, gönlü yorarak geçiriyor zamanı. Aşk sevgi gibi yargısız yaşanırsa belki süreci biraz uzatan, duyguları tutkuyla histerik yaşatan bir olgudur.
“Ah, ben aşık oldum, onsuz yapamam, o benim diğer yarım, ” vb, duygularla nikah masasına “Evlenmek için” koşan çiftler; kısa süre sonra mahkeme salonlarına bu kez de “Ayrılmak için” _tartışmalı olarak_ koşuyorlar.
Niçin?
Çünkü, “Aşk, yaşandı ve bitti!”
Sevgi öyle mi?
Sevgi özen ister emek ister, kazanıldı mı ömür boyu yürekte ikamet eder.
Sevgi seni anlar.
Sevgi seni merak eder: Neden?
Biz, olmak adına “onu” daha iyi anlamak için.
Aşk; kuşku duyar sürekli suçlayıp yargılar. Kıskanır. Kısıtlar.
Aşk seni anlamaz.
Bu nedenle;
Seni tamamlayacak “Diğer yarım” dediğin kişiyle değil, seni tam anlayan insanla birlikte olursan ancak mutluluğun süresi uzar.
Hayalleriyle evlenen insanların en büyük hatası “onaylanmadığı” zaman yaşadığı yürek acısı;
Hayal kırıklığıdır.
İnsan sevmeyi unuttuğunda kalbi olumsuz enerjiyle beslenir: Paralelinde karşı cinse öfke biçip yargılamaya başlıyor.
Hem kendimizi, hem başkalarını, hem de başkalarımızın başkalarını sürekli yargılarsak, gönlümüz kötü enerjiyle dolar: Yüreğimize sevecek vakit kalmaz.
Aşk bulunur ve çabuk kaybedilir.
Sözün özü:
Aşk başı sevgi dünyayı fetheder.
Şimdi sorsam size; “Aşk mı sevgi mi?”
Seçiminiz ne olurdu?
Siz düşünürken ben de son sözü, romantik şairimiz Asaf’a vereyim.
“…Seni bulmaktan önce aramak isterim
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
Sana hep hep yeniden başlamak isterim…”
Kalın sevgiyle.
Emine Pişiren/Akçay