Anız yakarken doğayı da yakıyoruz.Canlıları yok ediyoruz. Hatta Ormanları yakıyoruz, Doğayı katletmeye,yakıp kül etmeye,doğanın tabi dengesini bozmaya devam ediyoruz. Laf anlamıyoruz,söz dinlemiyoruz,uyarılara kulak asmıyoruz, yasağı da tınmıyoruz. Laf anlamaz bir toplum olmuşuz.Yanlış bildiğimizi uygulamaya devam ediyoruz.
Neden söz eteğimizi anlayanınız olmuştur. Şu tarla yangınlarından bahsediyoruz. Yetkililer; “Yakmayın çevreye zarar vermeyin“ diyor.Yasaklıyor ceza kesiyor,ama kimin umurunda… İşin ehli olan Tarım Müdürlüğü uzmanları “yakmayın, tarlayı fayda değil zarar veriyorsunuz!”diyor. Ama kim kulak asar bu uyarıya .sonuç değişmiyor.
Tarlaları cayır cayır yakmaya devam ediyoruz. Her taraf alev alev yanıyor,kül oluyor. Acımanız yok, doğayı, canlıları düşündüğümüz yok, çevreye zarar verdiğimizi hesaba katan hiç yok. Tüm Canlıları yok ediyoruz. Hatta Ormanları yakıyoruz, kül ediyoruz.!… Yangın yerine dönen tarladaki külün ekine hasada faydası olur mu?
Peki sap samanla sürülse faydası var mı? Yetkililer var diyor, Toprak hava alır sap saman gübreye dönüşür faydası var bunun. Şimdi kim haklı, tarlayı yakan çiftçiler mi, yoksa uyarıda bulunan yetkililer mi? İşin özü şu,tarlaları yakmaya ,çevreye zarar vermeye, toprağı küllemeye devam ediyoruz; Yazık hem de çok yazık ediyoruz.
Uyarılara rağmen canlıları yakan kül eden anlayışı nasıl tasvip ederiz bilmem. Yanan tarlaya varıp, sahibine sorsanız “Ben yakmadım” diyecek ama tarlasını yakan bal gibi çiftçinin kendisi… Niye yakıyor, sapla samanla uğraşmamak için. Hayvan beslemiyor, üretim yapmıyor, samana da ihtiyacı yok. Ne yapsın, yakıp kül ediyor emeğini.
Ateşe verdiğimiz bu tarlada ne var? Sadece- sap- saman değil, milyonlarca canlı hayvan-böcek ve canlı var, milyonlarca hem de bir çok çeşidi var… Siz tarlayı yaktığınızda bu canlılara ne oluyor, tabii ki hepsi yanıp kül oluyor.
Dinen- buna hakkımız var mı? Asla!.. Milyonlarca canlıyı yakıp kül eden üreticinin vicdanı, insafı nereye gidiyor? Bir karıncaya bile zarar vermeyen insanoğluna ne oluyor ki milyonlarca canlıyı yakıp kül ediyor. Bunun vebali, günahı yok mu dostlar. Uyarılara kulak tıklayan çiftçi, üretici köylü kardeş, tarlayı yakma hakkın yok da hadi var farz edelim, ama milyonlarca canlıyı ateşe verme hakkını nereden alıyorsun? Sana bu hakkı kim veriyor.
İçinde yanan kül olan bir topa karıncanın hakkını nasıl ödeyeceksin?.. Oysa bir değil, tarlanda yanıp kül olan milyonlarca canlı var. Boğazlıyan, Sarıkaya, Yenifakılı istikametinde verimli topraklar var. İnsanın yüzü gülüyor. Mevla her şeyi insanın emrine sunmuş. Bir şey daha dikkatimizi çekiyor. Bu uçsuz – bucaksız ovada tek dikili bir ağaç bile göremiyorsunuz. Sadece sulak alanlarda kavak ağaçları yükseliyor.
Tarla tamam, verim de güzel, peki gölgesinde dinleyeceğiniz, çay içeceğiniz, yatıp dinleneceğiniz bir dikili ağacınız olamaz mı? olamaz, çünkü bu denli de duyarsızız.. Her yer her yan tarla anladık da arada sınırlarınız var arada boş alanlarımız meralarımız var, bunlara ağaç dikin, gölgesinde insan dinlensin, dallarında kuşlar seslensin, çiçeklerinde arılar beslensin…
Bilmiyoruz bu kadar duyarsız kalışımıza ne demeli? Çiftçi kardeş, üretici kardeş, tarlanı yakarak toprağını çölleştirme, milyonlarca canlıyı yakarak doğanın dengesini bozma, kuşa, kurda karıncaya, yılana, fareye, köstebeğe, kıyıp ateşe verme. Kendine de, tarlana da tüm canlılara da yazık ediyorsun… Bu denli acımasız, bu denli duyarsız olamayız komşular.. Allah korkalım, doğaya ve canlılara sahip çıkalım Doğayı ve canlıları katletmeyin vebale, günaha da ortak olmayın… Bu konularda duyarlı olmak ve birbirimizi uyarmak zorundayız. Çevre bizim memleket bizim sahip çıkmak da bize düşer öyle değil mi?