Elinde çantasıyla sınıftan ayrılıp hastaneye gidene kadar, sigara yiyen öğrencinin sözleri;
Arkadaşlar sizleri seviyorum, geri dönemeyeceğim. Hakkınızı helal edin!
Hastanede daha önceki yıl yatsam, yakalandığım illet, başıma bu kadar sarmazdı. Öyle bir illet ki geldiğini anlayamadım. Öyle bir illet ki, idam mahkumunun acılarını yaşıyor gibiyim. Sahneye konacak bir dram benimkisi, ölüme övgü diye bir şiir var ya.
Rüyamda korkunç olaylar görüyorum. Ağrıları hissetmez oluyorum. Bilemiyorum ciğerlerimin durumunu. Doktor zamanın da bir ilaç verdi ve geri geldik. Meğer cellat ile düello yapacakmışım. Yapıyorum ya kimin umurunda. Diyorum ki babalar, analar kimse sigara içmesin.
İlk defa sigarayı yediğimdeki ilk okula daha gitmiyordum. Kâbusum o gün başlamıştı. O kâbus, ölüm kâbusuymuş, şimdi anlıyorum.
Ölüme yürüyen sıska çocuk…
Şiir yarışması düzenlenseydi adıma iki mısralık:
Ağrılar koymadı, seni bu dünyada yaşaman için
Baharı görmedin, hissetmedin, yazı geçirmen için.
İstiyorum; Köyümde kayaya oturup koyunlarımı gözlemeyi, suyun çağlamasını ve dalgaların çalkalanmasını. Gece boyunca olta atıp balık avlamayı.
Ağrılarımı coşku dolu bir eğlenceyle dışarı atmalıyım. Onun için dağdaki kulübemde bir gün kalmalıyım.
İçimdeki yangını bir söndürebilseniz, belki rahatlardım. Alıştım ağrılara fakat iki gündür ayakta duramaz oldum. Yalnız bırakmayın ne olur.
Güzel yazı defterimi baş ucuma asmanızı ve o deftere ziyarete gelenlerin imzasını isterim. Kardeşim gelsin gülsün oynasın. Gam ve keder olmasın, herkes neşelensin. Bir gün daha yaşamak, ağrısız gülmek ve “Yaşasın hayat” demek istiyorum.
Son doğan kuzumu kucağıma almayı ve sıcak bir bot giymeyi çok isterim. Gömleğim polis üniformalı olmalı, at sırtında dağlara çıkıp yanmalı ve kararmalıyım.
Anneme sarılıp kucağında uyumak ve yılkı atıyla ufka yönelip sonsuza uçmak istiyorum.
Kaynak suya çıkıp kayalarda çayır biçmeliyim. Doktordan sonra bir defa daha okulu görmek istiyorum. Köye at arabasıyla götürülmem, Türk bayrağı eşliğinde olmalı.
Çeşme başında türkü dinlemeli ve elma ağacına çıkmalıyım. Saatler dolsa da güneşin batmasını istemiyorum. Yarın böyle bir günüm olmayacak. Ruhum aydınlansın arıyorum. Herkesi kucaklarken, hem de bu illetten kurtulmuş, sağlıklı yaşamak istiyorum.
Okumaya geldim, yolculuğum uzun, yolculuğum zorlu ve ağrılarım dayanılmaz oldu. Ağzım kuruyor ve dizlerim titriyor.
Her anım farklı düşünceyle geçiyor. Hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Ağrılara tutsağım. Ölüm meleği buz gibi elleriyle omuzlarımdan tutmuş sürüklüyor ve direnemiyorum.
Göz kapaklarımı kaldıramıyor, kulaklarım uğulduyor ve soluklanıp doyamıyorum. Zihnim uyuşuk toparlanamıyorum. Doktorun dediği, herhalde idam fermanım olacak.
Hastane bahçesine girdim, ağrıları hissetmez oldum. İç dünyam sakinleşti. Belki de sonun verdiği rahatlık. Belki de iflas eden son organının da çalışmaktan vazgeçmesi.
Özeniyorum; gülüp oynayan çocuklara, araba kullananlara, top koşturanlara ve spor yapanlara. Elimde değil aklımdan çıkmıyor. Koyunlarım, sebze bahçem ve meyveliğim.
Hastanelerde yardım bekleyenlere yardım edenlere, hayatı doya doya yaşayanlara. Normal soluk alabilenlere, ekmek peynir ve yoğurt yiyenlere özeniyorum.
Sınıfta öğrenmeni dinlemeyi ve not almayı özledim.
İlaç kokusuyla ağrılarım azdı. Başım döndü, bulanık görmeye başladım. Doktor göremedim, ne diyeceğini merak ediyorum. Merak ediyorum bir gün daha yaşayabilecek miyim?
Beynin tüm bilgisi silindi. Bir boşluktayım. Yürüyecek gücü bulamıyorum. Hayallerim söndü ve koyunlarım sürü halinde sise karıştı.
Doktora güvendim. İnşallah, bir süre daha yaşayabilir, büyüklerimi ve koyunlarımı da görebilirim.
Öğretmenlerime, ya kısmet bir daha görüşebilmeye. Yalnız bırakmayın korkuyorum.
Ağrılara tutsak olsam da “Yaşasın hayat” diyorum.