Adalet Yürüyüşü Sonunda Halka Ne söylendi
Sevgili okurlarım, Sizleri tarih sayfalarında biraz dolaştırmak istiyorum. Bunu dolaşımı yaparken de, ilk olarak Türkiye Cumhuriyet’i Devletinin kuruluş gününden itibaren başlamak istiyorum. ,Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze gelinceye kadar bu milletin neler yaşadığını, gözler önüne sermekte fayda var diye düşündüm.
Cumhuriyetin kuruluşu üzerinden doksan dört yıl geçti. Geçen bu yıllar içinde 1960 ihtilalını yaşadık. Bu İhtifali müteakip, Talat Aydemir ayaklanması ve sonrasında, 1972 askeri müdahaleyle sessiz bir ihtilal daha yaşamış olduk. Sonrasında, Amerika güdümünde 1980 darbesiyle karşı karşıya kalındık. Birçok insanımız suçsuz günahsız olarak zindanlarda çürütüldü ve öldürüldü.
Yeniden demokrasiye dönülme içgüdüsüyle yüzde doksan dokuz bir oyla yeni anayasa kabul edildi. Akabinde seçimlere gidilerek, sivil bir iktidarın kurulması hayata geçirildi. Ülkemiz yeni iktidarların değişim dönüşümü içinde yoluna devam ederken, çıkarcı zümreler boş durmadı ve devletin bütün kademelerine sızmaya başladılar. Bu sızma hareketi fark edilince 28 Şubat muhtırasıyla karşı karşıya kalındı. O dönemimin siyası iktidarı yerini muhalefet liderine bırakarak, iktidardan uzaklaştırılmış oldu. Askerler bir konuya hâkim olmak istiyor ve istediklerini yaptırmaya çalışıyorlardı. Bu hareketleri toplumun büyük bir kesimi tarafından reddediliyor ve askere karşı güvensizlik git gide artıyordu. Tam bu sırada, yeni kurulan bir parti, iç ve dış destekli bir çalışma sonucunda, iktidara gelmiş bulundu.
O dönemde, ülkemizde ve dış ülkelerde eğitim seferberliğiyle ön plana çıkan“FETO” kisvesi altında yürütülen kurs ve okullaşma olayı hızla gelişme göstermeye başladı. Bu hareketin milli birlik ve beraberliğimize zarar vereceğinin farkına varan Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde durumun vahametini dillendirmeye başladılar. Ne hazındır ki, iktidarda olanlar her şeyi yalanlıyor ve karşı söylemlerle Cumhuriyet Halk Partisini iftira atmakla suçluyorlardı.
Gel görkü, Amerika destekli “FETO” örgütü boş durmuyor, askeri okullara, polis ve adliyeye alabildiğine sızıyor ve tam anlamıyla devlet içinde devlet olmaya başlıyordu. Yanı paralel devletçilik bir noktada birçok hususu ele geçirmiş oluyordu. Böylece sıra kumpasların kurulmasına ve bu kurumlarda bulunan Atatürkçü ve laik kemsin tavsiyesine geliyordu. Bunu da bir noktada başararak, alt kademedeki olanların, üst kademelere getirtmesini sağlamış oldular. Ne yazık ki bütün bu olanlar devleti yönetenlerin gözü önünde ve onların rızasıyla gerçekleşmiş oluyordu.
İşi o hale geldi ki “FETO”cu çete, 15 Temmuz 2016 gecesi halkın üzerine tankları sürerek, uçaklarla mermiler yağdırarak birçok insanımızın şehit ve birçok insanımızın yaralanmasına sebep oldular. Bu duruma seyirci kalmayan ordumuzun büyük bir kemsi, polisimizin ve halkımızın sokağa dökülmesi sayesinde, ihtilalcılar amaçlarına ulaşamadan teslim olmak zorunda kaldılar. Bazıları da yurt dışına kaçarak izlerini kayıp ettirmeye çalıştılar. Bir kısmı da sığıma isteyerek suçtan kurtulmayı başarma peşine düştüler.
Sevgili okurlarım, buraya kadar yolculuğumuzu kısada olsa tamamlamış oldum. Ne var ki yeni bir yolculukla karşı karşıya kalmış bulunduk. Bu yolculukta, 20 Temmuzda başlayan idari sistemle meydana gelen bir takım yanlış uygulamaların sonucunda, ortaya çıkmış oldu. Bu yolculuğu başlatan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçtaroğlu oldu. 15 Haziranda “ HAK HUKUK ADALET” pankartıyla Ankara Güven Parktan başlatarak, İstanbul’a yürümeye başladı. Bu yürümede halk onu yalnız bırakmadı ve yirmi beş gün sonra İstanbul’a ulaşmış oldular. İki milyonun üstünde toplanan halkımız, onu Dokuz Temmuz’da Maltepe’de Mitin alanında karşılamış oldu.
Türk Bayrakları altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Posteri önünde kurulmuş olan kürsüye geldiğinde, sanki yer yerinde oynamaktaydı.”HAK HUKUK ADALET” sloganı sesleri yeri göğü inletmekteydi. Bu sesler arasında halkı selamlayan Kemal Kılıçtaroğlu, halka niçin yürüdüğünü bu ifadelerle seslenmeye başladı.
İsteyim odur ki halkımızın huzur ve güveninin bir daha bozulmaması için:
1-Feto’nun siyası ayağı ortaya çıksın.2-Olağanüstü Hal uygulaması derhal kaldırılsın.3-Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlansın. 4-Ohal mağdurlarına dava yolu açılsın. 5-Hapisteki milletvekilleri derhal bırakılsın. 6-Tutuklu gazeteciler derhal tahliye edilsin. 7-Türkiye gayrimeşru anayasayla yönetilmesin.8-Parlamento üzerindeki vesayet kalksın.9-Teröre karşı ortak irada geliştirilsin. 10-Acilen barışçıl dış politikaya dönüş yapılsın. Bu isteklerini sıralayan Kemal Kılıçtaroğlu, halkı selamlayarak, kürsüden ayrıldı.
Sevgili okurlarım, gözlemlerimi sizlerle paylaşarak, bir nebzede olsa duygunuza hitap etiysem ne mutlu bana.
BAKIŞ
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair