Adam Olduğunun Farkında Olandan İstenir Adamlık
Homo sapiens sapiens, “düşündüğünün üstüne düşünebilen insan” demektir . Bu düşünceyi ortaya ilk Rene Descartes atmıştır. Günümüz modern insanı bu alt türe mensuptur… der bilim kitapları.
Âdem, İbrâhimî Dinler’de Tanrı tarafından yeryüzünde yaratılan ilk insandır. Her İbrâhimî Dinde Âdem’e bakış açısı ve Âdem’in hikâyesi farklılık gösterse de temelde aynıdır… der felsefe kitapları.
Bilimin modern kimliğine büründürüldüğünden beri din ile bilim bir takım çevrelerce hep savaştırılmıştır. Bunun nedeni bana göre menfaat nedeniyledir. İnanan ve inanmayan iki kesim insan yeryüzünde bir şekilde savaştırılır bunlardan dolayı. Çünkü modern bilimi kullanan inanmayan insanlar alanlarına bir yaratıcıyı dahil etmeden evreni ve oluşu açıklamaya çalışırlar. Muhtemelen kendi inanmayışlarına sebepler yaratmak içindir. Ben inanıyorum ki bir Allah vardır ve o sebeplerin sebebidir. Ama bu Allah deneylenemez/gözle görülmezdir. Aklın üstünde, algıların dışında bir oluştur. Ben sadece onun fizik yasaları dediğimiz eylem alanını irdeleyerek Onun varlığı hakkında bir imana sahip olmuşumdur.
Ama bilimi dinden soyutlayarak düşünen bir grupta vardır. Bunların bu amaçlarının altında da menfaatler yatmaktadır. Onların menfaatleri daha çok ahiret eksenli (cennet-cehennem) gibi görünsede, isteyerek ama istemeyerek yeryüzündeki bu savaşın diğer tarafını oluşturmaktadır.
Benim sözüm burada her iki grup elemanlarınadır.
Allah, inananlara göre tek yaratıcıdır. Her tür kudreti mevcuttur, yaratmada eşi benzeri de yoktur. Lakin iş özelde canlılığın, genelde insanın yaratılışına gelince işte bu çıkar grupları o zaman devreye girer. Bir taraf biz maymundan gelmedik der, diğer taraf hayır efendim sizin de atanız maymundur der. Bu sayede bu savaş oyununu da her zaman kuranlar kazanır.
Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanmasıdır. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır. Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya’daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır ve ayırdedilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucudur.
Yukarıdaki cümleyi bilimin ışığında irdelediğimiz zaman, tanımladığımız Allah’a bir halel getirmeyeceğini düşünüyorum. Eğer o her tür yaratmaya muktedir ise bizi bu şekilde de var etmiş olabilir.
Bu konuda bu çıkar gruplarının sanki yaradılışın ilk anına şahit olmuş gibi kesinlikle bu şekilde olmuştur demeleri işte savaşlarındaki çıkar kaygısından başka bir şey değildir.
Benim Rabbim her tür yaratmaya muktedirdir derim ve ben esas dikkat çekilmesi gereken konuya dönerim. O da başlık konusudur.
…….
Seni formatlayan her yönden senden üstün olmalı ve her tür bilgisi ile seni öyle bir kuşatmış olmalı ki, sen onun muradının bir kısmını eyleme dökebilesin. Seni formatlayan hem en hikmetli, hem en ahlaklı olmalı ki, sen ondan sana zerre kadar da olsa intikal eden bu parçaları yaşamında zuhur ettirebilesin.
Ya sen seni tanımıyorsun, ya da seni var edeni!!!
Dolayısı ile ister adına insan deyin, ister adem deyin, ister homo sapiens sapiens deyin. Hitap bizi bağlar. Ey akıl sahipleri hitabı, kendini insan gören her canlıyı bağlar. Ve senden istediği dürüst ve adil ol, ölçülü ve dengeli yaşa eksenindedir.
Kuranda bilenler bilir, bir takım ayetler vardır. Bu ayetlerde özetle yeryüzündeki her canlının salat ettiği söylenir. Biz insanın salatını az çok biliyoruz ama gerçekten ne biliyoruz bir bakalım.
Mesela bir aslanın salatını irdeleyerek başlayalım:
Aslanın salatı, ceylanı öldürüp doyacağı kadar yemektir. Ekolojik sistem böyle kurulmuştur çünkü. Hiçbir aslan bir anda 15 ceylanı avlayıp birini yedikten sonra kalanını derin dondurucuya koyduğu ya da sattığı görülmemiştir. 🙂
Şimdi kendine insan diyen adamlar dönüp bir baksınlar kendilerine. Salatı anlamışlar mı?
Bu yüzden bilim ile dini ayrıştıran/bölen/çıkaran/yıkan bütün eylemlerin karşısında topyekün durmak gerektir. Rabbin kitabında sünnetullah diyerek adlandırdığı kevni sisteminin değişmez olduğu gerçeğini görerek Ademin nasıl olduğunu/oluştuğunu konuşup savaşmak yerine, Ademden ne istenir ona odaklanmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Bilim dediğimiz Ademe isimleri öğretti diye dillenen ayetle, insanın akıl etme, öğrenme döneminin başlangıcına işarettir. Yani artık farkında olduğunun farkında olan biri vardır karşımızda. Peki bu farkında olduğunun farkında olduğunu iddia eden Adem, bu öğrendiklerinden sonra sebep-sonuç döngüsünde varlığını devam ettiren sisteme ön yargısız akıl ile bakabilmekte midir? Bence hayır…
Din dediğimiz de, farkında olduğunun farkında olanların bir arada adil bir şekilde yaşamaları için sunulan ilkeler bütünüdür. Peki bu farkında olduğunun farkında olduğunu iddia eden Adem, aslan gibi salatı eksiksiz ve kesintisiz yapıyor mudur? Bence hayır…
Bilim Rabbin kevni ayetlerini, din ise hukuki ayetlerini, yani şeriatını oluşturur. Bunlar birbirlerine birbirinden ayrılmaz bağlarla bağlıdır. Bağlayan böyle murad etmiştir. Sen onu ayırmaya çalışırsan gövdeni omzunun üstündeki yerinden ayırmış olursun. Ölülerden değil, dirilerden olmak isteyenlere duyurulur…
Ey inananlar! Sizler yeryüzüne sizi halife (oraya meşru sahip olan/olacak kimseler) tayin ettiğini söyleyen ve inandığınız Rahman’ın kullarısınız. Bırakın o işlerini nasıl işlerse işler, size mi danışacaktı? Siz ya halife tayin etmenin ne demek olduğunu bilmiyorsunuz, ya da Rabbinizi tanımamışsınız.
Ey bilim adamları! Allahın beni görün ya da gözler beni görür diye bir iddiası yoktur. Böyle bir iddia yokken onun varlığını kendi fizik sistemi içinde aramak gafletine düşüp bilimi din ile savaştıranlara alet olmayın. Sizler bilim insanlarısınız, kozmik ayetleri okuma yetisi verilmiş seçkin kişilersiniz. Siz evreni okuyun, nihai kararı akıl sahiplerine bırakın. Bırakın ki adem adamlığını yapabilsin.
Öznesi insan olan herkese mahsus selam ederim.