Yaşamımız boyunca hep anlaşılmayı bekleriz, hatta beklemekle kalmaz karşımızda ki insanları da anlamak isteriz. Bize anlatılanlardan, hal ve hareketlerden, yazılanlardan anlam çıkartıp karşı tarafı anlamaya çalışırız.çoğunlukla yanılsak da bu tavırlardan asla vazgeçmeyiz. Üstelik anlayamamaktan, anlaşılmamaktan da dem vururuz.Yaklaşık bir yıl öncesine kadar, ben artık insanları çözdüm diyordum. Nerden, kimden zarar geleceğini hemen anlarım diyordum. Tek bir sözden, beden dilinden, en çok gözlerden ve de yazılanlardan kimin ne halde olduğunu bilirdim. Çok az yanıldığım olmuştur. Fakat en büyük yanılgıyı yaşayınca tüm bunların birer saçmalık olduğunu anladım. Özellikle yaşadıklarım daha insanları tanımadığımı ve asla tanıyamayacağımı, bir çok yanılgıya düşeceğimi öğretti bana.
Artık kesin cümlelerim, kesin hitaplarım yok. öyle bir hale geldim ki; bana biraz kendinden bahset dediklerinde anlatamıyorum. Bir konu hakkında görüş bildirirken bile şuan böyle düşünüyorum diyorum. Çünkü zamanla birlikte ben dahil herkesin değiştiği çok iyi öğrendim. Ben bu durumu öyle bir kabullenmişim ki, herkesi de benimle birlikte değişti sanmışım. Yani hal ve hareketlerden, sözlerden, yazılanlardan anlam çıkarmayı benim gibi bıraktılar zannetmişim.
Başıma gelenlere çoğu zaman güldüm, bazen sinirlendim. Gördüm ki yaptıklarımızla bir birimizi aynı fabrikadan çıkmış makineler gibi yapmaya çalışıyoruz. Her hareketten, her sözden bir şey çıkartıyoruz. Hatta sırf bu konular üzerine kitaplar yazıyoruz. Tamam genel olarak doğru çıkabilir ama istisnalar olmuyor değil. geneli böyle diye de herkesi aynı kefeye koymak bence büyük yanılgı.
Mesela biri sizinle konuşurken burnunu kaşıyorsa kesin yalan söylüyor. İyi de bende bu tik halinde. Benim burnum sürekli kaşınır. Hatta sırf bu yüzden bol bol hapşuruk krizine giriyorum. Yaz kış da elimden selpak’ım eksik olmuyor. Bir ara arkadaşlarla oturmuş bir yerde sohbet ediyorduk. Elim gayri ihtiyarı saçıma gitti ve oynamaya başladım. Hemen karşımda ki arkadaşım: ‘ aa sen kesin birinden hoşlanıyorsun’ dedi. Alakasını sordum, saçımla oynuyormuşum. Oturdum düşünmeye başladım. Aceba ben kimden hoşlanıyorum???
Bir arada kendi arkadaşlarımla otururken bir arkadaşımızın tanımadığımız diğer arkadaşları geldi. O gün de benim günüm çok yoğun geçti. Zihnim baya yorgun. Beden orada ama beynim bir çok yere gidip geliyor. Ertesi gün arkadaşım aradı:
– Sen bay X den hoşlandın haa!
– O kimdi?
– Bak bir de tanımamazlıktan geliyor.
– Hangisiydi o?
– Bırak bu ayakları Asuman her halinden belliydi ondan hoşlandığın.
– Yahu kimden hoşlandım sen kimden bahsediyorsun?
– İşte bay X deen. Gözü hep senin üzerindeydi. Sende az değilsin haaaa.
– Ben mi?
– Evet sen. Asuman delirtme beni ikinizde birbirinizden hoşlandınız işte.
– Ben neden hatırlamıyorum?
– !!!!
Arkadaşım tıpkı benim gibi kalıyor öyle. Fakat inanmıyor. Oysa ben o an durmuş beynimi zorluyorum. Aceba ne yaptım da ya da ne dedim de onlar böyle düşündüler.
Kafa yoğunluğunu son zamanlarda çok yaşadım. Sırf bu yüzden de beni kimlere aşık zannetmediler ki. Ya da kimler beni kendilerine aşık sanmadılar ki… ilk etapta çok zoruma gitti bunlar. Sonra dedim Asuman sen kendinden eminsen kimin ne düşündüğünü umursama. Fakat öyle bir hale geldim ki artık adımı bile atarken on kez düşünmeye başladım. Yok şöyle atarsam ne düşünürler yok böyle atarsam düşünürler… dalıp gitmek bile başlı başına büyük bir hata aman haa sakın dalmayın.
Bir de bunların sözlü halleri vardır. Çok başarılı olmasam da ben de kendi çapım da yazılar yazıyorum. Yazdığım her yazıda da kendimden bahsetmiyorum. Bazen alakasız bir şeydan alakasız bir yazı yazdığım bile oluyor. Bazen bir arkadaşın sözünden esinlenip bende bir yazı yazıyorum. Hele ki face de sözlerin ardı arkası kesilmiyor. Haliyle de bunlar yanlış anlaşılır. Siz kendi duvarınız da paylaştığınız için hüküm size kesiliyor. Mesela bir arkadaşın sözündne esinlenip ölümden bahseden bir yazı yazıyorum. Bırakın face yorum yapmayı telefonla arıyorlar. Gece iki de bir telefon ve ben gayet neşeli açıyorum:
– Efendiiimm..
– Asuman!!
– Efendim.
– Eee senin sesin iyi geliyor…
– Niye kötü mü gelmesi gerekiyordu?
– Eveeett..
– Haydaaa o niye?
– Yazdığın yazıya baksana, ne oldu sana. Beni kandırmaya çalışma kesin bir şey var.
– Valla bişe yok. öylesine yazdım. Bir arkadaş başka bir şey yazmıştı bende ondan esinlendim yazdım.
– Yalan söyleme.
– Neden söylicem yaa gerçekten iyim
– Emin misin?
– Kapat telefonu dön arkanı uyuuu
– Tamam sen iyisin anladım. Ama sakın bir daha öyle sözler yazma.
Bu ve buna benzer bir çok şey. Artık bir ara kendim yazmayı bırakıp başkalarının duvarından söz alıp yazmaya başladım. Onları da ben yazdım zannettiler. Çareyi artık yanına Çalıntı yazmakta buldum. (Alıntı değil, çalıntı). Video bile paylaşamaz hale geldim. Paylaşırsam da kolay kolay yorum yapmamaya gayret ediyorum. Bazen canımı sıkan insanlar oluyor. Onlara laf gönderdiğim oluyor. Tabi genellikle üzerine almaması gerekenler alıyor. Ya da almasını gereken şeyi almayıp almaması gereken şeyi de alan oluyor. Sitemler, kaprisler, havaya girmeler, kendini bir şey zannetmeler alıp başını gidiyor. Bir de çok anlayışlı insanlar var onlara diyecek söz bulamıyorum. Sen o sözü falana yazdın değil miiii? Valla akşam dedim ki Asuman gaza gelmiş ona laf göndermiş… oysa alakası bile yok. inkar etme seçeneğim yok çünkü kendi doğrularına o kadar inanıyorlar ki ben kendi doğrumu anlatmaya çalışırken sudan çıkmış balık gibi boşa çırpındığımı hissediyorum.
Ben bu durumlardan gerçekten çok sıkıldım. Kimse kimsenin gerçekten içinde kopan fırtınaları bilemez. Ya da kafasından geçen düşünceleri. Evet tahmin edebiliriz. Ama kesinlikle emin olamayız. Bu yüzden her şeyden anlam çıkartmak bence saçma ve de yersiz. Ben artık elimde geldiğince hiçbir şeyden hiçbir şekilde anlam çıkartmamaya çalışıyorum. Çünkü insanların beyni yoğun olabiliyor. Belki de çok iyi birer oyuncu olabiliyorlar. Kimse kimseyi hal ve hareketlerinden ya da yazdıklarından tanıyamaz. Hatta hal ve hareketleri boş verelim sözlerinden bile tanıyamayız. Herkes çok film izliyor. Herkes kendine göre bir film yazıp onu oynuyor. Sizin yanınızda ağlayıp. Sizden ayrıldıktan sonra eğlenmeye gidebiliyorlar.
Sanırım en güzeli herkesle aranıza bir sınır koymak. Kim nerde duracağını bilmeli ve ona göre hareket etmeli. Ve en önemli herkes her şeyi bilmemeli. Her şeyden anlam çıkartmamalı. Çünkü yanılgılara çok fazla düşebilir. Çok acı çekebiliriz. |
anırım en güzeli herkesle aranıza bir sınır koymak. Kim nerde duracağını bilmeli ve ona göre hareket etmeli. Ve en önemli herkes her şeyi bilmemeli. Her şeyden anlam çıkartmamalı. Çünkü yanılgılara çok fazla düşebilir
EVET İŞİN DOĞRUSUNU SON SATIRDA BULMUŞSUNUZ
Tamamen katılıyorum
Çok teşekkür ederim Uğur Bey.