Önce şunu belirtmek isterim ki isimlendirilmiş günleri samimi bulmuyorum. Çünkü o neyin günü ise sadece senede bir defa anılıyor sonra kayıplara karışıp gidiyor. İsimlendirilmiş o günler piyasaya biraz hareketlilik getiriyor o kadar.
Biz dönelim mevzuumuza. Bir “Anneler günü”nü daha geride bıraktık. Herkes kendince bir şeyler yazdı çizdi. Bütçelere göre alışverişler yapıldı, hediyeler alındı. Gün bitti, adlandırılan o gün de sona erdi.
Daha önce gördüğüm iki fotoğraf bana ana kalbinin nasıl bir şey olduğuna dair başka şeyler de öğretti. Bu iki fotoğraf çerçevelenip evlere asılsa o zaman belki ana denilen mukaddes varlığın ne olduğunu biraz idrak ederiz.
Bunlardan birisi görme engelli oğlunu maça götüren anne fotoğrafı. Fotoğrafta orta yaşın az üzerinde bir kadın görme engelli oğlunu (torunu da olabilir) maça götürmüş. Delikanlı olan bitenleri göremeyeceğine göre birinin ona anlatması gerekiyor. İşte vefakâr anne maç bitene kadar sahadaki mücadeleyi oğluna anlatmaya başlıyor. Bu maçın bitimine kadar devam ediyor.
Bir foto muhabiri de durumu fotoğraflıyor. İnsan fotoğrafa ibretle bakıyor. O kadar yoldan gel, kuyruğa gir, statta yerini al, maçın başlamasını bekle ve maç başlayınca da 90 dakika maçı
anlat. Bunu ancak bir ana yapabilir.
Sabrın, azmin, hamiliğin hâsılı sevginin anavatanı ancak bir ana yüreği olabilir.
Her şey yavrusunu mutluluğu için.
İkinci fotoğraf daha hazin.
Mevsim kış. Çünkü fotoğraf karlı bir hava çekilmiş. Fotoğraftaki şahıslarının üzeri mevsime uygun kıyafetleri var. Belli ki hava soğuk.
Biri genç biri yaşlı iki kadın bir mezar başında. Mezar taşında şehit olduğu yazıyor. Belli ki genç hanım merhumun eşi, yaşlı olan ise anası.
Buraya kadar anlaşılır bir şey.
Ancak ana elindeki battaniyeyi oğlunun mezarının üzerine örtmüş.
Üşümesin diye.
Diyeceksiniz ki ölüler üşür mü?
O ölü değil bir şehid.
Olsun yine de bizim bilmediğimiz bir hayatta olmalı. Nihayetinde merhumun bedeni toprak altında.
Ana bu anlar mı? Madem kendisi üşüyor oğlu da üşüyordur. Korumak lazım. Niye ana olmuş ki? O sağ olduğu müddetçe yavrularına sahip çıkmalı değil mi?
Elbete ki yukarıda ki sorular ancak bir anaya sorulur.
Vefat etmiş bir yavrusunu bile üşür diye mezarını ancak bir ana örter.
Madem ki hava soğuk, madem ki mevsim kış yavrusunu korumalı öğle değil mi?
İşte size iki fotoğraf ve iki yorum.
Varın gerisini siz düşünün.
Öyle kuru laflarla ana övülmez.
Zaten hiçbir ananın hakkı ödenmez.
Her neyse.
Bütün anaların ellerinden öperim.