Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
AŞK
Antik Yunan’dan Shakespeare’e, Fuzuli’den Molliere’e, Nazım Hikmet’ten, Necip Fazıl’a kadar kim söz söylemeye kendisini mecbur hissetmişse, mutlaka aşka dair, hüzünlü ya da umut vadeden bir iki satır söylemeden duramamış…
“Aşk öyle bir ateş ki, yandığı zaman Maşuk’tan başka her şeyi yakar.”
Yüzyıllar öncesinde kalan sevda masallarını günümüze taşıyan, aşktan başka bir güç var mı bu dünyada?..
Yaradılışın özü ve de mevcudiyetimizin sebebi aşk değil midir?..
Âlemlerin rabbi Allah, “Ben gizli bir hazine idim bilinmeyi, sevilmeyi istedim,” demiş ve kâinatı yaratmıştır. İnsanoğlunun çoğalması yüreklere düşen aşk ateşi ile süregelmektedir ve de kâinata değin gerçek aşkı aramakla devam edecektir.
Aşk gerçekten de geliyorum demez… Anlayamazsınız nerden ve nasıl geldiğini. Hatta yaşadığınız duygunun aşk olup olmadığını anlamak bile aşkı yaşamaktan çok daha zordur. Aşk engel tanımaz. Tüm engelleri aşacak kadar güçlü hissedersiniz kendinizi. Aşkın insanı uslandıran ve terbiye eden bir yönü de vardır.
Masumlaştıran bir anlamda… Adını koyamadığınız bir masumiyet tüm bedeniniz ve vücudunuzu sarar bir anda. Tam anlayamazsınız yaşadığınız duygunun ne olduğunu. İnanmakla inanmamak arasında bir med-cezir yaşarsınız. Ama bu med-cezirler sizi kimi zaman şair yapar, kimi zamansa yazar, bazen de ressam. İçinizdeki üretkenliğe aşk sayesinde çok daha rahat ulaşırsınız.
Tasavvufta aşk yaratıcıya duyulan muhabbettir, özlemdir. Mutasavvıflara göre beşeri aşk, ilâhi aşkın yeryüzüne yansımasından ibarettir. Ve aslında yaşanan her aşk adım adım yaratıcı aşkına yol almak ve belki de farkında olmadan bu aşk arayışı ile Allah’a yaklaşmaktır. Aşk varlığın mayasıdır. Aşkın en üst kademesi ise Allah sevgisi, Allah aşkıdır. İnsan faniye duyulan aşkta kararlı, vefalı ve de sadık ise bu dünyasal aşk onu eninde sonunda gerçek sevgiye, ilâhi aşka götürecektir. Tıpkı Mecnun’un Leyla’nın aşkı ile yola çıkıp sonunda Mevla’nın aşkına ulaştığı gibi varılacak yer gerçek aşktır.
Bilir misiniz Tahir ile Zühre’nin hikâyesini?..
Karşılık beklemeden sevmeye en güzel örnektir. Bakışmadan görmeye, konuşmadan dinlemeye, dokunmadan hissetmeye ve de hasret ile yanıp gülümsemeye benzer sevdanın tadı. Bin acıya bedel ödenir de vefa bile aranmaz maşukun gölgesinde. Karşılığı gönüle düşen ateştir, uykuyu çalan hayaldir. Belki de birazcık umut, sevgilinin gönlünde ayrılan bir köşeye…
Yunus Emre’ye, “Bana Seni gerek Seni” dedirten de, aynı ilâhi aşktır. Yunus Emre ve Mevlâna gibi Hak aşığı olan zatlar, aşktan bahsettiklerinde, “İlâhi aşkı” kastederler.
İnsanın dünyasal benliğinden ruhani yükselişini ve mertebelere ulaşmayı aşkta bulan Mevlana; aşksız geçen ömrü, ömürden saymayıp;
“Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa, o uçmayan, kanatsız kuş gibidir vah ona… Aşksız ömrü hesaba sayma, çünkü o sayıdan dışarıda kalacaktır…” demiştir.
Mevlana’ya göre bir insan için gerçek aşk, kendi varlığından geçerek Allah’ta fani olmak, yaratıcıya tam bir gönül bağı ile bağlanmaktır. Gönlünü Allah’a vermiş bir insanın artık kendi benliği kalmamıştır. Bir insan neyi, kimi tutku ile severse bu aşk onun gerçek varlığının ve varoluşunun bir yansımasıdır. Büyük aşk pirine göre;
“Allah’tan başka her şey batıldır, asılsızdır… O’nun ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur…”
Aramakla geçer insanoğlunun ömrü… Âdem ile Havva’dan bu yana süregelen bir serüven bu. Kimi penceresinin önünde seher vakti ettiği duanın ruha verdiği huzur gibi kavuşur sevdiğine, kimi bir ömrü geçirir o pencerede sevgiliyi beklemekle. Şikâyetçi değildir ne bekleyişten ne de zamanın insafsız gülümseyişinden. Cefa zevktir aşığın yolunda. Bir ümit kırıntısı ile ne sofralar kurulur o gönülde. Hayallerden meze, şarkılardan meşk edilir. Zühre yıldızını şahit kılıp karanlıklar içinde bir bekleyiştir sevda türküsü. Zaten aşk insanın kendinden geçmesi değil midir? Ya da kendine yenilmesi? Şafağa ermeden geceye gün doğmasını ummak kadar imkânsız olsa dahi vuslat kozasına erer elbet her duanın sonu.
Sevgilinin uykusuna bekçi olup mumu eksik sofrada aşka kaldırılan kadeh tek gecelik de olsa, tekrar edilir her düşün kollarında.
Ateşe değdiğinde yanacağını bilen pervane misali dört dönülür ışığın etrafında. Zühre’nin Tahir’i beklediği gibi, Tahir’in Zühre uğruna nice sevdalardan vazgeçtiği gibi bir avuç toprağa razı kesilir dünya malı. Aynalar gizler gerçeği, sırrı dökülmedikçe gönülden. Aşktır kaleme değen, dilden dökülen. Masal olur anlatılır, hikâye olur dinlenir, roman olur okunur. Aşk öldürür ama ölmez. Her toprakta yeni bir can bulur, filiz verir. Tek ihtiyacı yağmur yüklü buluttur.
Bir insan sevgilisinin acısına katlanır, çünkü acı aşka dairdir!..
Ama bir komşusunun, ahbabının, akrabasının kendine verdiği acıya katlanmaz, karşı çıkar ya da hesap sorar!..
Size acı veren şeylerden kurtulmak ister ya da sebebini merak edersiniz ya da uzaklaşırsınız!..
Oysa sevgiliye tahammül ederiz ve uzaklaşamayız. Aşkın gözü neden kördür!.. İşte bu yüzden
Aşk’ın hakikisine erişmiş âdem evladıdır. Zaten Aşk’la yanıp bittiği için ocaktaki ateşin yakamadığı yiğittir…
Tıpkı Nâzım Hikmet’in dediği gibi; “Tahir olmak da ayıp değildir, Zühre olmak da…” Bütün iş yürekte…
Aşk ile yol almanız dileğiyle. Umarım aşk adına güzel ve umutlu duygular yaşayan ve yaşatanlardansınızdır. Aşk yaşamınızdan hiç eksik olmasın…
Hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, siz de katıl bu serüvene… Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ ve Bizi daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum… ______Her bir yürek dostum için hayat ağacına asılan, uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim…
Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde olarak yaşamanız dileğiyle günaydın, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri, yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir dostlar…
Gönül soframdan gönül sofranıza, içi sevgi dolu muhabbet uçurdum beyaz güvercinlerin kanadında, güzel geçmesini dilediğim Pazar gününüze…
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem, sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#