İEF’in 82. yılını da idrak ettik. Dilerim ki; güzel ekonomik bağlantılara vesile oluşturur. Fuarımız, İzmir için bir simgedir, özelliktir, avantajdır, tanıtma vesilesidir. Bugüne kadar görev yapmış tüm belediye başkanları ve ekipleri de; daha iyi bir fuarı gerçekleştirmek için ellerinden gelen tüm gayreti sarf etmişlerdir. Ama, hiçbiri de takdir edilmemiş, devamlı olarak tenkit edilmişlerdir;
1- Fuar ile ilgili olarak; Belediye başkanı ve ekibi dışında zahmete katlanan, elini cebine atan, en küçük bir desteği düşünen yoktur. Sadece laf üretilir, akıl verilir. “Buyurun, beraber çalışalım” deyince de kimse gelmez.
Nitekim; İZFAŞ’ta, özel sektöre ağırlık vermek istedim, hatta tamamen devredebileceğimi söyledim, kimse gelmedi. Ama, oturdukları yerden tenkide devam ettiler. (Aynı tabloyu Ege Ekonomisini Güçlendirme Vakfı (EGEV)’de de yaşadık. Uğur Yüce, sonra da Yılmaz Temizocak dışında işe sahip çıkan olmadı)2- Fuarı geçmişle mukayese ederken, sağlıklı analizler yapılmalıdır;
a) Fuar, bizim ilk başkanlık dönemimize kadar (1984-1989) bir ithalat fuarı idi. Döviz sıkıntısı çeken, kapalı bir ekonomiye aitti. Verilen “Fuar Kotaları” ithalat imkanı sağlıyordu.
Rahmetli Özal ile, dışa açılım başladı. Korumacılık kalktı. Biz de cesur ve radikal bir kararla, “Fuar Kotalarını” iptal ettirdik. Daha sonra, iştirakçilere maliyeti yüksek olan 1 aylık süreyi kısalttık. Fuar, ihracat ve yeni teknolojilerin ağırlık kazandığı bir hale dönüştü.
b) Enternasyonal fuarın dışında, çok sayıda ihtisas fuarları başlattık. Bizden sonra da devam etti. Yenileri de ilave oldu.
Bu arada, başta İstanbul olmak üzere, fuarcılıkta çok ciddi bir rekabet dönemi başladı.
c) Elektronik ve haberleşme teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmeler, yılın her günü ve saati en geniş biçimde temas imkânını sağladı.
Bütün bu faktörlere rağmen; (verilen bilgilere göre) 839’u yerli, 286’sı yabancı, 1125 firmanın katılması; 60 ülkenin iştirak etmesi; 34 ilimizin temsil edilmesi; bence başarılı bir sonuçtur.
Elbette; tüm kesimleri ile İzmir ekonomisine de ciddi katılımlar sağlanmıştır.
3- Beni çok üzen tablo, açılışta yaşanan AKP-CHP kavgasıdır. Zira, bu İzmir’e ihanettir. Özellikle, yabancı misyonların önünde yapılmış olması, af edilecek bir durum değildir. EXPO çalışmalarına da bir darbedir.
Fuarlar; politik değil, ekonomik olaylardır. Orada gövde gösterisi yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Nitekim, benden önce (bir sürede benim dönemimde) açılışlar, meydanda yapılırdı. Kalabalık gelsin diye konserler düzenlenirdi.
Avrupa’da; hatta Endonezya ve Bağdat’ta gördük ki, hiçbir ülke bizim gibi konuyu saptırmamaktadır. Kalabalıkları değil, ekonomik sonuçları düşünmektedir. Biz de, açılışları, Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nda yapmaya başladık. Hem disiplin sağlandı, hem de insanların birbirini ezerek Fuar’a girmesi bitti.
4– Ne üzücüdür ki, politika uğruna saygıyı, hoşgörüyü, edepli olmayı unuttuk. Elbette bunda birbiri ile devamlı kavga eden, ağır hakaretler savuran, rakiplerine yuh çektiren, tüm genel başkanların vebali büyüktür.
Yuh çekmek, hakaret etmek, konuşmayı engellemek insanlık dışı davranışlardır. Hele hele, yumurta atmak, fiziki zarar verecek bir eylemde bulunmak, daha da adi davranışlardır.
Bir bakıyorsunuz; daha hiçbir şey üretmemiş kültürü yok, beyni birkaç sloganla yıkanmış tipler, meydanları dolduruyor. Tam anlamıyla faşizan davranışlar sergiliyorlar, başka fikirlere hayat hakkı tanımıyor, saygı göstermiyorlar. En önemlisi de; gerçek faşistlere, dünyayı sömüren, her tarafı kan gölüne çeviren vampir holdinglere maşalık etmiş oluyorlar.
Sonra da bunları kullanan mihraklar ve emireri medyalar ortaya çıkıyor; “orantısız güç” masalı anlatıyorlar. Ülkenin bölünmesine, huzurun bozulmasına, kardeş kanı akmasına, çanak tutuyorlar.