Sağlık biz insanların en kıymetli hazinesidir. Bu, parayla ve çalışmayla elde edilemez. Vücut, Allah’ın bize emanetidir. Bu hassas yapıyı korumakla mükellefiz. Hiçbir şey sıhhatten daha değerli değildir. Makam, mevki, şan, şöhret hepsi geçicidir. Sağlık olmadan o makamlarda kalıcı olarak durmak mümkün değildir. Bu hakikati Cihan Padişahı Kanunî Sultan Süleyman (şiirdeki mahlası Muhibbi) şu beytinde veciz bir ifadeyle dile getirmiştir:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Alkolün tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesiyle alkol üretimi de başlamıştır. İlk bira bundan sekiz bin yıl önce Mezopotamyalıların arpayı ekmek yapmak için ıslah etmesiyle yapılmıştır. Sümerlerin altı bin yıl önce Batı İran ve Anadolu’daki Godin Tepelerinde bira ve şarap içtiği bilinmektedir. Bu zararlı maddeler, onların insanlığa hediyesidir! Bu yanlış tutum ve davranış bugün artarak devam etmektedir. İnsanlar göz göre göre, üstelik para vererek kendilerini zehirlemektedir.
Sıhhatimizin değerini bilmiyoruz. İçki ve sigarayla bu hayatî varlığımızı tahrip ediyoruz. Alkolizm bataklığına saplanan insanlarımız çırpındıkça daha çok batıyor. Günümüzde sigara ve alkole başlama yaşı 12-15’e düşmüştür. Bu korkunç bir hakikattir.
Gençlerimizin alkole başlamalarının başta gelen sebebi büyüklere özenmektir. Yapılan araştırmalara göre ailesi alkol kullanan çocukların tamamına yakını sigara ve alkol kullanmaktadır. Bu hususta kötü arkadaş ve çevrenin rolü inkâr edilemez. Anne ve babalar çocuklarını, kedinin fareyi takip ettiği gibi takip etmesi gerekir ki bu savunmasız yavrular alkol batağına saplanmasın. Onların kılavuzu olmak mecburiyetindeyiz.
Yakın bir zamana kadar televizyonlarımızda bira reklâmı yapılmaktaydı. Oysa alkollü ürün reklâmı kanunen yasaktı. Fakat bu engeli aşmanın kolayı vardı. Ne yaptılar?… Söz oyunlarına sığınıp reklâmlarında “alkolsüz bira” sloganını kullandılar. Böylelikle de kanun engelini rahatlıkla aştılar. Aslında alkolsüz bira olmayacağını büyük küçük herkes biliyordu. Alkolsüz içeceğe bira değil, dense dense kola veya meyve suyu derler. Çocuk mu kandırıyorsunuz siz?… Çok şükür ki son yıllarda bu çirkefliğin önüne geçilerek ekranlar bira reklâmı görüntülerinden arındırıldı. Fakat gazetelerde hâlâ boy boy rakı reklâmı yapılmaktadır. Devlet yetkilileri bu gidişe ‘dur’ dememektedir.
Birada yüzde beşin üzerinde alkol vardır. Bilim adamlarına göre, içinde yüzde iki buçuk alkol bulunan içki, alkollü içkidir. Siz hangi mantıkla alkolsüz bira ifadesini kullanıyorsunuz? İşin dinî yönüne gelince Peygamber Efendimiz bunun ölçüsünü de şöyle koymuştur: “Çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.” Mesele apaçık ortadadır.
Bazı kendini bilmezler alkolün bazı hastalıklara yararlı olduğu iddiasındadır. Tıbbın bu konuda verdiği hiçbir ilmî dayanak yoktur. Bunların tamamı uydurmadır. İçkiyi sevimli ve hoş göstermek için yapılmaktadır. Peygamberimiz Hz. Muhammet(sav) bir hadis-i şeriflerinde: “Haramda şifa yoktur.” buyurmuştur. Müslümanların Tıbbi Nebevî’ye(Peygamberimizin sağlıkla ilgili söz ve uygulamalarına) inanmaları esastır.
Hastalıkların önemli bir kısmı alkolden kaynaklanmaktadır. Damar tıkanıklığının sebebi bu zehirli maddedir. Bu yüzden pek çok insan, mühim uzuvlarını kaybetmiştir. Saygısız, terbiyesiz ve başıboş bir neslin hamuru alkolle yoğrulur. İçki aklı zayıflattığı için sarhoş insanlar, sağlıklı kararlar veremezler. Trafik kazalarının çoğu bu yüzdendir. Sigara ve alkol yüzünden felç olanların sayısı az değildir. Cüzdan değil de, vicdan merkezli konuşursanız alkolün tek bir yararını bile gösteremezsiniz. Çocuk mu kandırıyorsunuz siz?…
Alkol içen kişilerin çoğunda fizikî ve ruhî sıkıntılar görülmektedir. Kişi bu illetten kurtulmadıkça vücut huzur ve sükûn bulamaz. Devamlı alkol içenlerin sinir sistemi ve böbrekleri iflas eder. Bunun sosyal yapıya verdiği zararları saymakla bitiremeyiz. Alkolik aile reislerinin evlerinde huzur aramak beyhudedir. Onların eşleri, çocukları ve kendileri açık hapishanede yaşıyor gibidirler. El ve ayakları bağlı olmamasına rağmen zehirli kadehlere tutsaktırlar. Böyle aileler eninde sonunda mahkeme kapılarında dağılıyor.
Alkoliklerin ilk zamanlarda geniş çevreleri olur. Onunla ölüm yolculuğuna çıkanların bir kısmı ellerindekileri kaybedince bu yoldan çark ederler. Bazıları hakikatleri görerek bu çıkmaz sokaktan geri dönerler. İçmekte ısrar edenler çevrelerine zarar vermeye başlarlar. Böylelikle de arkadaşları onları yavaş yavaş terk eder. Sorumluluk duyguları sıfırlanır. Kısa zamanda işlerini ve aşlarını kaybederler. Zamanla evlerine uğramaz olurlar. Zaten uğrayacak evleri de kalmaz. Gecenin karanlığında, tekinsiz yerlerde yapayalnız kalırlar. Çoğunun ekonomik yapıları bozularak yuvaları dağılır. Sonunda elde sıfırdan başka bir şey kalmaz.
Şu işe bakın Allah aşkına!… Paramızla kendimizi zehirliyoruz; dünyayı kendimize zindan ediyoruz. Bir anlık mutluluk ne kadar da pahalıya mal oluyor. Anne-babaların çocuklarına sahip çıkması gerekir. Yoksa iş işten geçtikten sonra ah vah fayda etmez.
Alkolikler hasta ruhlu insanlardır. Alkol onların bütün metabolizmasını bozmuştur. Onların hasta olduklarını kabul etmesi tedaviyi hızlandırır. Fakat çoğu hasta olduklarını kabul etmezler, hasta olduklarının bile farkında değildirler. Alkolikliğin normal bir davranış gibi algılanması tedavi sürecini sekteye uğratır. Zaten hasta olduğuna inanmayan alkolikler tedaviye de yanaşmazlar. Böyle bir hayat, ölmekten daha beter değil midir?
Alkolün suç işlemedeki etkisini bilmeyen yoktur. Çünkü alkol, aklı bir noktadan sonra devre dışı bırakır. Kişi doğrularla yanlışları ayırt edemez olur. Özellikle hamile kadınların alkolden uzak durmaları gerekir. Zira alkol kullanan anne adaylarının doğacak çocuklarında zihnî ve bedenî rahatsızlıkların oluşma ihtimali diğerlerine göre çok yüksektir.
Ülkemizdeki trafik kazalarının önemli bir bölümü alkolden kaynaklanmaktadır. Alkol, merkezi sinir sistemi üzerine, tıpkı genel anestezi yapan maddeler gibi etki eder. Kişinin ani karar verme yetisi sekteye uğrar. Böylelikle ölümlü kazalar meydana gelebilir.
İnsanlar, içkiyi daha çok zevk almak, sözde huzur bulmak için tüketmektedir. Oysa içki hiçbir meseleyi halletmez; bazılarının zannettiği gibi dertlerimizi de azaltmaz; efkârımızı dağıtmaz. Alkol, uzaklaşmak istediğimiz duygu ve düşünceleri belli bir süreliğine unutmamızı sağlar. Fakat bilindiği gibi problemler unutmakla çözülmez. Bu tembel mantığıdır. Meseleler ancak akılla ve sağduyulu yaklaşımlarla halledilebilir. Bu da alkolden uzak dingin ve sağlıklı bir kafayı gerektirir. Gelin dünyaya ayyaş gözüyle değil, sağlık penceresinden bakalım. Unutmayalım ki dünyada ölümden başka çözümsüzlük yoktur. Alkol hiçbir meselenin çözümünü sağlamaz. Aksine her şeyin arapsaçına dönmesine zemin hazırlar.