Yanlış bilinç ve yabancılaşma diye anlatılır ama ben çok kestirmeden gireceğim.
Kapitalizmde güç, siyaset, eğitim, medya servet sınıfının elinde olması sebebiyle, kişi servet sınıfının ideolojisi ile kendini bilir. Kendini savunurken bu ideoloji çerçevesinde savunur veya saldırır.
Aslında kendi özvarlığı ve verdiği emek ile çelişir hale gelir.
Akıl yürütürken düzenin verdiği bireysellikle/ego ile davranır. Toplumdan kopar, topluma düşman olur.
Oysa gerçekten kendisini savunacaksa, toplumla birlikte kendi emeğine karşı saldıranlara toplumla birlikte karşı koyacaktır.
Kişinin kendisini değil de sermayenin çıkarlarını savunur duruma gelmesine, düşünürler, yabancılaşma demişler.
Yabancılaşan kişi toplumsal ilişkilerde aptal gibi görünür. Oysa aptallık diye bir şey yoktur.
Burjuva düzeninin şeytani büyüsü, kişiyi aptal ve akıllı olarak sınıflandırır.
İktidar mekanizmaları, servet sınıfının baskı mekanizmalarıdır. Nasıl düşüneceğimizi, eğer onların verdiği eğitimle alamamışsak, günlük medya haberleriyle, hangi konuda hangi tepkiyi vereceğimiz bize bildirilir.
Kuşatan bir yozlaşma içinde olmamız, servet sınıfının dinci ve ırkçı yapılanması, bireyin kendi çıkarını savunduğunu sanarak, toplumla çatışması, toplumsal direncin yaratılamaması ile noktalanır.
Bu yapılanmanın ürettiği sonuçlar;
Kitlesel işsizlik,
Çığırından çıkmış dünya,
Politik cemaatler,
Kar peşinde gözü doymazlık,
Mülkiyetçi korumacılık,
Aşırı eşitsizlik ve güvensizlik,
Ekonomik ve jeopolitik kaos,
Mülteci sorunu,
Düşman inşası siyaseti,
Hızlı ve ani fakirleşme, sonucunda, öfke patlaması olur.
Yukarıda saydığım olumsuzluklar, topyekûn yıkıma duyulan korkuyu üretiyor.
Ülkemizde seçimlerden sonra bir şaşkınlık yaşandı. Bu şaşkınlıktan sonra, ilk tepkiler, servet sınıfı partilerinin, halkı savunmadığını, anlar gibi olduk ama sonu gelmedi.
Örgütsüz toplumlarda, tepkiler kendiliğinden gelişir. Plansız, programsız ve öndersiz olduğundan, hareket gerici ve anarşist bir durum arz eder.
Servet sınıfı bu anormal durumu kullanarak derhal vaziyet alır. Baskıyı ve saldırıyı artırır.
Şu an içinde bulunduğumuz süreç, bu süreçtir. Son seçimlere bağlanan umutlar da boşa çıkınca, insanların seçim oyunlarına karşı belli ölçülerde güveni ortadan kalktı.
Seçimler benim sorunumu çözmez diye düşünür oldu. Bu aslında toplumun kendine dönüşü için umut verici gelişmedir.
Bu sebepten, burjuvazinin, seçimlerin meşru olduğunu anlatmak diye bir sorunu çıktı. Her şeyi seçime bağlamak ve zorbalık için halktan bir yetki daha almak süreci, bir ölçüde sekteye uğradı.
Bugün seçim olsa halk sandığa gitmez.
“Seçimler bizim sorunumuzu çözmez” düşüncesi hızla yükseliyor. Aydınlar ihanet etmezse, bu süreç dünyada da hızla ilerliyor.
Dış dinamikler ile iç dinamikler insan için çalışırsa çok umut var.
bulentesinoglu@gmail.com