Madde bağımlılığı, uyuşturucu, alkol ve kumarın oluşturduğu çöküntünün ardından şimdi de fuhuş bataklığa düşme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Toplum olarak manevi bir çöküntü içerisindeyiz. Yeni yetme gençlerimizin duyarsız ve sorumsuz davranışları ahlakı kuralları hiçe sayan tutumları bizleri huzursuz etmeye başladı.İnsanımız ahlaki değerlere dayanan bir toplum olmaktan uzaklaşıyor.
Ahlak insan olmanın seçkin bir vasfıdır.Hayvani hayattan insani hayata yükseliştir. Din ile ahlakı birbirinden ayrı düşünmek duyarsızlık olur… Ahlaksız insani bir yaşamı tasvip edemeyiz. Bizi ebediyetin mutlu yolcusu yapacak İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte ve ahlaklı- edepli olmakta buluruz.
Toplumları çepeçevre saran ahlaki çöküntü, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir toplumsal yapı oluşmasına neden olur. Dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, namus, şeref, haysiyet, yardımseverlik, kardeşlik, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitirmeye başlar.
Ahlaki çöküntünün temelinde yatan neden, insanların manevi değerlerini kaybediyor olmasıdır. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendilerine çıkar sağlamaya, kendi arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve statüye sahip olmaya çalışırlar.
Günümüz toplumlarına baktığımızda İnsanlar dini ve ahlaki değerlerden hızla uzaklaşıyorlar. Din ve ahlak dışı bir yaşam tarzını benimsenmeye başlıdılar. Namus, şeref, haysiyet, insani özellik gibi kavramlar önemsenmez oldu. Neme lazımdı bencil, duyarsız ve ilgisiz insanların sayısı çoğalıyor. Din ve ahlaki değerlerden uzak bir yaşantının sonucunda vicdanlar körleşiyor, adalet kavramı yok oluyor, merhamet, sadakat ve vefa gibi insani özelliklerimiz de azalıyor.
Evlilik dışı ilişkiler normal hale geldiği gibi eşcinsellik hoş karşılanmaya başlandı. Kuşkusuz bu durum, toplumların din ve ahlaktan uzaklaşmalarının sonucudur. Gençler arasında yaygın hale gelen boş vermiştik duygusu sorumsuzluğu ve nasihat dinlemez bir tavrı doğuruyor. Hayat benim hayatım kimse karışamaz düşüncesi hırçınlığa neden oluyor.
Kimileri bu tür öğütleri duyunca hemen “çağdaşlık” martavalı okuyorlar. Ben hürüm dilediğimi yapma özgürlüğüm var diyorlar. Burada sorgulanması gereken Avrupa’nın “ahlaksızlığı” değil bizim kimi örnek aldığımızdır… Evet, Avrupa ahlaksız olmanın bedelini kendi gençliğini kaybederek ödedi. Ama bizim bu ahlaksızlığı örnek almamız neslimizin inkarıdır.
Geçmiş çağlarda yaşayan kavimler ahlaksızlığın cezasını önce kendi nesilleri üzerinden insanlığını kaybederek, daha sonra da helak olarak ödediler. Bu rezil yaşam ülkemizi ve gençlerimizi, ailelerimizi tehdit etmeye başladı. Küçük çocuklara kadar inen ırza tecavüzler, cinayetler ve adam öldürmeler size bir şeyler anlatmıyor mu? İçinizin acımasının yanı sıra, göklerin ve meleklerin ağladığını- titrediğini hissetmiyor musunuz?… Ahlaksızlığın bir göstergesi olan bu sapkın yaşam… Eşcinselliğin yaygınlaşarak normal hale geliyor olması sizi rahatsız etmiyor mu?
İnsanlık dışı bu tür ahlaksızlık artık sıradanlaştı. Dün tepki gören, alay edilen ve hatta taşlanan sapkın ilişkiler bugün çok normal görülmeye başlandı. İşte asıl tehlikede burada başlıyor. Sapkın yaşantı “evlilikle” noktalanıyor. Bu tür sapkın kişiler bir yandan evlilik değerlerine karşı çıkarken, bir yandan da eşcinsel ilişkiyi meşru göstermeye çalışıyorlar.
Manevi çöküntü içerisindeki ahlaki değerlerin kaybolduğu bir toplumda sapkın cinsel ilişkilerin ve fuhşun kısacası her türlü ahlaksızlığın yaygınlaşması normaldir. Hızla yaygınlaşan ahlaksızlıkla mücadele etmek, din ve ahlakı topluma hâkim kılmak insani ve vicdani bir sorumluluk olsa gerektirir. Bu hepimiz için bir insani- milli- dini ve İslami görevdir. Aksi takdirde hepimiz hesabını vermeyeceğimiz bu ahlaksız bataklığının içinde yok olur gideriz. İlahi adaletin tecellisi olarak felaketler peşimizi bırakmaz!