Aşkın yan etkilerinden biri de gönül yorgunluğudur. Şükrü Erbaş özetlemiş bir güzel:
“Gönül yorgunluğu nedir biliyor musun?Ölümün, yaşarken hüküm sürmesidir yaşamda!”
Ölüm tadını tatmamak adına gitmek gerek.
Yorulan aşık, kendine yolcu olur.
Görmesi gerekir içindeki ben’ini…
Acıyı sağması şarttır: Hem hangi aşkta acı yoktur ki?
Yüreklerin yeniden birleşmesi için bu yolculuk şarttır. Seven gönüllerin dinlenmesi gerekir.
Bunun için “Gitmek mi zor kalmak mı zor?” der ya yolcu, yola çıkmadan önce…
Faik Sait Abasıyanık, kendine yolcu olduğu anlarından birinde gönlümüze iyi gelecek bir reçete sunar:
“Tek ihtiyacım olan şey, bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek…”
Dinlenen gönül, sol yanında sevdiğine özlemi yoğun biriktirir.
Yolculuk biter bitmez, sevdiğine özlemi sağmak adına kendinden ayrılır.
Hani şairimiz yazmış ya;
“Hiçbir aşkın ardından “Geçmiş olsun’’ denmez. Çünkü gerçekten Aşk’sa zaten geçmez…”
Şairlerin şiirlerinde sıklıkla gözlerimiz tesadüf eder bu tür yan etkilere…
Aşkı korumak gerekir. Tabi gerçekten aşksa yaşanan!
Ve sözün özü: Eğer kendinize fazla geliyorsanız, birazınızı sevdiğinize sunun. Ama tüketmeden!..
Önce kendini sevmeli insan. Sonra kendine iyi geleni severse; aşk da zaten sol yanında “yan etkisini” göstermeden varlığını sürdürecektir, inan…
Emine Pişiren /Akçay