Alışkanlık, aynı hal ve hareketin tekrarlanıp yenilenmesiyle iyi ya da kötü yönde kazanılıp elde edilen huy, karakter, kişiliktir.
Huyu kötü olanın kalbi kirli, yüzü çirkin, karakteri bozuktur. Çünkü alışkanlıklarımız kişiliğimizi oluşturur. O da bizi her yerde ele verir.
Alışkanlıklarımız uzuvsal hareketler olduğundan her canlı yaşayacağı doğal hayata yönelik uzuvsal alışkanlıklarının çoğunu ana rahminde kazanıp elde edip doğar. Çünkü doğal hayat bunu gerektirir. Nedeni de akıl bir yeti merkezidir. Bu merkez daha henüz o yaşta (bebeklikte) insana yönverici yetkinliğe erişip ulaşmamış olmasından dolayı insanın hal ve hareketlerini yönlendirip kontrol etmekten uzaktır.
Onun için bütün canlılar gibi insanda bu aşamada ana rahminden kazanıp elde ettiği alışkanlıkları ile yaşar. Çünkü akıl öğrenme, kalp eğitilme merkezidir.
O nedenle akıl tüm benliğe ait yetkinlik merkezidir. Kalp ise bedene ait tüm uzuvların alışkanlık kazanma merkezidir.
Allah insana akıl vererek kendisine yakın olmasını istemiştir. Ancak ilahlaşmasını önlemek için Allah, insanı önce ana rahminde kalben oluşturup geliştirerek asgari ölçüde yaşayıp varlığını sürdürebilmesi için ona öncelikle alışkanlıklar edinmesini sağlamıştır.
Doğum sonrası yaşacağı hayatta da aklen gelişip erginleşip olgunlaşması için ona zaman içinde okuyup öğrenip geliştirerek kullanabileceği iradi akıl vermiştir.
Şimdi burada size bu işin en önemli püf noktasını açıklayacağım.
Akıl insanın yeti kazanıp yetkinlik elde etme merkezi olduğundan aynı zamanda bu merkez insanın öğrenip bilme merkezidir. Onun için aklın asıl görevi insanın ruhen gelişip olgunlaşmasını sağlamaktır. Ancak akıl bu asli görevini yerine getirirken elbette ki pek tabii olarak maneviyatının taşıyıp koruyucusu olan bedene de hizmet etmek zorundadır. Çünkü sağlıklı baş, sağlıklı bedende bulunur.
O nedenle de başın sahibi akılsa, bedenin sahibi de kalptir. Onun için her ikisinin birlikte çalışıp birlikte hareket etmesi gerekir. Bedenimizdeki tüm uzuvlarımızı canlandırıp hareketlendirecek olan kalptir.
Bedene ait tüm uzuvlara belirli alışkanlıkları kazandıracak olan da kalp içindeki özde saklı olan şuursal aklımızdır. İçgüdüsel ya da doğal akılda denilen bu şuursal akıl, tüm bedenimize ait oluşum ve alışkanlıklarımızı kazanıp elde etmemizi sağlayarak hem hayatımızın başlangıcını hem hayatımızın devamındaki akışını kolaylaştırıp sağlar.
Daha sonraları öğrenip bilerek tüm benliğe ait işlevlerini yerine getirecek olan iradi aklın zaman içinde gelişip kendi rengini bulmasıyla birlikte. Şuursal aklın ana rahminde kazanıp elde ettiği benlik ve bedene yönelik (nefes alıp verme, acıkıp, yiyip boşaltma gibi) terk edilmez alışkanlıklar dışında oluşmuş tüm yanlış alışkanlıklarını zamanla baskınlaşan yetkin akli iradenin (düşünen aklın görev ve sorumluluk bilincine ulaşmasıyla birlikte) ele geçirip hükmettiği benliği, değiştirip yönlendirmesiyle insan, insan olmaya başlar. Çünkü insan, akledip düşündükçe insan olur.
Ancak yüreksiz bir akıl, bir hiçtir. Hiç olmamak için akıl elde ettiği tüm bilgileri kalp ile paylaşıp değerlendirerek insanın özünde oluşup varlığını sonsuza kadar sürdürecek olan vicdanını oluşturmak zorundadır. Çünkü akıl öğrenme kalp eğitilme merkezidir. İnsan ne kadar çok şeyi bilip öğrenirse öğrensin. Vicdanen eğitilmedikçe istenilen ölçüde insan olamaz.
Günümüzde insan çok bilgi sahibi oluyor ama asla eğitilmiyor. Onun için toplumda vicdansızlık aldı yürüdü. Hiç kimse kendine laf söyletmiyor. Ama başkası için herkes her şeyi söylüyor.
Birçok yanlış ve kötü alışkanlıklar kural oldu. Toplumun bu yanlış ve kötü alışkanlıklardan kurtulup düzelmesi için önce insanın kendine söz geçirip kendini düzeltmesi gerekir.
Akıl öğrenir, dil söyler. Dilin söylediğine inanmazsa vicdanlar, akıl boş öğrenir, dil boş söyler.
İnsanlar deli gibi, toplum ölü gibi yaşarsa. Huylu huyundan vaz geçmez. İnsan ve toplumda bir adım atıp öteye geçmez.
Teker misali dünya döner, herkes aynı izde gider, gelir.
Kötü ve yanlış alışkanlıklardan kurtulmak için elimize hüner, aklımıza marifet kazandırıp sevgi içinde çok çalışıp kazanıp paylaşmalıyız ki, yaşadığımız tüm kötü alışkanlıklarımızdan kurtulabilelim.
Alışkanlık, aynı hal ve hareketin tekrarlanıp yenilenmesiyle iyi ya da kötü yönde kazanılıp elde edilen huy, karakter, kişiliktir.
Huyu kötü olanın kalbi kirli, yüzü çirkin, karakteri bozuktur. Çünkü alışkanlıklarımız kişiliğimizi oluşturur. O da bizi her yerde ele verir.
Alışkanlıklarımız uzuvsal hareketler olduğundan her canlı yaşayacağı doğal hayata yönelik uzuvsal alışkanlıklarının çoğunu ana rahminde kazanıp elde edip doğar. Çünkü doğal hayat bunu gerektirir. Nedeni de akıl bir yeti merkezidir. Bu merkez daha henüz o yaşta (bebeklikte) insana yönverici yetkinliğe erişip ulaşmamış olmasından dolayı insanın hal ve hareketlerini yönlendirip kontrol etmekten uzaktır.
Onun için bütün canlılar gibi insanda bu aşamada ana rahminden kazanıp elde ettiği alışkanlıkları ile yaşar. Çünkü akıl öğrenme, kalp eğitilme merkezidir.
O nedenle akıl tüm benliğe ait yetkinlik merkezidir. Kalp ise bedene ait tüm uzuvların alışkanlık kazanma merkezidir.
Allah insana akıl vererek kendisine yakın olmasını istemiştir. Ancak ilahlaşmasını önlemek için Allah, insanı önce ana rahminde kalben oluşturup geliştirerek asgari ölçüde yaşayıp varlığını sürdürebilmesi için ona öncelikle alışkanlıklar edinmesini sağlamıştır.
Doğum sonrası yaşacağı hayatta da aklen gelişip erginleşip olgunlaşması için ona zaman içinde okuyup öğrenip geliştirerek kullanabileceği iradi akıl vermiştir.
Şimdi burada size bu işin en önemli püf noktasını açıklayacağım.
Akıl insanın yeti kazanıp yetkinlik elde etme merkezi olduğundan aynı zamanda bu merkez insanın öğrenip bilme merkezidir. Onun için aklın asıl görevi insanın ruhen gelişip olgunlaşmasını sağlamaktır. Ancak akıl bu asli görevini yerine getirirken elbette ki pek tabii olarak maneviyatının taşıyıp koruyucusu olan bedene de hizmet etmek zorundadır. Çünkü sağlıklı baş, sağlıklı bedende bulunur.
O nedenle de başın sahibi akılsa, bedenin sahibi de kalptir. Onun için her ikisinin birlikte çalışıp birlikte hareket etmesi gerekir. Bedenimizdeki tüm uzuvlarımızı canlandırıp hareketlendirecek olan kalptir.
Bedene ait tüm uzuvlara belirli alışkanlıkları kazandıracak olan da kalp içindeki özde saklı olan şuursal aklımızdır. İçgüdüsel ya da doğal akılda denilen bu şuursal akıl, tüm bedenimize ait oluşum ve alışkanlıklarımızı kazanıp elde etmemizi sağlayarak hem hayatımızın başlangıcını hem hayatımızın devamındaki akışını kolaylaştırıp sağlar.
Daha sonraları öğrenip bilerek tüm benliğe ait işlevlerini yerine getirecek olan iradi aklın zaman içinde gelişip kendi rengini bulmasıyla birlikte. Şuursal aklın ana rahminde kazanıp elde ettiği benlik ve bedene yönelik (nefes alıp verme, acıkıp, yiyip boşaltma gibi) terk edilmez alışkanlıklar dışında oluşmuş tüm yanlış alışkanlıklarını zamanla baskınlaşan yetkin akli iradenin (düşünen aklın görev ve sorumluluk bilincine ulaşmasıyla birlikte) ele geçirip hükmettiği benliği, değiştirip yönlendirmesiyle insan, insan olmaya başlar. Çünkü insan, akledip düşündükçe insan olur.
Ancak yüreksiz bir akıl, bir hiçtir. Hiç olmamak için akıl elde ettiği tüm bilgileri kalp ile paylaşıp değerlendirerek insanın özünde oluşup varlığını sonsuza kadar sürdürecek olan vicdanını oluşturmak zorundadır. Çünkü akıl öğrenme kalp eğitilme merkezidir. İnsan ne kadar çok şeyi bilip öğrenirse öğrensin. Vicdanen eğitilmedikçe istenilen ölçüde insan olamaz.
Günümüzde insan çok bilgi sahibi oluyor ama asla eğitilmiyor. Onun için toplumda vicdansızlık aldı yürüdü. Hiç kimse kendine laf söyletmiyor. Ama başkası için herkes her şeyi söylüyor.
Birçok yanlış ve kötü alışkanlıklar kural oldu. Toplumun bu yanlış ve kötü alışkanlıklardan kurtulup düzelmesi için önce insanın kendine söz geçirip kendini düzeltmesi gerekir.
Akıl öğrenir, dil söyler. Dilin söylediğine inanmazsa vicdanlar, akıl boş öğrenir, dil boş söyler.
İnsanlar deli gibi, toplum ölü gibi yaşarsa. Huylu huyundan vaz geçmez. İnsan ve toplumda bir adım atıp öteye geçmez.
Teker misali dünya döner, herkes aynı izde gider, gelir.
Kötü ve yanlış alışkanlıklardan kurtulmak için elimize hüner, aklımıza marifet kazandırıp sevgi içinde çok çalışıp kazanıp paylaşmalıyız ki, yaşadığımız tüm kötü alışkanlıklarımızdan kurtulabilelim.
Alışkanlık, aynı hal ve hareketin tekrarlanıp yenilenmesiyle iyi ya da kötü yönde kazanılıp elde edilen huy, karakter, kişiliktir.
Huyu kötü olanın kalbi kirli, yüzü çirkin, karakteri bozuktur. Çünkü alışkanlıklarımız kişiliğimizi oluşturur. O da bizi her yerde ele verir.
Alışkanlıklarımız uzuvsal hareketler olduğundan her canlı yaşayacağı doğal hayata yönelik uzuvsal alışkanlıklarının çoğunu ana rahminde kazanıp elde edip doğar. Çünkü doğal hayat bunu gerektirir. Nedeni de akıl bir yeti merkezidir. Bu merkez daha henüz o yaşta (bebeklikte) insana yönverici yetkinliğe erişip ulaşmamış olmasından dolayı insanın hal ve hareketlerini yönlendirip kontrol etmekten uzaktır.
Onun için bütün canlılar gibi insanda bu aşamada ana rahminden kazanıp elde ettiği alışkanlıkları ile yaşar. Çünkü akıl öğrenme, kalp eğitilme merkezidir.
O nedenle akıl tüm benliğe ait yetkinlik merkezidir. Kalp ise bedene ait tüm uzuvların alışkanlık kazanma merkezidir.
Allah insana akıl vererek kendisine yakın olmasını istemiştir. Ancak ilahlaşmasını önlemek için Allah, insanı önce ana rahminde kalben oluşturup geliştirerek asgari ölçüde yaşayıp varlığını sürdürebilmesi için ona öncelikle alışkanlıklar edinmesini sağlamıştır.
Doğum sonrası yaşacağı hayatta da aklen gelişip erginleşip olgunlaşması için ona zaman içinde okuyup öğrenip geliştirerek kullanabileceği iradi akıl vermiştir.
Şimdi burada size bu işin en önemli püf noktasını açıklayacağım.
Akıl insanın yeti kazanıp yetkinlik elde etme merkezi olduğundan aynı zamanda bu merkez insanın öğrenip bilme merkezidir. Onun için aklın asıl görevi insanın ruhen gelişip olgunlaşmasını sağlamaktır. Ancak akıl bu asli görevini yerine getirirken elbette ki pek tabii olarak maneviyatının taşıyıp koruyucusu olan bedene de hizmet etmek zorundadır. Çünkü sağlıklı baş, sağlıklı bedende bulunur.
O nedenle de başın sahibi akılsa, bedenin sahibi de kalptir. Onun için her ikisinin birlikte çalışıp birlikte hareket etmesi gerekir. Bedenimizdeki tüm uzuvlarımızı canlandırıp hareketlendirecek olan kalptir.
Bedene ait tüm uzuvlara belirli alışkanlıkları kazandıracak olan da kalp içindeki özde saklı olan şuursal aklımızdır. İçgüdüsel ya da doğal akılda denilen bu şuursal akıl, tüm bedenimize ait oluşum ve alışkanlıklarımızı kazanıp elde etmemizi sağlayarak hem hayatımızın başlangıcını hem hayatımızın devamındaki akışını kolaylaştırıp sağlar.
Daha sonraları öğrenip bilerek tüm benliğe ait işlevlerini yerine getirecek olan iradi aklın zaman içinde gelişip kendi rengini bulmasıyla birlikte. Şuursal aklın ana rahminde kazanıp elde ettiği benlik ve bedene yönelik (nefes alıp verme, acıkıp, yiyip boşaltma gibi) terk edilmez alışkanlıklar dışında oluşmuş tüm yanlış alışkanlıklarını zamanla baskınlaşan yetkin akli iradenin (düşünen aklın görev ve sorumluluk bilincine ulaşmasıyla birlikte) ele geçirip hükmettiği benliği, değiştirip yönlendirmesiyle insan, insan olmaya başlar. Çünkü insan, akledip düşündükçe insan olur.
Ancak yüreksiz bir akıl, bir hiçtir. Hiç olmamak için akıl elde ettiği tüm bilgileri kalp ile paylaşıp değerlendirerek insanın özünde oluşup varlığını sonsuza kadar sürdürecek olan vicdanını oluşturmak zorundadır. Çünkü akıl öğrenme kalp eğitilme merkezidir. İnsan ne kadar çok şeyi bilip öğrenirse öğrensin. Vicdanen eğitilmedikçe istenilen ölçüde insan olamaz.
Günümüzde insan çok bilgi sahibi oluyor ama asla eğitilmiyor. Onun için toplumda vicdansızlık aldı yürüdü. Hiç kimse kendine laf söyletmiyor. Ama başkası için herkes her şeyi söylüyor.
Birçok yanlış ve kötü alışkanlıklar kural oldu. Toplumun bu yanlış ve kötü alışkanlıklardan kurtulup düzelmesi için önce insanın kendine söz geçirip kendini düzeltmesi gerekir.
Akıl öğrenir, dil söyler. Dilin söylediğine inanmazsa vicdanlar, akıl boş öğrenir, dil boş söyler.
İnsanlar deli gibi, toplum ölü gibi yaşarsa. Huylu huyundan vaz geçmez. İnsan ve toplumda bir adım atıp öteye geçmez.
Teker misali dünya döner, herkes aynı izde gider, gelir.
Kötü ve yanlış alışkanlıklardan kurtulmak için elimize hüner, aklımıza marifet kazandırıp sevgi içinde çok çalışıp kazanıp paylaşmalıyız ki, yaşadığımız tüm kötü alışkanlıklarımızdan kurtulabilelim.
Alışkanlık, aynı hal ve hareketin tekrarlanıp yenilenmesiyle iyi ya da kötü yönde kazanılıp elde edilen huy, karakter, kişiliktir.
Huyu kötü olanın kalbi kirli, yüzü çirkin, karakteri bozuktur. Çünkü alışkanlıklarımız kişiliğimizi oluşturur. O da bizi her yerde ele verir.
Alışkanlıklarımız uzuvsal hareketler olduğundan her canlı yaşayacağı doğal hayata yönelik uzuvsal alışkanlıklarının çoğunu ana rahminde kazanıp elde edip doğar. Çünkü doğal hayat bunu gerektirir. Nedeni de akıl bir yeti merkezidir. Bu merkez daha henüz o yaşta (bebeklikte) insana yönverici yetkinliğe erişip ulaşmamış olmasından dolayı insanın hal ve hareketlerini yönlendirip kontrol etmekten uzaktır.
Onun için bütün canlılar gibi insanda bu aşamada ana rahminden kazanıp elde ettiği alışkanlıkları ile yaşar. Çünkü akıl öğrenme, kalp eğitilme merkezidir.
O nedenle akıl tüm benliğe ait yetkinlik merkezidir. Kalp ise bedene ait tüm uzuvların alışkanlık kazanma merkezidir.
Allah insana akıl vererek kendisine yakın olmasını istemiştir. Ancak ilahlaşmasını önlemek için Allah, insanı önce ana rahminde kalben oluşturup geliştirerek asgari ölçüde yaşayıp varlığını sürdürebilmesi için ona öncelikle alışkanlıklar edinmesini sağlamıştır.
Doğum sonrası yaşacağı hayatta da aklen gelişip erginleşip olgunlaşması için ona zaman içinde okuyup öğrenip geliştirerek kullanabileceği iradi akıl vermiştir.
Şimdi burada size bu işin en önemli püf noktasını açıklayacağım.
Akıl insanın yeti kazanıp yetkinlik elde etme merkezi olduğundan aynı zamanda bu merkez insanın öğrenip bilme merkezidir. Onun için aklın asıl görevi insanın ruhen gelişip olgunlaşmasını sağlamaktır. Ancak akıl bu asli görevini yerine getirirken elbette ki pek tabii olarak maneviyatının taşıyıp koruyucusu olan bedene de hizmet etmek zorundadır. Çünkü sağlıklı baş, sağlıklı bedende bulunur.
O nedenle de başın sahibi akılsa, bedenin sahibi de kalptir. Onun için her ikisinin birlikte çalışıp birlikte hareket etmesi gerekir. Bedenimizdeki tüm uzuvlarımızı canlandırıp hareketlendirecek olan kalptir.
Bedene ait tüm uzuvlara belirli alışkanlıkları kazandıracak olan da kalp içindeki özde saklı olan şuursal aklımızdır. İçgüdüsel ya da doğal akılda denilen bu şuursal akıl, tüm bedenimize ait oluşum ve alışkanlıklarımızı kazanıp elde etmemizi sağlayarak hem hayatımızın başlangıcını hem hayatımızın devamındaki akışını kolaylaştırıp sağlar.
Daha sonraları öğrenip bilerek tüm benliğe ait işlevlerini yerine getirecek olan iradi aklın zaman içinde gelişip kendi rengini bulmasıyla birlikte. Şuursal aklın ana rahminde kazanıp elde ettiği benlik ve bedene yönelik (nefes alıp verme, acıkıp, yiyip boşaltma gibi) terk edilmez alışkanlıklar dışında oluşmuş tüm yanlış alışkanlıklarını zamanla baskınlaşan yetkin akli iradenin (düşünen aklın görev ve sorumluluk bilincine ulaşmasıyla birlikte) ele geçirip hükmettiği benliği, değiştirip yönlendirmesiyle insan, insan olmaya başlar. Çünkü insan, akledip düşündükçe insan olur.
Ancak yüreksiz bir akıl, bir hiçtir. Hiç olmamak için akıl elde ettiği tüm bilgileri kalp ile paylaşıp değerlendirerek insanın özünde oluşup varlığını sonsuza kadar sürdürecek olan vicdanını oluşturmak zorundadır. Çünkü akıl öğrenme kalp eğitilme merkezidir. İnsan ne kadar çok şeyi bilip öğrenirse öğrensin. Vicdanen eğitilmedikçe istenilen ölçüde insan olamaz.
Günümüzde insan çok bilgi sahibi oluyor ama asla eğitilmiyor. Onun için toplumda vicdansızlık aldı yürüdü. Hiç kimse kendine laf söyletmiyor. Ama başkası için herkes her şeyi söylüyor.
Birçok yanlış ve kötü alışkanlıklar kural oldu. Toplumun bu yanlış ve kötü alışkanlıklardan kurtulup düzelmesi için önce insanın kendine söz geçirip kendini düzeltmesi gerekir.
Akıl öğrenir, dil söyler. Dilin söylediğine inanmazsa vicdanlar, akıl boş öğrenir, dil boş söyler.
İnsanlar deli gibi, toplum ölü gibi yaşarsa. Huylu huyundan vaz geçmez. İnsan ve toplumda bir adım atıp öteye geçmez.
Teker misali dünya döner, herkes aynı izde gider, gelir.
Kötü ve yanlış alışkanlıklardan kurtulmak için elimize hüner, aklımıza marifet kazandırıp sevgi içinde çok çalışıp kazanıp paylaşmalıyız ki, yaşadığımız tüm kötü alışkanlıklarımızdan kurtulabilelim.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.