«Bu ülke o kadar hukuk ülkesi ki, güvenlik güçleri dahi hukuka uyuyor” diyerek aslında Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını dile getiren, kendisini gördüğü için sevindiğini söyleyen yurttaşa; “Nerden bileyim sevindiğini? Hadi bir takla at göreyim” diyebilecek kadar lümpen, devletin yanlış bir istihbarat sonucu Uludere’de bombaladığı yurttaşlar için "Ölen insanlar olayın figüranlarıdır" diyebilecek kadar vicdanını yitiren AK Parti iktidarının İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin.
****
Ve bu bakan, Uludere konusunda yaptığı bilinçli gafla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin takdirini kazanan ancak, partisinin sözcüsü Hüseyin Çelik tarafından; “…. Ben bu konuda Sayın Bakana katılmıyorum. Ayrıca bu yaklaşımı, bu üslubu da çok insani bulmuyorum. Evet, Sayın Bakan bizim bakanımız, hükümetimizin bir üyesidir. Sayın bakanın bu üslubunun ve yaklaşımının hükümete ait bir üslup, partiye ait bir üslup olduğu kanaatinde de değilim acıkçası” denilerek eleştirilen İdris Naim Şahin.
*****
İdris Naim Şahin ismi İçişleri Bakanı olarak açıklandığında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bilinçli olarak tercih edildiğini ifade etmiştim. Çünkü, Kürt sorunu konusunda Türk milliyetçiliğinin tepkisini çeken eski İçişleri Bakanı’nın üslubu dışında milliyetçi damara da mesajlar verebilecek ve partinin milliyetçi kanadının da hoşuna gidecek bir isimdi Şahin.
*****
Bu tespitimi Uludere konusunda ve diğer konularda üst üste gaf yapan (ayrıca bu toplumun bir kesiminin bunları gaf olarak görmediğini biliyorum) Bakan Şahin’in bir dönem daha içişleri bakanı olarak yoluna devam edeceğini düşünüyorum.
İktidar, Kürt sorunu konusunda son bir yıldır geri vites yapmış durumda. Özellikle PKK ile Oslo görüşmelerinin ortaya çıkmasına rağmen, bu görüşmeleri kamuoyunda savunabilen, görüşmeyi yapan MİT Müşteşarı’nı koruyan, onun için yasa çıkartan AK Parti iktidarının geri vites yapması ise oldukça düşündürücü.
Bizim bilmediğimiz geri planda büyük bir projenin hayata geçirilmesi için olarak görüyorum, geri vitesi de… Çok büyük bir adım atmadan önce, kamuoyunun hazırlanması olarak değerlendiriyorum, Kürt sorunundaki geri adım ve KCK tutuklamalarını.
*****
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik’in, Şahin’in açıklamalarına karşı çıkmasını ise Kürtlere yönelik bir mesaj olarak değerlendiriyorum.
AK Parti’nin düzenli olarak kamuoyu araştırması yaptığını benim gibi herkes biliyor. Her açıklamanın, her tartışmanın, her önermenin kamuoyunda nasıl bir tepki yarattığını ellerindeki araştırma sonuçlarından iyi bildiklerini düşünüyorum.
Başbakanın Pazar günü yapılan kongrede kürtaj ve sezaryen meselesine girmemesini ise, aldığı tepkilerden kaynaklandığını tahmin ediyorum.
*****
Bundan dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyunda ses getiren kimi açıklamalarını özenle seçilmiş, partiye oy veren seçmenlerin de tercihlerini göz önünde tutmak ve kamuoyunu yönlendirmek için yapılmış açıklamalar olarak okuyorum.
*****
Kim ne derse desin, sonuçta AK Parti iktidarını kaybetmek istemez. Hiçbir siyasi parti istemez. Bakmayın siz ‘iktidarı kaybetsek bile doğru olanı savunuruz’ söylemlerine… O söylem bile kamuoyunu etkilemeye yönelik bir söylemdir. Yoksa bizim topraklarda da dünyanın başka yerinde de iktidarı kaybetmek pahasına bilinçli olarak hiçbir açıklama yapıl(a)maz.
Ayrıca AK Parti’nin bugün yapılacak gurup toplantısında Başbakan Erdoğan önemli açıklamalar yapacağını söylemişti, Pazar günü yapılan AK Parti İl Kongresi’nde.
Uludere ile ilgili, sorumlularının bulunmasına yönelik yürütülen kampanyanın uluslararası güçlerle ilişkileri olanlar tarafından yürütüldüğüne yönelik Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamanın bugün geçiştirileceğini düşünüyorum.
Neden mi? Çünkü Başbakan Erdoğan mesajını verdi. Kimin kimi dış güçlerle ilişkisi var, onlar bu mesajı aldılar. Yapılırsa da bilin ki, arkada çok büyük bir kavga var.
Haremlik selamlık otübüsler ve tribünler
Yazımı ve haberi yetiştirmek için Başbakan Erdoğan konuşurken, AK Parti kongresinin yapıldığı Arena Stadı’ndan ayrılıyorum. Ve TEM yoluna park etmiş otobüslerin gidecekleri yönlere bakıyorum. Büyükçekmece, Beylikdüzü, Küçükçekmece…
Ve yola çıkıyorum. Dakikalarca otobüs bekliyorum. 17.30’dan 19.00’a kadar… Beylikdüzü AK Parti otobüsüne binmek istiyorum. Haremlik selamlık yapıldığı için binemiyorum. Erkeklerin bineceği otobüs ise ortalıkta yok. Neyse en sonunda Büyükçekmece AK Parti otobüslerinden birine biniyorum. Ve gazeteye geliyorum.
Ayrıca statta Esenyurt AK Parti ilçesinden gelen partililer de haremlik ve selamlık olarak oturdular tribünlerde. Üst tribünlerde erkekler, alt tribünlerde kadınlar…
Yaşlı olan kim?
Otobüs beklerken şahit olduğunu bir olayı paylaşmak istiyorum. Otobüsten sorumlu olan genç, defterindeki tüm isimleri tek tek arıyor. Eksik olanların nerede olduğunu soruyor. Ortalıkta üç kişi yok. Önce birinin ismini söylüyor. Otobüsten bir ses yükseliyor. “O yaşlı geliyor.” Neyse yaşlı yurttaş geliyor koltuğuna oturuyor.
İkinci ismi soruyor, sorumlu genç. Koltuğa oturan yaşlı diye nitelenen yurttaş oturduğu yerden sesleniyor. “O yaşlı mı, arkamda geliyordu.”
Neyse ikinci yaşlı da geliyor ve yerine oturuyor. Son bir isim kalıyor geriye. Otobüsten sorumlu genç telefonunu buluyor ve arıyor. Ancak telefonu yanıt vermiyor. Bu sefer geç gelen ikinci yaşlı sesleniyor, koltuğundan. “Ha o yaşlı mı, bak geliyor.”
Sonunda üç yaşlı da geliyor ve koltuğuna oturuyor. Ve hareket ediyoruz.
Bense oturduğum yerde kendi kendime gülüyorum. Herkes birbirine göre yaşlı. Ancak yaşlı olarak nitelenen, kendisini yaşlı olarak kabul etmiyor ve ötekine ‘yaşlı’ diyor.
Anlayacağınız etrafınızda yaşlı olarak gördüğünüz kimseyi sakın ola yaşlı olarak nitelemeyin, çünkü onlar asla kendilerini yaşlı olarak görmüyorlar. Yaşlı olarak gördükleri ise, kendilerinden daha yaşlı olanlar…
Ve galiba yaşlı olarak nitelenenleri anlamak için, o yaşlara gelmek gerekiyor.