Yaratan’a inandığını söyleyenlerin bazılarında, O’na karşı saygı ve sevgi çok azdır nedense.
Dikkat edin bakın varlığına inansınlar inanmasınlar Yaratan, bütün konuşmaların içinde vardır.
Teşekkürlerinde vardır; “Allah’a şükür” derler. Başkalarına teşekkür ederken de;”Allah razı olsun” derler.
Kızgınlıklarında da vardır yaratanları… “Allah belanı versin” derler.Köşe başında dilenirler; “Allah ne muradın varsa versin!.. Ve ya Allah çoluğuna çocuğuna bağışlasın!..”derler.
Ya küfürleri? Küfürlerine de katarlar, lanetlerinde de vardır; “Allah seni dünyada süründürsün, ahirette de cehennem azabının en şiddetlisini versin” “Allahsız!..” “Cehennem ol, yıkıl karşımdan” derler.
Tabii…Emriniz baş üstüne sayın şaşkın kardeşler!…
Ne o…Herhalde Allah’ı kapınızdaki uşağınız zannettiniz.Siz emredeceksiniz, Allah da sizin emrinize göre, sevgisinden yarattığı ve eş sevgiyle sevdiği kullarına belalar, cezalar yağdıracak öyle mi?
O sizin uşağınız değil.Kendinize gelin!
Evet, O bizim değil, biz O’nun uşağıyız, O’nun emrine tabiyiz ve uymak zorundayız. Aslında O bizi uşağı görmediği için bu kadar değer verip mükemmel yarattı.O yüzden haddimizi bilelim!
O bizim cehennem Zebanimiz hiç değildir.
Siz “at şu adamı cehenneme hiç sevmiyorum ben onu…” diyeceksiniz atacak öyle mi? Sizin emrinize uyarak sevmediğiniz, kızgın olduğunuz insanları cehennemde kebap yapacak ha?
Bu tarz sözler bilgisiz insanların hezeyanlarından, saçma sapan sayıklamalarından başka bir şey değildir.
Allah’la bu kadar laubali olmak, bu derece saygısız olmak gerçekten çok ayıp ve günahtır.
Bu şaşkınlığın temelinde şüphesiz onu iyi tanımamak, duyulması gereken sevgiyi duymamak yatıyor bence.
Birde bu şaşkınlığın temelinde Allah’ı yalnız kendi tekelinde, kendi isteklerini gerçekleştirecek bir malı gibi görüyorlar zannedersem.
Ona yakın olmak, onu can dostu görmek ve benimsemek çok güzeldir elbette… Ama O tüm insanların kâinatın Rabbi olduğunu unutmamak kaydıyla!
O bela ve ceza dağıtıcısı değildir. İnsanların başına gelen sıkıntılar ben kendi anlamama ve anlayışıma göre söylüyorum, kendi kötülüklerinin veya yanlışlıklarının kendilerine dönmesiyle oluyordur.
Yani insan ne ekerse onu biçiyor. Çocukların başına gelenlerse ailelerinin hatalarının sonuçlarıdır.
İnsan kötülüğü de iyiliği de kendisi çağırır.
O yüce muhteşemden “şunu yap, bunu yap yerine onu çok iyi tanıyıp sevmek gerek. Onun bizim hiçbir şeyimize ihtiyacı yoktur ki… Asıl bizim O’na ihtiyacımız var.
O zaman neden ondan saf gönül sevgisiyle ihtiyaçlarımızı istemeyelim?
“Yaratanım, Yüce ve Muhteşem Allah’ım; Şöyle bir derdim (veya şöyle bir sıkıntım) var.
Senden yardım diliyorum, lütfen rica ediyorum. Sana sığındım, Hayrına sığındım, yanlış yapıyorsam beni bağışla. Takdir ve karar senindir. Yüce Yaratan’ım beni koru ve sen uygun görüyorsan dileğimi kabul et…” demek ne güzel.
Ben eminim ki istediğimiz dua ve dileklerimiz bizim hayrımıza, yükselmemize katkısı olacaksa mutlaka olacaktır.
Değilse, bizi geriletecek, bizi pasifliğe, tembelliğe itecekse olmaz zaten. Olmasın da…
Her isteğinizi Allah’tan isteyerek ona saygı duyarak, karşılıksız sevmeniz dileği ile…
Yaratanın Sevgisi ile mutluluklar dilerim
Merhaba
Maide hanımefendi güzel bir mevzuya değinmişsiniz beğenerek okudum.
Ama müsadenizle bir eleştiride bulunmak isterim.
Yazınızın başlığı’Allah Sizin Uşağınız Değil!’ biraz tehlike arzediyor gibi keşke ‘Allah Sizin Uşağınız(Haşa) Değil! deseydiniz..
Allah ve Rasul üne karşı kelimelerin seçimine biraz daha itina göstermek lazım diye düşünüyorum.
Saygılarımla