Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Bu gün günlerden On Üç Ekim___
ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU
Başkentler ülkelerin bütün siyasal, ekonomik, kültürel, idari, askerî, güvenlik vb. konularla değerlendirildiği, kararların alındığı hayat merkezleri veya başka bir deyişle beyinleridir. Bu nedenle çoğu kez ülkelerin adından çok, o ülkenin başkentinin adı kullanılmış, başkentlerin esir düştüğü durumlarda devletlerin yıkıldığı da sık görülmüştür. Türklerin Anadolu’ya gelmelerinden itibaren başkentleri de devletin konumuna göre değişmiştir. Bilecik, Bursa ve Edirne’den sonra, İstanbul’un fethiyle başkent buraya taşınmıştır.
1.Dünya Savaşı sonunda düşman devletlerin yurdumuzu işgali üzerine Mustafa Kemal
Atatürk, 19 Mayıs 1919’da, Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basarak Milli Mücadele’yi
başlattı. Amasya, Erzurum, Sivas gibi çeşitli şehirlerde Kurtuluş Savaşı hazırlığı yaptı.
O zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul idi.
Ankara ise Anadolu’nun ortasında, savaş cephelerine eşit uzaklıkta bir kentti. Savaşın yönetimi ve
haberleşme, Ankara’dan kolaylıkla yürütülürdü. Bu nedenle 19 Mart 1919 günü Mustafa
Kemal Paşa kimi illere ve komutanlıklara bir genelge gönderdi.
Bu genelgede özetle; “Osmanlı Devletinin yaşamı ve egemenliğinin sona erdiği” bildiriliyor, “Türk ulusu kendi yaşamını ve bağımsızlığını koruyacaktır.” deniliyordu. Bu genelgeden sonra temsilcilerle
Osmanlı Mebusan Meclisi’nden gelen üyeler Ankara’da toplanmaya başladılar. Mustafa
Kemal 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya geldi. Ankara’nın girişinde, büyük bir sevgi ve coşku ile karşılandı.
Milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinde tarihi bir misyon üstlenen, Cumhuriyete uzanan yolda ev sahipliği yapan Ankara ,13 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Türkiye’nin başkenti olarak kabul edilmiştir. Milli iradenin tecelligahı meclisimiz, Ankara’yı başkent ilan ederek, Ankara’nın Millî Mücadele esnasında üstlendiği tarihi rolü daha da anlamlı kılmıştır.
Ankara o günden sonra bir daha eskisi gibi olmadı. Milli Mücadele’nin, hürriyet ve bağımsızlığa kavuşma savaşının merkezi haline geldi. Mustafa Kemal Paşa, ülkeyi kurtarma çalışmalarını Anadolu’nun bu küçük kentinde sürdürdü. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın planları bu yoksul kentte hazırlandı. Ankara, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen süre içinde sayısız olaylara sahne oldu, Savaşın başarıya ulaşması için düzenli ordular kuruldu. Bu ordular İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da düşmanı bozguna uğrattı. 30 Ağustos 1922’de kazanılan Başkomutanlık Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’mız tamamlandı.
Yeni devletin merkezi için, Mustafa Kemal Paşa ilk işareti 23 Eylül 1923 tarihinde Gazeteci Hans Lazar’a verdiği demecinde “Ankara’nın Türkiye’nin başkenti olacaktır” diyerek vermişti.
Yurdumuz düşmanlardan kurtulduktan sonra 13 Ekim 1923 günü İsmet Paşa ve on dört arkadaşı Ankara’nın başkent olması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yasa önerisi verdiler. Öneri mecliste oylandı, kabul edildi. Böylece Ankara yeni Türkiye Devleti’nin başkenti oldu.
Bilindiği üzere başkent Ankara, binlerce yıllık mazisi ile tarihe tanıklık eden ve birçok farklı medeniyetin kültürel mirasını günümüze taşıyan eşsiz bir kenttir. Aradan geçen 101 yıllık süreçte meydana gelen gelişmeler, Ankara’nın Millî Mücadele’nin merkezi seçilmesinin ne kadar isabetli bir karar olduğunu ortaya koymuştur. Ankara, büyük bir harekatın bedeni, ulvî bir fikrin sembolüdür.
Ankara, sıradan bir kent değil, bir fikrin, bir iddia ve inancın muzaffer olduğu hikayedir.
Günümüz Ankara’sı; sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim anlamında başkenti olmakla kalmamış; üniversiteleriyle, hastaneleriyle, kütüphaneleri, tiyatro salonları, müzeleri ve şehircilik anlamında gerçekleştirilen atılımlarıyla, dünyada parmakla gösterilen örnek bir başkent haline gelmiştir.
Ankara başkent olduktan sonra kısa sürede büyüdü, gelişti. Bugün modern bir kent haline gelen Ankara, hükümet merkezi olarak saygın bir yer, uluslararasında güçlü bir ad oluşturmaktadır.
Ankara’nın en büyük gururu, toprağında Ulu Önder Atatürk’ün yattığı Anıtkabir’i kucaklamış olmasıdır.
ANKARA ATATÜRK’LE UYUR, ATATÜRK’LE UYANIR…
Sahip olduğu tarihî ve kültürel zenginlikleriyle başkent Ankara, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizin gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağlamaya devam edecektir. Bugün gelinen noktada bizlere düşen, şanlı tarihimizin mirasına sahip çıkarak; Ankara’yı gelişen, değişen Türkiye’ye yaraşır bir başkent olarak aydınlık geleceğimize emin adımlarla taşımaya devam etmektir.
Bu onurlu ve anlamlı günde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Ankara’yı Türk milletinin yıkılmaz kalesi olarak başkent kılan vatan, millet ve devlet için bir an bile tereddüt etmeden canını feda eden tüm şehitlerimizi ve ebediyete irtihal etmiş gazilerimizi minnet ve rahmetle anıyorum…
Haydi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Güzel bir Pazar gününüz olsun dostlarım. Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde yaşamanız dileğiyle, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#