Küçükken bizim (biz 5 kız kardeşiz) hiç bebeğimiz olmadı. Babam bize hep top, topaç, misket alırdı. Mahallede oğlanlarla maç yaparken bizi gülerek seyreder, köşede tezahürat yapar, gol atamayınca eşşoleşek derdi. İlk biramızı babamla içtik,
51 oynamayı babamdan öğrendik, ilk şalama tutmayı yine babam öğretti, brülör memesini babamla temizlerdik. Boya yaparken boyanın kıvamını tutturmayı, fırçanın nasıl tutulduğunu hep ama hep ondan öğrendik. İlkokula başlayınca ara ara sınıftaki erkek arkadaşların annesi bizim evi ziyaret ederdi. "Senin kız yine bizim oğlanı dövmüş" diyerek. Canım ya “oğlunda gözünün önüne bakaydı dayak yemeyeydi” derdi. Allahım Allahım ne gururlanırdı bizimle anlatamam.
Yalan söylememeyi, her ne olursa olsun dik durmayı, haklının ve mazlumun yanında tavır almayı bize hep o öğretti. Zira kalleşçe tavır alan, zalimlik yapan kim olursa olsun arkasından onu anar (seni okutan öğretmene, seni yetiştiren ecdada nidalarıyla), üç kuruşa kendinizi değişirseniz bir paralık değeriniz olmaz diyen de yine oydu. Beyaz da olsa yalan söylersek tokadı patlatırdı okkalısından, ağlarsak da suçtu bu durumda, yine dayak yerdik. Çünkü hak etmiştik:)
Bize hiç pempe pempe tüllü elbiseler almadılar. Saçlarımız hiç uzun olup beyaz kurdele ile örülmedi. Bize hep pantolon-şort alındı, saçlarımız oğlan gibi kısacık kestirildi. Sokakta arkamızdan yürüyen yaşlı kadınlar “oğlum şu filemi taşır mısın” derlerdi:)
Bize hep okuyun, büyük insan olun derdi. Siz insanlara hizmet edeceğinize onlar size hizmet etsin derdi. Siz okuyun yeter ki ceketimi satar sizi yine okuturum derdi. Düşünürdüm, benim babamın ceketi para etmezdi bizi nasıl okutacaktı. Çocukluk işte bilememişim o lafın anlamını.
Biz bir gün büyüdük, serpildik. Kız olduğumuz kabak gibi ortaya çıkmıştı. Bu sefer başladı sen kızsın otur evde, pantolon giyme hatların belli oluyor (yahu şehir hatları mı bu, bu kadar belli olacak ne var diye çok düşünmüşlüğüm vardır inanın), oğlanlarla niye konuşuyorsun ayıp değil mi? tarzı klasik söylemlere başladı. O güne kadar ne yaptıysa aksini yapmaya başladı. Şaşkındık, ne yapacağımızı bilmez haldeydik. Bir gün kavga ettiler kız kardeşimle, o benden aksi, benden fena. “Sevmiyorum seni babaaaaaaaaaa” diye bağırdı, babamın elinde keser vardı bir şey çakıyordu o esnada. Aldı bizim kızı elinin altına, yatırdı yere keseri indirdi indirecek kafasına. Kız bağırdı yine, “vur vur senden korkan senden beter olsun”. :)) Kız sus desek de nafile. Yazık anam ağlaya zırlaya kızı zorla aldı elinden. Bana baktı, hırsını alacaktı birimizden. Ben ağlayarak sadece şunu diyebildim.
“Bizi sen böyle yaptın”!!!
Durdu, baktı, düşündü ve güldü. Sadece “eşşoleşekler” diyebildi, o kadar…
Aksi maksi ama iyi adamdı babam be. Bugün beni ben yapan her şeyin temelini ilk atan adamdı. Belki o yüzden ona bu kadar hayranım ve onu bu kadar çok özlüyorum ve belki de bir itiraf daha onun gibi bir kocam olmasını niyeyse hep çok istedim.
Bir gün aniden ölüverdi, 57 sinde. O babaydı ve her zaman bize göre büyük ve yaşlıydı. Ölümü yaşına yakıştırdım ama kendine hiç yakıştıramadım. Ama yaşına da hiç yakışmamış yahu. O gideli 26 yıl geçmiş, koca 26 yıl. O gittiğinde ben o kadar sene yaşamamıştım henüz. Ne garip, onsuz hayatım onunla olan hayatımdan ne kadar çok.
Okuyup yazmayı sevdiğimi bilirdi küçükten beri, teşvik ederdi. O gittikten sonra okurken elimin altındaki boş kağıtlara hep şunu yazarken yakaladım kendimi. Ali, Ali, Ali, Ali…..Sen ölene kadar isminin anlamını hiç bilmedim, hiç merak etmedim, gerek yoktu. Sen benim babamdın yani. Sonra bir gün merak edip baktım. Yüce-Yüksek demekmiş. Yahu ufak tefek bir adamdın sen ama koca bir dev adamdın. Geçen biri bana dedi ki: Gölgen gövdenden çok büyük. Aklıma birden sen düştün, seni tarif etmişti bana babam.
Seninle yaşamak zor olsa da çok güzeldi be baba. Seni çok özledim be baba. Seni hala o günkü gibi yine çok seviyorum be baba. Ama artık senden korkmuyorum baba, hem de hiç korkmuyorum! Aslında senden hiç korkmamışım. En başta sen dahil kimseden korkulmayacağını bize sen öğretmişsin gizli gizli. Sen aslında bizi hiç korkutmamışsın. Görmüşsün hayatın kalleşliğini, dik duralım diye en pisinden, eze eze öğretmişsin bize dik durmayı. Yöntemine başlayım baba yahu yöntemine başlayım. :)) Çok ağlattın baba bizi çok yahu. Ama hepsini hatırladıkça yüreğime dökülen sadece ılıklık, o kadar.
Ali’m, kel Ali’m, babam.
Hiç şaşırmadım.
Ben de bu kızdaki kılçıklı karakter nerden geliyor diyordum.
Allah rahmet etsin babana. Kel ali değil kel'âlâ'ymış baban.
Sevgilerimle.
Sayın Hocam,
Babam için söylediklerinize teşekkür ediyorum. Lakin beni övdünüz mü, yerdiniz mi bilemedim şimdi.
Kılçıklı karakter… Hoşuma gitti ama.
Teşekkür ederim. Saygılarım…
Samimi içten ve çok güzel bir yazı. Zevkle okudum. Yazınızı okurken kendimi ve babamı düşündüm. Babalarımızı kaybettikten sonra değerini anlıyor ve onları çok özlüyoruz. Bende babamdan doğruluğu adaleti helal kazancı ve zalime karşı direnmeyi öğrendim. Babalar evlatlarını çaktırmadan eğitirmiş onu kaybedince anladım. Çetin ceviz bir bayan olmanızda büyük emeği olan babanıza Allah rahmet eylesin. Her korktuğunun önünde secde eden değil evladına korkmamayı öğreten ve gönlünün sahibi Allaha kulluğu ilk sırada tutmayı öğretebilen bir babaya saygı duyulur. Saygılaımla
Güzel düşünceleriniz ve temennileriniz için çok teşekkür ediyorum. Lakin yazıda şunu atlamışım, üzüldüm.
Babam bu kadar sert olmasına rağmen müthiş bir sıcak kalbi vardı, ama nasıl içten, sıcak ve sevecen. Biz o zaman Kadıköy Kızıltoprakta otururduk. Akrabaların bütün küçük çocukları babama Toprak Dede derlerdi. Hani Kızıltoprak'ta oturuyoruz ya…
İşte bu aksi, bu huysuz, bu geçimsiz, bu dik adam o çocuklar ile saatlerce ama saatlerce oynar, onların kendisine yarenlik etmesine izin verirdi. Sonra ben anne olunca bir baktım kendimi de çocuğuma yarenlik ederken buldum. Vay be dedim yine. Adam hem bize, hem diğer çocuklara nasıl da özgüven kazanılır nasıl öğretmiş.
Babam huysuz, aksi vs ama çok iyi adamdı. Hiç okula gitmemişti ama hiç. Ali okulu mezunuydu ve o eski bir imamdı. Şaşılası durum ama benim alt yapımda tamamen babam vardır. Zira ben imamlar ile pek geçinemem.
Saygılarımla…