Memleketimden İnsan Manzaraları 476
Acı Ama Gerçek
Bildiğiniz gibi Milli Futbol Takımımız birkaç ay önce 7-1 yenildiği Avusturya’yı 2-1 yenerek çeyrek finale yükseldi; Almanya’daki uluslararası yarışta. Bir kez daha göğsümüz kabardı hepimizin.
İki gol de Merih Demiral’dan geldi. Melih’e gelinceye kadar kaç oyuncumuzun ayağından geçti o top? Hiçbir zafer tek kişiyle kazanılmaz. Dolayısıyla galibiyette payı olan tüm futbolcularımızı, çalıştırıcı ve teknik adamlarımızı yürekten kutluyorum!
Gollerin kahramanı Merih, bozkurt işareti yaparak kutlamış sevincini. Olabilir, ne var bunda? “Ama efendim, bu işaret falanca partinin selamı imiş!” Olabilir. İster bilerek olsun, ister bilmeyerek… Ne olmuş yani? Birçok yabancı oyuncu, gol atınca haç işareti yaparak kutluyor zaferini. O normal de bu niçin anormal oluyormuş?
Kutlayıp alnından öpmek varken, Merih’i şikâyet edenlerin de, ona bu yüzden iki maç ceza verenlerin de aklına şaşayım!
Benim gibi düşünen, 1960’lı yılların Hasanoğlanlı öğrencilerinden “Almanya Seçim Hakkı Girişimi Başkanı” eğitimci yazar Bahattin Gemici, Almanya’dan gönderdiği iletide ilahiyatçı yazar Cemil Kılıç’ tan şu alıntıyı tıkladı bana:
“Bozkurt bütün dünya Türklüğünün simgesidir. Hiçbir siyasi partiye sığmaz; hiçbir dine, hiçbir mezhebe, hiçbir ideolojiye, hiçbir devlete sığmaz. Ergenekon’dan beri içimizde, dilimizde, aklımızdadır. Tengri’sini terk etmeyenler bilir bu gerçeği.”
Siz ne düşünürsünüz, bilmem de katılırım ben bu görüşe. Yeri gelmişken söyleyeyim: Bahattin Gemici ve arkadaşları, yıllardır verdikleri çetin bir mücadele sonunda, Almanya’da yaşayan soydaşlarımıza çifte vatandaşlık hakkını kabul ettirip yasalaştırdılar. Böylece Alman vatandaşı olabilmek için Türk yurttaşlığından çıkmak zorunda bırakılan 800 binden fazla soydaşımız, yeni yasadan yararlanarak yeniden Türk yurttaşı olabilecek.
Teşekkürler sevgili yazarımız Bahattin Gemici, teşekkürler ona tüm güçleriyle destek veren sevgili soydaşlarımız!
Gemici gibi yine aynı yıllarda Hasanoğlan’da öğrenci olmuş eğitimci bir yazar daha var; yakından tanıdığım: Fazilet Özkan Por… Bir süredir eşi Raşit Bey’le ABD’de sevgili oğullarının yanında olan yazarımız, döndü artık ülkemize.
Kimileri gibi ezbere atıp tutmaz bir yazardır o. Söylenen ve yazılan her şeye gözü kapalı inanıvermez hemen. Okur, araştırır, düşünür. “Tanrı bu aklı, bu fikri, bu zekâyı laf olsun diye vermemiştir ki bana” der. Adam akıllı sorgular her şeyi. Kafasında harman edip beyin süzgecinden geçirir önce. Kim söylemişse söylesin, aklının yüzde yüz onaylamadığı hiçbir şeyi kabul ettiremezsiniz ona.
Bu söyleşiyi yazmak için oturmuştum ki, arka arkaya dört ileti almayayım mı ondan?
Birincisi, Ekol TV’de Cübbeli Ahmet Hoca… Başında ilginç bir sarık… Gazetecinin sorusu üzerine, “Burberry marka… Fiyatı 26 bin lira “ diyor. Ve şu açıklamayı ekliyor hemen: “Kafamı sıcak tutuyor. Gâvurların yaptıkları kumaşlar bize helaldir ama onlar gibi kullanmak haramdır.”
-2-
Cübbeli böyle diyor ama biz düşünelim, sorgulayalım biraz.
İkinci iletide de Cübbeli var. Kırmızı bir koltukta oturuyor. Anımsar mısınız, 20 yıl kadar önce bir TV kanalında Kırmızı Koltuk adlı bir tartışma programı vardı. O programın konuğu olmuş.
“Ne mezunusunuz?” diye soruyor gazeteci.
“Ben ortaokul 2’den terk.” diyor.“
-Niçin okumadınız?”
“-Diploma benim ne işime yarayacak? Bak, o kadar profesör var ama bu kırmızı koltuğa beni oturttunuz.” deyip taşı gediğine öyle bir koymuş ki! Acı ama gerçek…
Gerçekten de yakından tanıdığım onca değerli profesör dostlarımdan ne İlhan Sungur, Alparslan Kulalı, Hidayet Sarı, Nil Sarı, Osman Nuri Yıldırım, Oktay Yeğen ve Süleyman Bozdemir’i görebildim o koltukta ben; ne Yümni Sezen, Ali Yılmaz, Bülent Okay, Kâmuran Karakapıcı Öztekin, Filiz Başaran, Aykut Karaman ve Serdar Erdine’yi…
Bu çok önemli gerçeğimizi sorgulamayalım mı şimdi?
Sıra üçüncü iletide… Aynen veriyorum:
“Ünlü bilgin Einstein’a (Aynştayn) sormuşlar:
“-Dünyada yaşam nasıldır?”
“-Üst sınıf yaşar; orta sınıf şikâyet eder; alt sınıf şükreder.”
“-Ya inanç durumu?..”
“-Üst sınıf paraya, orta sınıf lidere, alt sınıf Tanrı’ya tapar.”
Öyle bir bilim insanından böyle bir yanıt alırsınız işte! Değmez mi düşünmeye?
Hangi sınıfa girdiğinize siz karar verin gayrı. O işe karışmam ben.
Ve işte son ileti… O ne anlatıyor bakalım:
“İSLAM ÜLKELERİNDEKİ
EN TEHLİKELİ GERÇEK:
İnsanları yoksul ve cahil bırakıp
beyinleri tutsak edilerek
iradeye boyun eğmeleri
ve bunu da ibadet sanıp
inanmaları sağlanıyor.”
…
‘Biraz öncekiler gibi, bu da acı ama gerçek’ mi diyorsunuz?
Birkaç İslam ülkesini inceledim; yüzde yüz doğru göründü bana, üstteki tanımlama.
Bizi mi sordunuz?
1923’ten sonra biz epeyce fark atmışız onlara.
Onlar gibi, içimizdeki Zübük’lerin de Atatürk’e düşmanlıkları bu yüzden mi acaba?
Hüseyin Erkan
0535 371 74 83
























