Sabahları ilk işi arabayı temizlemekti. Sabah temiz görse üzülür, niçin kirlenmedi, derdi. Komşularına, arabanın temizlenmesinden kına gelmişti.
O ise komşularına “Gayet rahatım,” derdi.
Çarşıya gidip ihtiyaçları alıp gelecekti. Eski yola sapmadı. Asfalt yola döndü. Yolun köşesine geldi. Elektrik direğinin dibinde uzanan işçilerden biri ah ve oh ile kıvranıyordu. Arabayı görünce hemen işaret etti.
“Acil vilayete gidiyorum,” dedi.
Direğin dibinde uzanan işçiler, arabasına kimseyi almadığını biliyorlardı. Onun için alacak mı yoksa almayacak mı diye bahis tutmuşlardı. Ah ohlar bahis gereği idi. Ayrıca hastane diye de bağırdılar.
Vilayete gidiyorum, acil diyerek çark etmesine şaşırdılar. İşçinin biri “Arabasında kimseyi bugüne kadar görmedik,” dedi. Bankadan emekli oldu, hâlâ kapısından ayrılmıyor. Arkadaşı olmaz, kendi başına biridir. Fakat kapısına düşersen ilgilenir, diyorlar.
Yarın evine yakın direğin tellerini bağlayacağız. Bakalım bize kolay gelsin deyip bir bardak su verir mi diye bahis tuttular.
Tartışılan konu, insan gözüne üflemediğiydi. Davranışına hak veren de oluyordu. Çünkü insanların isteği, ihtiyacı bitmez, senin isteğin onun rahatını bozacaksa niçin yerine getirsin ki diye onu savunanlar oluyordu.
İnsanlar bir adımlık yolu dahi yürümek istemiyor. Çarşıya pazara yürü ayakların sancımaz, tam tersine açılırsın. Arabaya alsa da binme, en azından spor yapmış olursun.
Genel muayenede arabasını kontrol eden görevli “Bu kadar temiz araba görmedim,” Diyor. Teknik alet tamir görse de orijinal parçalarıyla ilk gün ki gibi temiz diyerek taktir ediyorlar. Teknik aleti bakarsan o da seni bakar diyor.
Arabanın bakımı diye, çıkarttığı notunu gören ve soran arkadaşlarına, madde bir diyor. Değer vereceksin ki değer bulasın. Temiz gidiyor diye hız yapmayacaksın.
Freni, tekeri, direksiyonu kontrolünde olacak. Kontrolünün dışına çıkmayacaksın,” Diyor.






















