Kahraman nedir? İyilerin kötülere karşı kazandığı zafer öykülerinde başı çeken kişi diyebiliriz mesela… Ya da insanların hayranlık ve saygı duyabileceği işleri yapma cesareti gösterenler için de kullanabiliriz ‘kahraman’ sıfatını. Dahası kurgularda da dayanıklılığı yüksek, hiçbir şeyden korkmayan, her olumsuzluğun karşısında durabilen en önemli kişi, kahramanımızdır.
Kısacası ‘kahraman’ dendiğinde akla ilk gelen iyilikle, sevgiyle ve kötüleri alt etme cesaretiyle donatılmış kişilerdir. Kurgulardaysa çoğunlukla ‘erkek’ olarak öne çıkartılan ve öyküdeki kötüyü bertaraf etmekle mükelleftir bu karakterler. Bu amaç doğrultusunda, kahramanların çevresindeki sıradan insanlardan farkı açıkça vurgulanır zaten. Gel gör ki, kahramana bakış artık eskisi gibi değil. Yaşamdaki algı değişimiyle paralel biçimde, kahramanlara bakış açısı da farklılaşmaya başladı.
Kahraman algısı süreç içinde nasıl geçmişteki destansı unsurlardan sıyrılıp bireyselleşmişse, son dönemlerde de gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşılmakta kahramanlara. Toplumsal mesajcılık, psikolojik analizler ve gerçek hayatta söylenmesi gereken ne varsa kurgusal kahramanlar üstünden dillendirilmekte.
Böylece anlatıların ana konusu olan ‘kahraman’ miti de, salt kurtarıcı iyi olmaktan çıkıp, dönüşüm yaşamakta… Ki bu dönüşümle kendini gösteren yeni figür bizi, Dostoyevski’nin ‘Yer Altından Notlar’ kitabında, “Bırakın kötülüğü, aslında hiçbir şeyi tam olarak beceremedim: Ne iyi, ne kötü, ne alçak, ne onurlu, ne kahraman, ne de böceğin tekiyim” tasviriyle ortaya attığı modern anti kahramandan bu yana etkilemekte… Ve kahramanların üstün vasıflarını kendinde toplamadan onun tam zıddı bir kişilikle popüler olan ‘Anti kahraman’ sevdasına sürüklemekte. Çoğunlukla ana kahramanın karşısında konumlandırılarak suça meyilli, uyumsuz, acımasız kişi olarak vasıflandırılan anti kahramanların, onların bu hale gelmesinde rol oynayan geçmiş mağduriyetleriyle kabul edilebilir forma sokulmasıysa bu sevdayı iyice körüklemekte.
Nitekim Joaquin Phoenix’e En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı kazandıran ve ödülleri toplayan ‘Joker’in kazandığı başarı, insanlardaki ‘kötü’ ve ‘kahraman’ algısının nasıl değişime uğratılabileceğini ispatlarken aynı mantık dizi içeriklerinde de göze çarpmakta. Özellikle silahların ve raconların konuştuğu içerikler anti kahramanlarla dolu.
Nasıl ki, Ercüment Çözer karakteriyle anti kahraman tutkusuna farklı bir renk katan BluTV’nin ‘Saygı’sı en taze örneğimiz! Peki, anti kahramana ‘Saygı’ bakışı nasıl? Bakalım.
ADALET, ‘SAYGI’DAN GÜÇ ALIR!
‘Saygı, düzenin anahtarıdır’demiş Mustafa Kemal Atatürk. Kuşkusuz bu sözün temelinde, toplumu bozan her tür kötülüğün başkalarının yaşam hakkına saygı göstermemekten kaynaklandığı saptaması bulunmakta. Öte yandan farklılıklara yönelik hoşgörünün önemi ve adaletin, ayrım yapmaksızın, gereğini yerine getirme bilinci de bu sözle açığa çıkmakta.
Nasıl ki; Inter Medya yapımı ‘Saygı’ dizisine baktığımızda dikkatimizi çeken ilk detay da, anti kahramanla üstünde durulmak istenen saygının, ‘adalet’ kavramıyla özdeşleştirilerek ele alınmış olması zaten.
Senaryosu Ercan Mehmet Erdem tarafından kaleme alınan dizi, sevilen yapımlardan olan ‘Behzat Ç.’nin anti kahramanı konumundaki Ercüment Çözer karakterini merkezine alıp ilerlerken, insanların karşı karşıya kaldıkları her türden çürümüşlüğü ortaya döküp bunlara çözüm arama çabasını dillendirme amacı gütmekte. Tabii aksiyonu bol bir biçimde.
Anti kahraman noktasında ‘Behzat Ç.’nin içinden çıkmış olmakla birlikte kendi yolunu ve anlatım dilini kullanarak farkını ortaya koymayı başaran ‘Saygı’ya bu bağlamda yaklaştığımızda Nejat İşler tarafından canlandırılan Ercüment Çözer’in yanı sıra iki karakter öne çıkmakta… Miray Daner’in Helen’i ve Boran Kuzum’un hayat verdiği Savaş!
Erkan Can, Rojda Demirer, Tansu Biçer gibi isimlerin de yer aldığı dizinin bu iki genç karakterinin ekstra özelliğine gelince… Toplumdaki yozlaşmanın içinde sıkışıp kalan gençlerin içine düştükleri açmazı ve adalet sağlama arayışlarını örnekledikleri için ayrı bir değer kazanıyorlar! Yaşadıkları olumsuzluklardan dolayı adaletin elinden kaçmayı başarmış suçluların peşine düşen Helen ve Savaş’ın çözüm aracı olarak Ercüment Çözer’den medet umup onun çömezi olmaları da, olayların mesaj özellikli gelişimini doğurmakta.
Şöyle ki; Kendini polis olarak tanıtmakla kalmayıp adaleti sağlamadaki üstünlüğünü savunarak ‘Rehabilitasyon Merkezi’ni kurarak bir nebze ‘The Blacklist’ havası solutan Ercüment’in, saygısızlara savaş açan Helen ve Savaş’la birlikte sergilediği eğitici-mesajcı performans, suçlu profiline bambaşka bir açıdan bakmamızı sağlıyor.
Ali Taner Baltacı yönetmenliğinde yol alan ‘Saygı’, toplumsal çürümüşlük-medya-adalet üçgenini anti kahramanı üstünden yansıtırken kendince bir tempo yakalamayı da başarıyor açıkçası. Kurguyu gerçek yaşamla bağdaştıran izleyici ‘kurban-suçlu’ denklemini sorgulamaya yönelebiliyor. Bunun için de ana motivasyon, suçlu kimliğini elini taşın altına sokmaktan çekinmeyen saygın adam vasfıyla birleştirip ‘Evet nerede kalmıştık’ diyerek kendisine saygısızlık yapanları rehabilite(!) etmeye girişen Ercüment Çözer’in adalet dağıtıcılığı seçiliyor.
Anlayacağınız adalet ve toplum nezdinde suçlu damgası yiyenlerin aslında mağdur kişi olabileceğini hatırlatan… Gerçek suçluların adaletten paçayı sıyırıp rahat rahat ortalıkta dolaşabileceğini yansıtan bir iş ‘Saygı’. Suçluların, başlarına gelenlerden-koşullardan dolayı dönüşüm yaşadıkları gerçeğini, kendilerini adalet sağlayıcısı gibi gören, Helen-Savaş ikilisiyle aktaran senaryosu ve oyuncularıyla da dikkate değer! saygısızlık ve adaletsizlikle beslenen kötücüllüğün hâkimiyetinde, herkesin bir anda masumiyetten suçluluğa geçiş yapabileceğini anlatıyor bize.
SONUÇTA; Adaletin ‘Saygı’dan güç aldığını işaret edip saygısızlık ve adaletsizlikle beslenen kötücüllüğün hâkimiyetinde, herkesin bir anda masumiyetten suçluluğa geçiş yapabileceğini anlatan ‘Saygı’, BluTV farkıyla karşımızda.
‘‘Hiç anlatılmamış hayat hikâyesine yer vererek, efsanevi kötü karakter Ercüment Çözer’e farklı bir bakış açısı ile bakabilmemize olanak sağlayan Saygı, insani ilişkileri ve duyguları ana eksenine oturtmuş bir suç hikâyesi olma özelliğini taşıyor’’sözleriyle kısaca tanıtımı yapılan ‘Saygı’nın, sıradanlığı aşmayı başardığını söyleyebiliriz.
Dizinin anti kahramanlık aksiyonundan öteye geçip mesajcı içeriğinde, kendi yasalarının devletinkinden daha güçlü olduğunu iddia edenlerle, ‘Herkesin kendi adaletini sağlaması olur mu hiç’ diyenleri karşı karşıya getirip nihayetinde herkesi ‘sorumlu’ davranmaya davet ettiği de ortada. Bu birleşimi değerlendirmekse emeğe saygı gösteren izleyiciye kalmış.
BluTV’den izlenebilecek ‘Saygı’nın ses getirecek özel bir yapım olduğunu vurgulayıp saygısızlıkla kol kola yürüyen adaletsizlik noktasında, ‘Bu işi çözse çözse Ercüment Çözer’ diyerek koyalım noktayı.
‘Saygı’herkese lazım!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal