1978’de Ankara’da Gazi Mimarlık Fakültesinde okuyordum. Kızılay’daki Yenişehir Kız Öğrenci Yurdunda kalırken bana “Nerelisin?” diye sorduklarında “Adanalıyım.” demiştim. İnanmamışlardı. “Sen Adanalı olamazsın!” demişlerdi. Bu kez ben onlara sormuştum: “Neden Adanalı olamazmışım? Adanalı nasıl olur sizce?” Onlar soruma “Bir kere sen kibarsın, güzel konuşuyorsun. Adanalılar kaba olurlar. Sen sakin bir insansın, uzlaşmacısın. Adanalılar kavgacı olurlar. Geçimsizdirler. Yoktan yere olay çıkartırlar. Adanalılar esmer olurlar oysa sen beyaz tenlisin.” diye cevap vermişlerdi. “Yanılıyorsunuz arkadaşlar çünkü önyargılısınız. Kaç Adanalı tanıdınız şimdiye kadar?” Biraz mahcup biraz da haklıyız der gibi bir ifadeyle: “Televizyonda görüyoruz ya! Adana Adliyesinde gün geçmiyor ki olay olmasın. Türk filmlerinde de yıllarca pamuk tüccarı, toprak ağası zengin ve görgüsüz tipler olarak izledik. Adanalıları tanımamız için yeterli değil mi?”
Onlara şöyle cevap vermiştim: Adanalı olmak ayrıcalıktır. Adanalı merttir, dürüsttür, cömerttir, iyi niyetlidir, misafirperverdir. Paylaşmayı sever. Gözü gönlü toktur. Sofrası da eli de açıktır. Kaba değildir. Kadına, çocuğa, büyüklerine, dostlarına kıymet verir. Saygılıdır, merhametlidir, vicdanlıdır. Tek kusuru haksızlığa boyun eğmez. Size göre kusur bana göre meziyettir, haksızlık yapana da eziyet olur Adanalının hakkını yemeğe kalkışmak. Sadece kendi hakkını değil, mazlumların da hakkını arar. Birazcık küfürbazdır. O kadar kusuru da nazarlık olsun!
Adana Adliyesine gelince o yıllarda orada haber merkezi açılmış. Böyle bir merkez Türkiye’de ilk kez Adana adliyesinde yer almış. Televizyonların ve gazetelerin haber muhabirleri daima orada oldukları için mutlaka bir olay yakalayıp yazılı ve görsel medyada paylaşıyorlarmış. Başka adliyelerde de çok olay oluyordur kuşkusuz ama sıcağı sıcağına verilen Adana haberleri bizim hakkımızda önyargıya sebep oluyor. Türk filmlerine gelince herkes pamuk tüccarı değil, toprak ağası değil. Zenginimiz de var fakirimiz de… Fakir bir insan aç kalmaz Adana’da. Hangi kapıyı çalsa ekmek veya yemek verirler. Okul yıllarımızda eve sık sık arkadaş getirirdik. Annem yüzünü hiç ekşitmezdi. Sofraya bir tabak daha eklerdi hep.
Adanalı sadıktır. Sevdiğini terk etmez. Bunca sıcağına rağmen Adana’dan da asla vaz geçmez. Samimidir. Yapılan iyilikleri asla unutmaz. Geçenlerde klimayı icat eden W. H. Carrier ‘in ruhuna lokma dağıtmaları da ne kadar vefalı olduklarını gösterir. Bazı başka illerde yağmur duasına çıkılsa da Adanalılar “Allah’ım biraz serinlik! Biraz rüzgâr!” diye dua ederler. Adanalı zekidir, esprilidir. Sonucun değişmeyeceğini bilse de tepkisini göstermekten çekinmez. Güneşe ateş etmesi de bu yüzdendir.
Lütfen önyargılı olmayalım. Yaşadığınız süre içinde en az bir Adanalı tanıyın. Yoksa bu büyük bir kayıptır Adanalı tanımamak. Ölmeden önce yapılacak 100 şey diye hazırlanan malûm listeye bu madde de eklenmeli bence! İyi ki Adanalıyım.
HARİKA UFUK