2010 referandurumunda ‘yetmez ama evet’ diyenlerdenim… Hala da aynı şey bir kez daha önüme gelse yine aynısını yaparım. AK Parti’yi kurulduğu günden beri destekliyorum. Çünkü, Türkiye’nin yeni bir demokratik devlet ile tanışması, 80 yıllık birikmiş sorunları çözmesini, 80 yıldır merkezin dışına itilmiş çemberin dışında kalanların siyasetin merkezini kimlikleriyle, yaşam tarzlarıyla gelmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun bir demokratik devrim süreci olduğuna inanıyorum.
Bunun sadece iç dinamikleriyle değil, dış dinamiklerle örtüşürek bu sürecin ilerlediğine inanıyorum.
****
AK Parti’yi desteklerken de yanlışlarını, eksikliklerini söylemeye devam ediyorum. Bir partili değilim…
Ülkemi seviyorum… Ülkemin küresel bir güç olmasını, kişi başına düşen milli gelirin artmasını isterken, kişi başına düşen insan hakların, özgürlüklerin, demokrasinin de büyüdüğü bir ülke düşlüyorum.
Birini öne çıkartmanın haksızlık olduğunu düşünüyorum. Dönemsel olarak yer değiştirdiklerini biliyorum ancak biri eksik olduğunda demokratik bir ülkenin hayal olduğunu da biliyorum. Yaşadığımız çoğrafyada demokratik istikrar olmadan, ekonomik istikrar olmayacağını; ekonomik istikrar olmadan da demokratik istikrar olmayacağını biliyorum.
****
Ve AK Parti’yi desteklerken ne yazık kı, umudu galebe çalacak, 10 yıllık iktidarın da eksik bıraktıklarını aşacak, daha ilerisini yapacak siyasal merkezler olmadığını da açık açık görüyorum. Ancak bunun sürgit gitmeyeceğini de biliyorum.
****
AK Parti’ye yönelik muhalefet yapanların eski siyaset diliyle, yaklaşımlarıyla, zihniyetleri ile de mevcut iktidara alternatif olamayacakları açık beyan ortada duruyor.
Hayatın boşluk kabul etmediğini bilerek, AK Parti’nin eksikliklerini tamamlaması ancak ondan daha ileri bir siyasi hareketle olabilir.
Ne istiyorum?
Ülkemin demokratik bir anayasa ile yönetilmesini istiyorum.
Siyasi partiler yasasından, seçim yasasına kadar demokratik bir çerçeveye kavuşmasını istiyorum.
Demokratik bir hukuk devletinde yönetilmek istiyorum.
Bu topraklarda yaşayan herkesin ayrımsız ve eşit adaletle tanışmasını, ötekileştirilmemesini istiyorum.
İnsanlar etnik kimliklerinden, konuştukları dillerinden, inançlarından, düşüncelerinden, giyim ve yaşam tarzlarından, kültürlerinden, cinsel tercihlerinden dolayı horlandığı, ayrımcılık yapıldığı, dışlandığı bir ülke istemiyorum.
Ancak herşeye rağmen son 10 yıldır eskisinden daha ileride olduğumuzu da biliyorum. Eskiyle kıyaslamanın, eski ile bir tutmanın, eskiden daha kötü olduğumuzu söylemenin de haksızlık olduğunu inanıyorum.
****
Bu ülkenin topraklarında Esad fotoğrafları ile yürüyenlerin, konserlerinde kocaman Esad fotoğrafları asarak konser verdiklerini, ülkemiz Suriye ile kıyaslamaya kalkışanların, ülkemin Başbakanı’nı Esad ile bir tutma pervasızlığını, haksızlığını da görüyorum.
Bunu görürken Başbakan Erdoğan’ın kullandığı ötekileştirici, zehirli dili, çatışmacı zihniyetini de görüyorum. Bunu eleştiriyorum.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın yer yer kullandığı zehirli dilini, ötekileştirici zihniyetini değiştirebilecek bir siyasal muhalefet merkezinin olmamasından kaynaklandığını da biliyorum.
AK Parti iktidarı daha ileri adımlar atacak, Kürt sorununda, demokrasi konusunda bunları yaparken de Başbakan Erdoğan yer yer daha sert dil kullanacak. Çünkü bir seçim stratejisi yürütecek. Kendi seçmenin kitlemek için bunları yapacak.
Son 10 yıllık AK Parti iktidarına ve Başbakan Erdoğan’a iyi bakın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Çünkü, Erdoğan’ın en sert uslübü kullandığı anlar, çözüme en yakın olduğu anlar…
****
Biliyorum ki muhalefet bugün AK Parti’yi aşan ve Erdoğan’dan daha ileri şeyler söylese, eskinin özlemleri ile yanıp tutuşanlar olmasalar, Türkiye’nin bugünkünden daha farklı bir Türkiye olacağını da biliyorum.