Anayasa profesörü Fazıl SAĞLAM, 16 Nisan 2017 tarihinde halkoylaması ile yapılan anayasa değişikliğini şöyle özetlemektedir:
Yürütme gücü cumhurbaşkanına verilmiş, yasama cumhurbaşkanının vesayeti altına alınmıştır. Yargı ise yoğunlaşmış yürütme gücüne bağımlı duruma getirilmiş, hak ve özgürlükleri koruyucu gücü ve etkisi kalmamıştır.
Bir başka anayasa profesörü Kemal GÖZLER, anayasa değişikliğini konu alan makalesine “Elveda Kuvvetler Ayrılığı” başlığını vermiştir. Bu başlığın bir de devamı vardır: “Elveda Anayasa”.
Bu çok isabetli bir tespittir. Çünkü:
* Güçlerin yürütmede toplanması, yönetimi demokratik olmaktan çıkarır.
* Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa yoktur.
16 Nisan 2017’deki anayasa değişikliğinden önce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN şunları söylemişti:
“10 Ağustos’ta cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle Türkiye’de bir dönem fiilen bitmiştir. … Parlamenter sistem … geri dönüşü olmamak üzere milletimiz tarafından bekleme odasına alındı. Bu bekleme ne zamana kadar sürecek; ya mevcut uygulamaya anayasal zemin kazandırılana kadar ta da bunun yerine yeni bir sistem ikame edilene kadar. …”
Cumhurbaşkanı, birkaç ay sonra bu söylemi daha da netleştirmiştir: ” İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.
Anayasa profesörü Kemal GÖZLER, bu söylemi, o sırada içine girdiğimiz “anayasızlaştırma” sürecinin açık bir itirafı olarak olarak nitelemişti. (Fazıl SAĞLAM, “Devlet Güçlerinin OHAL KHK Rejimi ve 2017 Anayasa Değişiminden Sonraki Görünümü”; Anayasa Hukuku Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, Yıl 2018, s. 21-102)
AKP İktidarının 21. yılında yeni anayasa yapma düşüncesinin yeniden gündeme gelmesi, çeşitli soru ve tartışmaları, kaygıları da beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, “Milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan bir anayasa hedefliyoruz.” demesi; yapılacak yeni anayasanın ve içeriğinin nasıl olacağı, neleri hedefleyeceği konusunda bazı ipuçlarını da veriyor. Bu konuda en kritik konu şu: Yürürlükteki anayasanın, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk dört maddesinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısının değiştirilmesi mi amaçlanıyor!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, kendi rejiminin anayasasını yapmak istediği çok açık.
Yapılacak yeni anayasanın özeti şu: Otoriteyi meşrulaştırmak. “Karşı anayasa” ya da “anayasızlaştırma” denilen de işte bu!
Otoriter bir yönetimden, otoriter bir liderden; demokratik, özgürlükcü, eşitlikçi bir anayasa yapması beklenemez. Yapılmak istenen; anayasayı bir istismar unsuru olarak kullanıp halkın güvenini kazanmak ve bu yolla kendi otoriter yönetim anlayışını meşru, yasal hale getirmek, bir çeşit güvenoyu almak.
Bir de uymak ve uygulamakla yükümlü olduğu yürürlükteki anayasayı ihlâl eden, bu anayasada var olan hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen ve her geçen gün otoriterleşen bir iktidardan, liderden demokratik ve özgürlükçü anayasa yapma beklentisi, iyimserliği olmasa!