Topkapı Sarayı cariyelerinden biri kaygan zeminde yere düşerek, başını çarpmış, çok kan kaybetmişti. Saray koridorlarında herkes “Yetiş Mevlana Kemal!” diyerek saray hekimini çağırdığı o gün; elinde alet çantasıyla ve cübbesinin ucundan tutmuş ufacık bir çocukla hekim gelmiş, gerekli kontrolleri yapmış ve harem ağasına Fatih Sultan Mehmet Han’ın gözdesi olan cariye hakkında “Korkulacak bir şey yok, pansumanı yaptım, dinlenecek.” demişti. Babasına hayranlıkla bakan küçük çocuk, şahit olduğu bu olay karşısında babası gibi hekim olmaya karar vermişti.
Çocuğun adı; Ahi Ahmed Çelebi, asıl adı ise Muhammed bin Kemal’dir. Osmanlı devrinde yetişen en ünlü tıp bilginlerinden biridir. Doğum yeri ve tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamak ile birlikte 1523 yılında hacdan dönerken doksan yaşını aşkın olarak Mısır’da vefat ettiği bilinmektedir. Babası tarafından yetiştirilerek iyi bir tahsil görmüş, yaptığı araştırmalar ile bilinmeyen ilaçları keşfetmiştir. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında önemli vazifelerde bulunmuş, özellikle üroloji üzerine çalışmış, böbrek ve idrar torbasında meydana gelen taşlarla ilgili bir eser yazmış ve bazı tıp kitaplarını Türkçe ’ye çevirmiştir. Tabipliği yanında cömert ve hayır sahibi biridir. Yazıma konu olan İstanbul Eminönü’nde bir cami, Edirne’de bir medrese, mektep ve kendi adıyla anılan bir hamam yaptırmıştır.
Ahi Ahmed Çelebi’nin vefatından 88 yıl sonra İstanbul Unkapanı’nda bir erkek bebek dünyaya gözlerini açar… O anda bir ulak atına atladığı gibi Sarayın Kuyumcubaşı’sı Derviş Mehmed Zilli ‘ye müjdeyi vermek üzere yol alır. Derviş Mehmed sevinç içinde ” Allahım! Şükürler olsun sana! Evladım vatana millete faydalı, imanı tam bir insan olsun, ibadetten kopmasın, Evliya olsun, adını Evliya koydum.” der.
Adı Evliya olan küçük bebek gelecekte dünyayı gezecek olan Evliya Çelebi’den başkası değildir. İlköğreniminin ardından medresede eğitim alır ve babasından tezhip, hat ve nakış öğrenir. Musiki ile ilgilenir. Kuran’ı ezberleyerek hafız olur. Enderun’a alınır, dayısı Melek Ahmed Paşa’nın aracılığıyla Sultan IV. Murad’ın hizmetine girer.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinin girişinde; seyahate duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece rüyasında Peygamberimiz Hz. Muhammed’i gördüğünü ve bu rüyanın kendisine gezme, uzak ülkeleri görme imkânı verdiğini yazar.
Evliya Çelebi rüyasını 1040 yılı Muharrem ayının aşura gecesi (19 Ağustos 1630), İstanbul’daki evinde “uykuyla uyanıklık arasında” diye tabir ettiği durumda görür. Rüyasında; Yemiş İskelesi yakınındaki Ahi Çelebi Camii’nde, minberin dibinde oturmaktadır ve ışıklar içinde bir cemaat içeri girer. Ön saflarda peygamberler, arka saflarda evliya ruhları olduğunu görür. Ardından caminin kapısı açılır ve her yer nurla dolar. Bütün cemaat ayağa kalkar. Peygamberimiz torunları ve mahiyeti ile içeri girer. “Bismillah” diyerek mübarek sağ ayağını içeri atıp yüzündeki örtüyü açar ve selam verir. Camidekiler hep bir ağızdan Peygamberimiz ‘in selamını alırlar. Resulullah mihraba geçip sabah namazının sünnetini kılıp selam verdikten sonra sağ eliyle dizine vurarak Evliya’ya “İkamet eyle!” buyurur. Evliya, segâh makamında ikamet ve tekbir eder. Resulullah aynı makamda Fatiha’yı okuyarak ruhlar cemaatine sabah namazını kıldırır. Ardından mihrapta Yasin-i Şerif okuduktan sonra ayağa kalktığında cemaatten biri Evliya’nın elinden tutup huzura götürür ve der ki: “Evliya kulun şefaat rica eder!” Evliya Çelebi büyük bir heyecanla ağlayarak Peygamberimiz ‘in elini öper ve “Şefaat ya Rasulullah” diyeceğine dil sürçmesi ile “Seyahat ya Resulallah!” der. Bu dil sürçmesi Resulullah’in çok hoşuna gider, tebessüm ederek: “Şefaat ettim, sıhhat ve selametle seyahat eyle! Fatiha!” buyurur.
Evliya Çelebi cemaatin elini birer birer öper ve şu cümleleri işitir; “Yürü korkusuzca gaza eyle ve Allahın korumasında ol. Sana müjde olsun ki, bu mecliste ne kadar mübarek ruhlarla görüşüp elini öptünse, cümlesini ziyaret etmek müyesser olur. Dünyayı gezen benzersiz gezen tek seyyahı olursun. Gezip dolaştığın memleketleri, kaleleri, ilginç ve garip eserleri, oraya ait olan meşhur yiyecek, içecek, giyecekleri anlatan bir eser yaz. Dünyada ve ahret de benim oğlum ol. Ekmek ve tuz hakkını gözet. Sadık bir yâr ol. Yaramaz kişilerle yâr olma. İyilerden iyilik öğren! Önce bizim İstanbulcuğumuzu yaz!”
Ertesi sabah Evliya Çelebi Kasımpaşa’ya rüya tabircisi İbrahim Efendi’ye rüyasını en ufak ayrıntısı ile anlatır. Yoruma göre, Evliya seyyah olup bütün dünyayı dolaşacak ve öteki dünyada Resulullah’ın şefaatine nail olacaktır. Bu tabirle yetinmeyen Evliya Çelebi, Kasımpaşa Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Dede’ye de tabiri teyit eder.
Evliya Çelebi için hayatında yeni açılacak olan bir dönemin başlangıcı olan rüyasını gördüğü cami Ahi Çelebi Camii Haliç kıyısında, Ticaret Odası’nın şimdi üniversite olan binasının sağında, Yoğurtçular Sokağı ile Değirmen Sokağı’nın birleştiği köşededir. 1480–1500 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen cami dikdörtgen plan üzerine, ikişer kemerlidir. “Kanlı Fırın Mescidi” ve “Yemişçiler Camii “olarak da bilinmektedir. Caminin kitabesi yoktur. Kapı üzerinde yazılı olan “1500” tarihi rivayetlerden hareket edilerek yazılmıştır. Kapıdan içeri girildiğinde caminin iki eşit bölümden oluştuğunu görülür. İlk bölüm ayakkabılıkların bulunduğu “son cemaat” bölümüdür. Burası altı kubbeden oluşmuş ve kemerli görünümüyle akla Karaköy’de ki Yeraltı Camii’ni getirir. İkinci kapıdan girince basık kubbesi, küçük balkonuyla, minberi ve renkli camlarıyla bir bütünlük sağlayan mihrap görülür. Cami tek kubbeli ve tek minarelidir. Minaresinde bir tane şerefesi bulunmaktadır ve girişi cami içindendir.
Ahi Çelebi Camii 2 Temmuz 1539 ve 18 Mayıs 1653 yıllarında iki kez yanmıştır. İkici yangından sonra Mimar Sinan tarafından tamir edilmiştir. 1894 depreminde de zarar gören ve 2005-2007 yılları arasında onarım geçiren camide çift mihrap bulunmaktadır. Sonraki yıllarda yeniden restore edilen caminin sağ tarafındaki kirişlerle solundaki kirişleri arasında yaklaşık 75 cm farkla sol taraf daha aşağıdadır. Sebebi ise son restorasyon ile yapılan güçlendirme çalışmalarıdır. 2011 yılı itibariyle çevresi düzenlenmiş, arabaların etrafını sardığı o değerine aykırı durum içeren görünümünden kurtulmuştur.
Kaynakça:
Evliya Çelebi “Seyahatname” YKY
http://www.erdemgurses.com/evliya_celebi_seyehat.htm
http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/ahi-celebi-camisi
http://www.ibb.gov.tr/sites/ks/tr-TR/1-Gezi-Ulasim/kulliyeler/Pages/ahi-celebi-camii
http://osmanlicamileri.com/ahi-celebi-camii/