– Beşikdüzü yolunda-
Yolum ikinci defa düşmüştü. Daha önce görmüş olmanın verdiği bir güven ve bilmişlik duygusuyla yürüdüm caddelerinden. Artık otomobilimi bile nereye park edeceğimi önceden biliyordum. Sanki yıllarca tanıdığım, hatta yaşadığım bir şehirdi.
İlk defa şehre girdiğimdeki hayranlık yerini alışkanlığa bırakmış gibiydi. Hacı Osman Yücesan, Ahmet Yardım ve Osman Dilek caddeleri art arda sıralanıp kocaman bir cadde meydana getirmişti. Bir ucundan bakılınca sonsuza açılacak gibi duruyordu. Bu üç cadde yekpare bir cadde gibi duruyordu bulunduğu yerde.
Fırıncılar yine aynı kişilerdi. Cami aynı ismi taşıyor, marketler yine aynı yerlerde mevzilenmişti. Aradan sadece beş ay geçmişti son gördüğümden beri.
Önce konaklamak için yerimi ayırdım. Sonra biliyormuş gibi geçtim adı geçen caddeleri. Kütük başı sohbetleri yine yapılıyordu. Daha önce yazmıştım. Kütükten yapılmış bir sehpa, daha doğru sehpa olarak kullanılan bir kütük.
Beşikdüzü; ismini güneyinde bulunan Beşikdağ’ından aldığı rivayeti en kabul göreniydi. Resmi bilgiler artık her yerde bulunuyor ama yine de daha önce Vakfıkebir ilçesine bağlı olduğunu belirtelim. Önce belde oluyor, daha sonra 1987 senesinde ilçe oluyor. İsmini aldığı rivayet edilen Beşikdağ’ına yaya bir saatte ulaşıla biliniyor. Bu tepeden otuzdan fazla köyü aynı anda seyretmek mümkün.
Beşikdüzü nüfus bakımından ilginç dalgalanmalara sebep olmuş. 1990 yılında 29.000 olan nüfus 2.000 yılında 47.000 civarına çıkmış. Yani Yaklaşık 18.000 kişi artmış. Ancak 2007 yılında 21.000 civarlarına gerilemiş. Yani yedi yılda 26.000 kişi azalmış. Yani ne olduysa 2000 yılıyla 2007 yılında olmuş. Neredeyse ilçe boşalmış. 2020 yılında ise 24.000 civarında.
İlçede bulunan mahalle ve köy isimlerinden tam bir Türk yurdu olduğu anlaşılıyor. Vardarlı, Nefsişarlı, Fatih, Cumhuriyet ve Beşikdağ beş mahallesinin ismi. Ayrıca; Türkelli, Korkuthan, Şahmelik, Kalegüney, Seyitahmet köyleden bazılarının ismi. Oğuzların Çepni boyu bölgede hâkim nüfus.
Beşikdüzü; Akhisar adıyla “Bucak” olur. Bir süre Görele ilçesine “Şarlı” adıyla bağlanır. Daha sonra buradan ayrılıp Trabzon’a bağlanır.
Günümüz yapılanması ve şartlardan dolayı ilçeler arası kültür alış verişi olmuş yakın ilçeler arasında bazı davranış benzerlikleri ve ağız yapısı meydana gelmiştir. Şalpazarı, Vakfıkebir, Çarşıbaşı ayrı ilçeler olsa da bazı benzer özellikleri vardır. Doğuya doğru gidildikçe benzer özelliklerde azalma görülür.
Ağasar, şehrin doğu yakasında bulunan tanınmış bir deredir. Şalpazarı ilçesinden doğup Beşikdüzü’nü geçerek denile buluşur. Ağasar, 29 köyle yarenlik etmekte; saki o köylerden Beşikdüzü’ne haber getirmektedirler. Ayrıca; Çavuşlu, Çamlık, Değirmendere, Takazlı, Tümen, Kurbağalıdere, ve Hulede gibi derelere liderlik yapmaktadır.
Ağasar ismi ile ilgili bir hayli rivayet vardır. Bu kadar çok rivayetin olması bölgenin önemine işaret etmektedir.
Bundan yarım asır önce her ilin birkaç ilçesini bilirdik. Ordulu olduğumuz için kendi vilayetimize ait bütün ilçeleri bilirdik. Ancak komşu il ve uzaktakiler arasında ise her ilçeyi bilmemiz mümkün değildi. O zaman internet denilen sihirli yardımcımız yoktu. Trabzon ilinde ise adını bildiğimiz nadir ilçelerden biriydi Beşikdüzü.
Akşam olmuştu. Gecenin karanlığı şehre çökünce etrafı dolaşmak istedim. Gündüzleri en işlek sokakların dışındaki sokaklarda gezmeyi tercih ettim. Bir ara sokağa girdim ki karşımda bir tabela. Bir lokantanın tabelasıydı. Orada bulunan yiyeceklerin ismini ışıklı bir panoya aksettirmişlerdi. Çorba çeşitleri başlıklı yerden sonra; kelle paça, ayak paça gibi isimleri okuyunca dikkatimi çekti ve iş yeri önünde oturan bir bay bayanın yanına gittim.
Geç bir vakit olduğundan hizmete kapalıydı. Bütün hazırlıklar yarına dairdi. Orada çalıştığı belli olan iki kişi günün yorgunluklarını atmak için çay içiyorlardı. Ben kelle paça ile ayak paçanın ne olduğunu biliyordum bilmesine de daha çok “paça” olarak bilinen tabelalara alışık olduğumdan tabelada yazan dikkatimi çekmişti.
Yanlarına gidip durumla ilgili sohbet ettim. Bana yer gösterip çay ikram ettiler. Kendilerine tabelanın dikkat çekici olduğunu söyledim. Biraz konuştuktan sonra onalar bir kitabımı imzalayıp hediye ettim. Bir gün sonra da ilçeyi terk ettim.
Bu yazılanlardan sonra “Kendi gitti adı kaldı yadigâr” misali veya “Bir zevk-i tahattur” kaması gibi ya da“ Hoş bir sada” bırakmak gibi bir ayrılık oldu. Ve bu satırlar az da olsa o zamanları yâd edilmesini sağlayacak benim için.
Gezimizin Beşikdüzü bölümünün bir kısmını kaleme aldık. Gerisi kısmetse kitap için olacak. Gezimizi kaldığımız yerden yazmaya devam edeceğiz. Bakalım sırada hangi ilçe olacak. Sinop’un bir ilçesi olacağı kesin. Haftaya buluşama üzere…