1989 yılıydı galiba, gazetelerde SSCB’deki anaların evlatlarının kendi ülkelerinde askerlik yapmaları için mitingler düzenlediklerini yazıyordu.
Analar diyorlardı ki “ evlatlarımız neden başka cumhuriyetlerde askerlik yapıyorlar? Kendi ülkelerinde, yanı başımızda askerlik yapmalarını istiyoruz.” Hemen belirteyim, Sovyetler birliğini meydana getiren on beş cumhuriyette gençler askerliklerini kendi ülkelerinden başka ülkelerde yaparlardı. Kanun bu yönde idi… Bu da gayet normaldi. Çünkü Sovyet Ordusunun bel kemiğini Ruslardan teşekküldü. Rus Ordusu bütün cumhuriyetlerde mevcuttu ve diğer ülkelerin askerleri Rusların içerisinde çeşniydi.
Bu haklı ve masum istek(!) aslında Sovyet Ordusunun “analar” eliyle tasfiyesiydi. Bütün Sovyet Cumhuriyetlerinin gençlerinin kendi ülkelerinde askerlik yapmaları demek, o ülke içindeki ordunun Ruslardan ve diğer milletlerden arınması anlamına geliyordu. Bu da ordunun millileşmesi demekti.
Kremlin yani polit-büro bunu kabul etti. Yani halk istemişti devlette halkın bu masum(!) isteğini yerine getirmişti.
Yine bildiğimiz gibi Berlin Duvarı “yetti gayrı” diyen halk tarafından bir gece içinde çekiçlerle ve balyozlarla yıkıldı. Bu da Doğu Almanya’nın tarih sahnesinden silinmesi anlamına geliyordu. Sözde halkın gerekçesi “özgürlüklerin önünde duvarlar yükselmemeliydi”.
Sovyetler Birliğinin yıkılması esnasında bu tür sayısız enteresan olaylar(!) meydana geldi.
Sonuçta siyasetçiler halk istedi biz de yerine getirdik dediler. Başka bir ifade ile siyasetçiler yemeği hazırladılar, ocağın çakmağını halka çaktırdılar.
Şimdi de akil insan ne demektir? Onu soralım…
Bir konuda yaşı ve bilgisi itibarıyla uzman, otorite durumunda olan, sözü dinlenen, kâmil insan diyor sözlükler kısaca…
“Akil İnsan” seçilen bu kişileri tek-tek röntgenden geçirip sözlüklerin sıraladığı kıstaslara uyup uymadıklarına bakacak değiliz elbet. Lakin ya okuduğum sözlük anlamında bir yanlışlık var ya da akil insanların bazılarında bir tuhaflık var. Zira anlam ile gerçek birbirleri ile örtüşmüyorlar.
Yukarıdaki konum birden bire akil insanlara geliverdi. Bir kopukluk oldu yani…
Demek ki aklım hala bu ikilemde… Kusuruma bakmayın. Mademki akil insanlara dayandık… O zaman devam edelim;
Akil insanlara neden ihtiyaç duyuldu?
Bu işe çok kafa yoruyorum, ama işin içinden çıkamıyorum. Mesela çeşitli şehirlerde taraflara ortak mitingler düzenletilip “yetti artık” dedirttirilebilirdi. Ya da her iki tarafın anaları ortak yürüyüşler yapabilirler,”evlatlarımızın kanını döktürmek istenmiyoruz” dedirttirebilirlerdi.
Öyleyse neden “akil insanlar?”
Kaldı ki burada birbirleri ile savaşan iki farklı halk yok ki… Neden barış sözcükleri?
Bu akil adamlar (mesela) Karadenizliye PKK’nın tasfiye ile ilgili ne gerekçeler anlatacaklar?
Kafamda bir sürü daldan-budaktan sorular var… Lakin tek bir kuşku var… Bunun sonu bana pek hayra alamet gibi gelmedi. Sakın akil adamlar “halk şunları istiyor” diye hükümete rapor sunup, hükümetin de “halkın isteği bizim için emirdir” demesin.
İnşallah yanılırım…