Alex De Souza da benimle aynı kaderi paylaştı: … hicret … ardımdan plaket geldi! Alex’in ise önce heykeli dikildi(1) sonra güle güle dendi!
Alex ile ortak noktamız, yılların emektarlığına vefa gösterilmeyişidir …
Millet olarak 2 konuda herkes ahkam kesilir; Spor ve Din. Yani din konusunda kime ne sorsanız anında fetva verir, spor konusunda da herkes uzmandır en iyi O bilir.
Ne acı değil mi? Fetva vermek ne kadar veballi bir iştir ki, İmam-ı Azam Ebu Hanife bu fetvanın vebali yüzünden (kadılık teklifini kabul etmeyince)hapse atıldığı ve orada şehit olduğu geçer kaynak kitaplarda.
Sporda herkesin ahkam kesilmesi ise, futbolun ayaklar altına düşürülerek sporun ahlak dışına itilmesidir.
Biz gelelim Alex’e!
Evet, takım tutmayız tıpkı hiçbir siyasi ideolojimizin olmadığı gibi. Lakin ülkenin sıcak gündemine duyarlıyız. Etrafımız ateş çemberi, her sabah uyandığımızda terör belası başımızı döndürürken, bir futbol olayının gündemi işgal etmesi, hele hele de bir sporcunun daha da öne çıkması bizi ister istemez bu konuda yazmaya zorluyor.
Fenerbahçe köklü bir çınar ağacıdır. Bu çınarın dalı budağı futbolcularıdır. Bu dev çınarın kökleri geçmişten beslenirken, bugünün hayat kaynağı taraftarıdır. Taraftar Fenerbahçe’ye hayat veren Güneş- hava-su gibidir.
Bu yüzden taraftar çok değerlidir. Bu taraftar sevdikleri oyuncuları Alex De Souza için büyük bir para harcayarak, heykel yapıyorlarsa, bu eylem sağ duyusu olan her insan için alkışlanacak iştir. Tıpkı daha önce diktikleri Lefter’in heykeline duyulan sevgi ve saygı gibi.
Belki Alex haklıdır, belki Fenerbahçe yönetimi haklıdır, ya da derin mevzular vardır! bilemeyiz ama önemli olan ahde vefadır.
(1). Yoğurtçu Parkı'nın karşısındaki küçük parkda duruyor.
Ne acı değil mi? Fetva vermek ne kadar veballi bir iştir ki İmam-ı Azam Ebu Hanife bu fetvanın vebali yüzünden hapishanede şehit olmuştur. hakkında yazdıklarınız tam doğru değil ve kaynak belirtmemişsiniz.
İmam-ı Azam'ın Vefatı
Ebu Hanife'nin ölüm tarihi belli olmakla beraber nasıl öldüğü veya öldürüldüğü hususunda bir ittifak yoktur. Ölüm tarihinin H. 150 olduğunda kaynaklar müttefiktir.
Ebu Hanife'nin, halife Ebu Cafer el-Mansur'un kadılık teklifini kabul etmeyince kırbaçlandığı ve hapse atıldığı kaynaklarda zikredilmektedir. Fakat onun hapisteyken mi, yoksa hapisten çıktıktan sonra mı öldüğü ihtilaflıdır. Bazı kaynaklarda hapisteyken gördüğü aşırı işkenceler sonucu güçsüz düştüğü ve vefat ettiği bildirilmektedir. Ebu Hanife'nin hapisten çıktıktan sonra, zehirlenerek öldürüldüğü hususunda da rivayetler vardır. Hatib el-Bağdadi: "Sahih olan onun hapisteyken öldüğüdür" diyor. Bağdadi'den bir buçuk asır önce yaşamış, Ebu'l-Arab Muhammed ibnu Ahmed ibni Temim et-Temimi (Ö. 333), Kitabu'l-Mihen adlı eserinde, Ebu Hanife'nin zehirlenmesiyle ilgili şu bilgiyi verir: "Bana bildirildiğine göre, Ebu Hanife, Ebu Cafer el-Mansur'un talebi üzerine yanına gitti, içeri girdi. Mansur onun için zehirli bir süt hazırlatmıştı. Ebu Hanife yanına oturunca Mansur sütü getirterek içmesini istedi. Ebu Hanife yaşlılığından dolayı sütün midesine dokunacağını söyleyerek içmek istemedi. Mansur içmesi için ısrar etti. Ebu Hanife sütü içti, sonra izin almadan Mansur'un yanından kalktı. Mansur nereye gittiğini sorunca, Ebu Hanife: "Senin gönderdiğin yere" cevabını verdi ve oradan ayrıldı. Kısa bir zaman sonra o süt yüzünden zehirlenerek öldü." (Benzer bir rivayet Saymeri, sh. 93'de geçer) Bu değişik rivayetler yüzünden Ebu Hanife'nin ölüm sebebi konusunda kesin bir hüküm verilemiyor.
Bütün teklif ve tehditlere rağmen, İslam'ı yönetim işlerinde geri plana iten bir yönetimin maşası olmaktan kaçınan bu büyük imam, yaşarken cahiliye karşısında yer aldığı gibi, vefatından sonra da bu görevini değişik bir tavırla yerine getirmeyi ihmal etmez. Her gün gördüğü işkencelerin hayatının sona ermesine yol açacağını anlayınca, sultanın gasbetmediği ve sahiplik iddiasında bulunmadığı bir yere defnedilmesini vasiyet eder. (Mezhepler Tarihi, sh. 236)
Cenazesi vasiyeti üzerine Bağdat'ta Hayzunan kabristanının doğu tarafına defnedildi. Yirmi gün süreyle insanların, kabri başında namazını kılmaya devam ettikleri, bu arada halife Ebu Cafer el-Mansur'un da kabri başına gelip namazını kıldığı rivayet edilmektedir. (Saymeri, sh. 63)
Yorumcu kardeşim ilginize teşekkür ederim.
Haşa … ben fetva vermedim, sadece sizin yorumunuzda da belirttiğiniz gibi "kadılığı kabul etmediği için hapse atıldığı"nı anlatmak istedim.
Dolayısıyla yazdığım yanlış bir bilgilendirme yoktur.
Kaynak!ğı da siz göstermiş oldunuz …