Ateş düştüğü yeri değil hepimizi yaktı geçti… Güneydoğu’da 6 Şubat’ta ki 7.7 ve 7.6 lık peş peşe iki -asrın en büyük- yıkıcı deprem felaketinde neler ön plana çıktı sıcağı sıcağına hatırlayalım; önce çöken binlerce bina ve sonra tıkanan iletişim ile ulaşım…
AFAD teyakkuzda…
İyi ki, yardımlaşma refleksimiz var ve devlet-millet el ele kenetlendik…
Aziz milletimize geçmiş olsun…
…
Ülkemiz bir deprem kuşağında ve buna birde küresel iklim sorunu eklendi. Dolayısıyla bilindik yöntemleri bir adım daha öte taşımalıyız. Afetlerin boyutu AFAD’ı aştı. Yeni bir yapılanmayla ve daha etkili çözümleri devreye sokarak, bilimin ve teknolojinin son imkanlarını da kullanarak…
Afet denince aklımıza hangi başlıklar geliyor bir sıralayalım;
– Depremler…
– Seller…
– Yangınlar…
– Tsunami ve Taşkınlar…
– Dolu ve Şiddetli Yağışlar…
– Çığ ve Heyelan…
– Fırtına ve Hortumlar…
– Kuraklık…
– Gıda krizi…
– Salgınlar…
…
Bu başlıkları daha da çoğaltmak mümkün…
Ülkemizde bu işlerden sorumlu kuruluş olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı Başkanlık seviyesinde AFAD (Afet Koordinasyon Merkezi) yürütülüyor ve AFAD koordinasyonuna bağlı olarak Kızılay, İtfaiye, JAK UMKE vb. Kamu, İHH, AKUT, AHBAP gibi STK’lar başta olmak üzere kamu ve özel kuruluşlar yer alıyor.
Ancak, ülkemiz deprem kuşağında ve sıkça yaşanan diğer afetlerin çoğalmasıyla AFAD’dan daha büyük bir organizasyona ihtiyaç var artık. AFAD’ın bütçesi son yaşadığımız büyüklükteki afetlere yetmiyor, öyle halk desteğiyle de bu işin yürümesi mümkün değildir. Daha büyük bütçeli Bakanlık seviyesinde bir yapılanmaya ihtiyaç var olduğu aşikar…
Doğanın dengesinin bozulması sonucu afetlerinde hem çeşidi hem de şiddeti arttı. Bununla mücadele edebilmenin yolu da modern dünyanın kullandığı yöntem, cihaz ve ekipmanları kullanmakla mümkündür. Hatta bu işi daha da ciddiye alarak ülkemize, bölgemize mahsus kendi beceri ve yöntemlerimizi kurmamız gerekiyor…
Tüm bunları yapabilmenin de yolu bir Afet Yönetim Bakanlığı’nın kurulmasıyla mümkün gözüküyor. Mevcut olan Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nı ikiye bölerek Şehircilik Bakanlığı tamamen şehirleşme ile ilgili çalışmalı, Afet Bakanlığı da afet yönetiminden sorumlu olmalıdır.
Şehircilik Bakanlığı, üst perdeden şehirlerin kültür, sanat ve medeniyet kavramını güçlendiren yeni projeler üretirken, alt perdeden de yerel yönetimler Belediyelerle koordineli çalışarak sosyal, ekonomik ve ticari açıdan sorunlarını çözecek ortak projeler üretmelidir…
Yeni kurulacak olan Afet Bakanlığı ise yeni kadrosunu oluştururken liyakatli ve teknik uzman personelden oluşan bir kurumsal yapılanmayla bu işe başlamalıdır.
Ülkenin herhangi bir bölgesinde çıkan afet sorunlarına karşı acil tedbirler üretmeli, kriz masaları oluşturup anlık tedbirler almalı, güçlü yapısı ve hızlı karar alabilen organizasyon ve pozisyona sahip, ulaşabilir ve ulaşılabilir iletişimde, gelecekteki olabilecek daha büyük afetler için de önleyici ve kalıcı tedbirler içeren projeler üzerinde çalışmalıdır.
Bu her iki bakanlık koordineli çalışmalı;
Mesela deprem gerçeğimizle ilgili bir seferberlik başlatmalıdır ülke genelinde. ‘Türkiye Deprem Risk Haritası’nı dikkate alarak, Afet Bakanlığı bilimsel stratejik öneri ve plan önerilerinde bulunmalı, Şehircilik Bakanlığı da fiiliyatta projelendirmeye giderek ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzanan fay hattının geçtiği tüm illerde yeni modern ve dayanıklı binalar üretmelidir. Bunu yaparken de TOKİ gibi devlet eliyle yapmalı asla ticari kaygı güden sivil müteahhitleri bu işe karıştırmamalıdır.
Sel afetinde de öyle; sel ve heyelan bölgeleri tespit edilmeli, dereler ıslah edilmeli, binalar taşınmalı ve kısa, orta, uzun vadeli tedbirler alınmalıdır.
Diğer tüm afetlerde de aynı önleyici ve kalıcı tedbirler almalıdır….
…
Avrupa deprem kuşağında değil ama teçhizat, iş makinası gibi deprem ile ilgili tüm hazırlıklarını tamamlamış, hem karadan, hem havadan hem de denizden anında müdahale edebilen bir teknoloji ve donanıma sahip.
Mesela çökük altında yaşam izi ararken “Sesimi duyan var mı?” diye çağırarak insan aramak yerine, (bu depremde kısmi kullanılan) yaşam radarları;
– Duvar arkası tarama…
– Nefes algılayıcı…
– Isı algılayıcı…
– Ses algılayıcı…
– Hareket algılayıcı…
gibi termal kameraların sayısını artırmak gerekir…
…
Ha, bir de ‘af’ meselesi var! Ben imar affı da dahil affın her türüne karşıyım… Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir uygulama var?
…
Ülke olarak deprem kuşağındayız! Beklenen büyük İstanbul depreminin eli kulağında…
Acil ‘milli seferberlik’ ilan edilmeli; ilk önceliğimiz bu olmalı, deprem hazırlıklarına bir an önce bir yerden başlanmalı her yere yayılmalı…
– Bilim kurulu oluşturulmalı…
– Devlet buna bütçe ayırmalı…
– Binalar tek tek incelenmeli…
– Kentsel dönüşüm hızlanmalı…
– Devlet vatandaşı sübvanse etmeli…
– Tüm bunlar ahlak ve bilimle yapılmalı…
…
Dolayısıyla afetlerle ilgili çok şeyler yazılabilir, sizin de söyleyecekleriniz vardır. Bizim buradan uzun uzadıya yazmak yerine işin en kısa hali ile özeti şudur;
Önce, ‘insan’ unsurunu eğitip yetiştirmemiz ve liyakatle mesleğine yerleştirmemiz, sonra kanunlarımızı güncelleyerek onların uygulanmasında etkili bir ‘denetim’ mekanizması kurmamız gerekiyor!..
Bina inşasından önce insan inşa edilmelidir…
Çünkü insan değişir ve düzelirse her şey kendiliğinden düzelir, binalar da… Aksi halde bozulduğunda insandan tehlikelisi yoktur…
Kalemine sağlık üstadım.
Ben de çook teşekkür ederim kıymetli G. Yayın Yönetmenim, bize bu imkanları sağladığınız için…