Bir zamanlar adına şiirler yazılan ve şarkılar bestelenen o masmavi Akdeniz, son aylarda simsiyah kaderlere ve yürek yakan kederlere sahne oluyor. Kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden, çaresizlik içinde hayata tutunmak için ülkelerini terk eden Suriyeliler, güvenli bir ortamda yaşamak için, havuzlarda bile kullanmakta tereddüt edilen basit botlarla Akdeniz’den Avrupa ülkelerine geçmeye ve oralara sığınmaya çalışıyorlar. Fakat botları alabora olduğu için ne yazık ki hedefledikleri noktaya varamadan Akdeniz’in mavi sularında son nefeslerini veriyorlar. Hemen her gün bunun örneklerini televizyon ekranlarında üzülerek görüyoruz.
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Zalimlikte sınırları alabildiğine zorlayan diktatör Esad, vatandaşlarına varil bombaları yağdırırken, ona destek olan Müslüman(!) İran, Rusya ve Çin Akdeniz’de karanlık sulara gömülmüştür. Zalimden yana olan bu devletlerin çirkin yüzlerini gizleyen maskeleri düşmüştür. Dünya barışına hizmet etmek için kurulan Birleşmiş Milletler, kirleşmiş milletlere dönüşmüştür. Dünyanın beşten büyük olduğu gerçeği görmezden gelinmiştir. Sınırlarını ve vicdanlarını mültecilere kapatan (me)denî Avrupa, Akdeniz’in dibini boylamıştır.
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Milletine savaş açan katil Esad’ın kirli elini sıkmak için Şam’a kadar giden muhalefet milletvekillerinin basireti Akdeniz’in karanlığında görünmez olmuştur. (Hayal bu ya) iktidara geldiğinde ilk işinin Türkiye’deki Suriyelileri sınır dışı etmek olacağını söyleyen ana muhalefet liderinin vicdanı Akdeniz’in cana doymayan karanlık sularında sükût etmiştir.
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Ölümden kaçan Suriyelileri ölüm, adeta gölgeleri gibi takip ediyor. Gün geçmiyor ki Akdeniz’de mültecileri taşıyan bir bot batmasın; çaresiz insanlar sulara karışmasın. Aslında Avrupa’ya kaçmak için Akdeniz’de boğulanlar mülteciler değil, genelde dünyayı, özelde Suriye’yi yaşanmaz hâle getiren, kapitalizmden beslenen insanlıktır. Sözün bu noktasında aklımıza Orhan Gencebay’ın şu şarkısı geliyor: “Yazıklar olsun, yazıklar olsun/Kaderin böylesine, yazıklar olsun/Her şey karanlık, nerde insanlık/Kula kulluk edene yazıklar olsun//Batsın bu dünya, bitsin bu rüya/Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun/Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler/Hasret çeken gönül, benim mi olsun//Ben ne yaptım, kader sana/Mahkûm etti, beni bana/Her nefeste, bin sitem var/Şikâyetim Yaradan’a, şikâyetim Yaradan’a.”
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Akdeniz, ismiyle müsemma değil artık. Zira Akdeniz’in adı “ak” olsa da, kendi ak değil. Yüzlerce insanın hayatını karartan bir denize Akdeniz demek lâfın gelişi… Bu deniz bir canavara dönmüş adeta, yürekleri paralıyor. Nice yuvaları tarumar etti vahşi dalgaları…
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Yedi milyar insanı besleyen, büyüten ve onlara barınak olan dünya; birkaç milyon Suriyeliyi bağrına basmadı, basamadı. Ülkeleri yarı açık cezaevine dönüştüren Suriyelileri misafir etmekten uzak duranlar, bu ölümlerin en büyük ortakları konumundadırlar.
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Ey Almanya, ey Fransa, ey İngiltere, ey Yunanistan utanın biraz. Ey dünyayı dizayn etmeye çalışan zalimler, sizler viskilerinizi yudumlarken Akdeniz’in karanlık sularında onlarca mülteci son nefesini veriyor. Rahat mısınız gömüldüğünüz ceylan derisi koltuklarda?
Akdeniz’de insanlık karaya vurdu!…
Balinalar ve foklar karaya vurduğunda, dünyayı ayağa kaldıran insancıl(!) dernekler, üç yaşındaki mazlum ve masum Aylan isimli Suriyeli çocuğun Akdeniz kıyılarına vuran cesedi karşısında niçin tepkilerini ortaya koymazlar? Suriyeli bir çocuğun bir balina veya bir fok kadar değeri yok mudur? İnsanlık bu kadar mı düştü ayağa? Vicdanlarınızı bir yoklayın…
– See more at: http://www.61haber.com/yazi/1049-akdeniz-de-insanlik-karaya-vurdu.html#sthash.1PmwCsH3.dpuf