HİÇ BU AÇIDAN BAKTINIZ MI?
Sevgili Okuyucularım,
Öncelikle, yazılarımı takip ettiğinizi belirten teşekkür mektuplarınız için size minnettarlığımı sunmak istiyorum. Yönlendirmiş olduğunuz sorular yaşama dair aktardığım bu önemli bilgilerin boşuna gitmediğinin bir kanıtıdır benim için.
Bugünkü yazımda, değerli bir okuyucumuzun sorusuna odaklanmak istiyorum. Bu okuyucumuza, doğrudan da cevap vermem mümkündü, fakat sorusu öylesine herkesi yakından ilgilendiren bir konu ki vereceğim cevaptan herkesin yararlanmasının iyi olabileceğini düşündüm. Bu nedenle bu haftaki köşe yazımıza okuyucumuzun sorusuna hitap ederek başlamak istiyorum
Okuyucumuz mektubunda sorusunu ve meraklarını şöyle dile getirmiş.
“(…) Zihnimiz, nedense hep geçmişte yaşamış olduğu olumsuzluklarla meşgul olmayı sürdürüyor. Neden güzel şeyler düşünemiyoruz da, hep olumsuz, negatif düşüncelerle doluyoruz. Bu durumu nasıl tersine çevirebiliriz?”
Konu ile ilgili hislerinden ve deneyimlerinden bahsederken ise şunları yazmış;
“Ne kadar olumlu düşünsem de zihnim illa ki olumsuzluğa kayıyor. (…) Zihin hep gereksiz yaşanmışlıklara ya da düşüncelere kayıyor. Bu durum da beni mutsuz ediyor. Açıkçası zaten rahmetli annem de hep negatif düşünen, olayların ya da olacakların hep kötü tarafından bakan bir insandı. Acaba diyorum, bu durumun genlerle bir ilgisi olabilir mi? Ya da olumsuz bir ortamda büyümenin etkisi olabilir mi?”
Okuyucumuzun dile getirdiği ve birçoğumuzun da deneyimlediği bu ortak sorunu açıklamak için size zihnin düşünce yapısından bahsetmek istiyorum. Zihnin düşünce yapısını belirleyen birçok unsurdan en önemli üç tanesi üzerinde duralım.
Kişinin karma’sı, kişinin düşüncelerini belirler.
Bizler doğarken, belirli bir birikimle (yani; karma’mızla) bu dünyaya geliriz. Karma’larımız da, bizim ilgi alanımızı, düşünce yapımızı, yeteneklerimizi ve hayatımızdaki birçok şeyi belirler. Bu konuya ilgi duyuyorsanız daha önce kaleme almış köşe yazılarımda detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Bu yazılara dönüp tekrar okumanızı tavsiye ediyorum.
Annenin hamilelik dönemindeki kullandığı besinler, düşünce yapısı ve ruh hali, bebeğin zihinsel yapısını etkiler;
Bilmelisiniz ki, hamilelik döneminde olan annenin olumlu ya da olumsuz olan zihinsel durumu doğrudan bebek üzerinde etkisini göstermektedir. Rahimdeki bebek, annenin tüm zihinsel titreşimlerine açıktır. Annenin sahip olduğu tüm hayaller, düşünceler, istek ve arzular, olumlu olumsuz ruh halleri, eşi ve diğer kişilerle olan ilişkileri vb., sübtil (zarif) bir şekilde bebeğin zihnini etkilemektedir. Bebeğin tıpkı annenin kullandığı besin ve soluduğu havadan hem fiziksel hem de zihinsel olarak etkilenmesi gibi, bebek, benzer bir şekilde zihinsel olarak da annenin düşünce yapısından etkilenir.
Aile ortamı, eğitim ve çevre düşünce tarzımızı belirler.
Kişilik, karakter, yapı diye nitelendirdiğimiz şey, büyük ölçüde çocukluk yıllarında şekillenmektedir. Bu nedenle bulunduğumuz aile ortamının, çevrenin, aldığımız eğitimin, düşüncelerimizi şekillendirmede rolü göz ardı edilemez.
Saydığım tüm bu faktörler, geçmişten gelen karma’lar, annenin hamilelik dönemindeki düşünce yapısı, aile ortamı, aldığımız eğitim, çevre hatta kullandığımız besinler düşünce yapımızı doğrudan şekillendirmektedir.
Şimdi bu faktörleri göz önünde tutarak okuyucumuzun sorularına bir bakalım.
“Zihnimiz, nedense hep geçmişte yaşamış olduğu olumsuzluklarla meşgul olmayı sürdürüyor…"
Zihin = Geçmiş. Zihnin besin maddesi geçmiştir; bunu unutmayın. Canlı kalabilmek için zihin hep geçmişe gider. Ve orada kaldığı sürece bizler de acı çekeriz. Çünkü geçmiş, acıdır. (Geçmiş = Acı) Acı çekmemenin yolu ise geçmişimizi tamamen yok etmekten geçer. Bazı yöntem, teknik ve uygulamalarla bunu yapmak mümkündür. Fakat burada dikkatinizi çekmek istediğim asıl nokta geçmişi yok etmek ya da silmekten kastettiğimiz, asla hafızanızdaki olayları silmek ya da geçmişi unutmak anlamına gelmediğidir. Söz konusu sadece yaşanan olayların etkisini azaltarak yok etmektir. Hatırlayacaksınız… fakat bu hatırladıklarınız, artık zihninizi eskisi gibi rahatsız etmeyecek. Bu şekilde zihniniz farklı bir boyuta geçiş yapar ve gerçek haline döner.
“Neden güzel şeyler düşünemiyoruz da, hep olumsuz, negatif düşüncelerle doluyoruz.”
Güzel şeyler her zaman yüzeyseldir. Bu nedenle derinde bulunan ‘özü’ etkileyemez. Gelirler ve bir süre sonra unutulurlar. Fakat olumsuz diye nitelendirdiğimiz şeyler, derin ve asildir. Derinlere, ta merkezimize kadar ulaşırlar ve bizleri kökten etkileyerek rahatsız olmamıza neden olurlar. Zihinle ve pozitif/negatif düşüncelerle ilgili yazılarıma dönmenizi ve onları tekrar tekrar okumanızı istiyorum. Bilinciniz her an değişiyor. Bir süre önce bu yazıları okurken, farklı bir görüş açısına sahiptiniz. Ama eminim ki, şu andaki bilincinizle, geçmiş yazılar tekrar okuduğunuzda, farklı şeyler keşfedecek, başka şeyler görecek ve ilginç detaylar yakalayacaksınız.
“Bu durumu nasıl tersine çevirebiliriz.”
Bu durumu tersine çevirmek, sadece doğru ve gerçek bir manevi eğitimle mümkündür. Bilgi almalı ve öğrendiklerinizi pratiğe dökmelisiniz. Öncelikle şunu biliniz ki, pozitif ya da negatif diye bir şey yoktur. Her şey sadece olduğu gibidir. Olayları ve olguları negatif ya da pozitif olarak değerlendiren maddi kirliliklerle dolu olan zihnimizdir.
Negatif ve pozitif olarak tanımladığımız şeylerin özelliklerine bir göz atalım. Bunları öğrenmek, çözümü de önünüzde sunacaktır. Negatif ve pozitif tıpkı karanlık ve aydınlık gibidir. Karanlık her zaman mevcuttur, onu yok edemezsiniz. Aydınlığı ise hem yaratabilir hem de yok edebiliriz. Aydınlık ve karanlıkla ilgili bildiğimiz başka önemli bir gerçek de; aydınlığın var olduğu durumlarda karanlığın asla kendisini gösteremediğidir. Aydınlığı yok ettiğimizde karanlık kendisini kendiliğinden gösterecektir. Tüm evren karanlık içindedir, ancak güneşin kendisini göstermesiyle karanlık ortadan kaybolur ve yerini aydınlığa bırakır. Aynı şekilde, negatif de, pozitifin varlığında yerini ona verir. Geceleri ışık düğmesine basarak karanlık mekanları "yok etmemiz" gibi, ancak olumlu şeyleri yaratarak olumsuzları yok edebiliriz. Yani, zihninizi olumsuz şeylerle meşgul etmek yerine olumlu düşüncelerle meşgul edin. Her zaman aydınlığın peşinde olun. Olumsuzluklarla savaşmak yerine, zihninizi pozitife, ruhsal aydınlığa yöneltin. Aksi takdirde, her zaman mevcut ve yok edilemeyen negatif düşüncelerle (karanlıkla) olan savaşınız yenilginizle sonuçlanacaktır.
“Ne kadar olumlu düşünsem de zihnim illa ki olumsuzluğa kayıyor. (…) Zihin hep gereksiz yaşanmışlıklara ya da düşüncelere kayıyor.”
Beden için zehir etkisi yaratan bozulmuş, bayat ya da çürümüş besinler yediğimizde, bedenin ilk tepkisi nedir? Besin zehirlenmesi, bedenin kusmasını tetikler, değil mi? Aynı şekilde, şu anda zihnizin, geçmiş olayların etkisi altında olduğu için acı çekmektedir. Kişi tüm bu acıları, zihinsel olarak “kusmalı”, yani dışarıya atmalıdır. Dolayısıyla sadece fiziksel değil, zihinsel kusmadan da söz etmek mümkündür.
Günümüzde bizlere verilen eğitim hep “Pozitif düşün!”, “İçinden gelmeden zoraki affet”, “Kendini kontrol et!”, “Duygu ve düşüncelerini bastır!”, “Olduğun gibi davranma!”, “Dikkatini başka yere ver!”, gibi kalıplaşmış düşünceleri kapsar. Hiç olmamış ya da yokmuş gibi davranmamızı öğütleyerek, bize sıkıntı veren olayların etkisini zihnimizden atmamıza, yani “kusmamıza” engel olur. Geçmişteki olayların etkisini her zaman her yerde yanımızda taşımamızın nedeni de budur. Fakat günün birinde zihnimizi tüm bu etki, baskı ve acılardan arındırmalıyız. Buna yardımcı olan çok özel ve gizli bazı teknikler mevcuttur. İşte bunları uygulayan kişi, zihnini tüm negatif düşüncelerden arındırır ve böylece gerçek huzur ve mutluluğun doruklarına ulaşır.