Başbakanlığın verdiği sarı basın kartı kimlik yerine de geçmiyor muş!
Bunu söyleyen kim? Devletin polisi. Sarı basın kartları sadece belediye otobüslerinde geçiyor. Ne yazık ki, ulaşımda belediye otobüslerini de ben kullanmıyorum. Geçtiğimiz günlerde Mehmet Mert yazmıştı. Arabasının önünde bulunan basın plakasını rağmen aracı çekilmişti. Bu duruma isyan etmişti. Devletin resmi görevlilerine çağrı çıkarıyorum, kimlik yerine geçmeyen,(!) belediye otobüslerinin dışında bir işe yaramayan basın kartlarını toptan iptal edin. Ne olursa bir işe yaramıyor.
Şimdi ne diyeceksiniz ki, ‘ne oldu da polis sarı basın kartını kimlik yerine kabul etmedi?’ Dün fırtınalı bir hava vardı. İşte o fırtınada radyo vericimizin bulunduğu 15. katta çanak antenimiz rüzgarın gazabına uğramış. 15. kattan düşen çanak antenimiz adres sormadan doğruca bir arabanın üstüne konmuş. Araba haşat. Bizim çanak haşat. Rüzgar ise keyif sürüyor. Umurunda değil rüzgar beyin; araba haşat olmuş, çanak haşat olmuş, bizim yayın gitmiş. Kim takar bunları.
Rapor tutulması için saatlerce bekledik
Neyse asıl meseleye gelelim. Görevli arkadaşlarımız raporu tutturacaklar, polisi arıyorlar. Polis gelmiyor. Emniyet müdürlüğüne gidiyorlar. Saat 12.30’da başlayan rapor tutma koşturmacısı sonunda akşam saat 19’dan sonra nasip olmuş. Ancak yine rapor tutulmuyor. Rapor tutulması için şirketin sahibinin olay yerinde olması gerekiyormuş. Neyse çocuklar ulaştılar, doğruca olay yerine. Görevli polisler raporu tutmuyorlar. Bekliyorlar. Neden çünkü başka bir şey almadan rapor tutmazlarmış. Hey allahım. Sarı basın kartını kimlik yerine kabul etmezlermiş. Tabi biz telefonumuzu arabanın içersinde unutmuşuz. O hışımla telefonumuzu arabaya almaya gidiyoruz. Memur bey isyanda. Onu sürdürmek istiyormuşum. Esenyurt’tan daha büyük sürgün yeri mi olurmuş. Hayda gelde buradan yak. Esenyurt’un sürgün yeri olduğunu kendisinin tabiri ile 25 yıllık polis memurundan öğreniyorum.
Sonunda rapor tutmak için ofis gibi bir yer olup olmadığını soruyorlar. Neyse bir arkadaşımız kendi ofisinde raporu tutabileceğimizi söylüyorlar. Görevli polis memurları emniyet müdürlüğüne gelmemizi istiyor. Hay hay diyoruz, olay yerinde ayrılıp doğruca emniyet müdürlüğüne.
Dışarıda ise sanki leğenle arabamızın üzerine atılan su misali yağıyor yağmur damlacıkları. Yağmur damlacıkları demekte yağan yağmura haksızlık olur. Başka türlü yağıyor mübarek. Doğa, kendisini katleden insanlardan öyle ya da böyle hesap soruyor. İnsanlar doğayı kirletiyor, doğa ise kendisini arındırıyor.
Neyse emniyet müdürlüğündeyiz. Sonunda Esenyurt’ta emniyet müdürlüğünün yerini de öğreniyoruz. Ara sokaklarda… Emniyet müdürlüğüne gitmek, başka bir dert ise, oranın güvenliği nasıl alınır? Anlamak mümkün değil.
Çatıdan düşen çanaktan dolayı zanlı mühamelesi görüyoruz. İfademizi alabilmeleri için öncelikle GBT sonucunun gelmesi gerekiyormuş. Hava yağmurlu GBT’nin umurunda mı? Gazeteye yazımızı yazacağız, çocuklar gazete dağıtımına çıkacaklar. Yeterli personel yok. Bekliyoruz. Neyse efendim, gündüz 12.30’da başlayan rapor tutulması serüvenimiz gecenin 22’sinde sona eriyor.
Esenyurt’un emniyetinde kadro sorunu var
Rüzgar sert esmese, çanak uçmasa, arabanın üzerine düşmese, rapor tutmak için polis arkadaşlarımız başka bir şey istemeseler biz emniyet müdürlüğünün bile nerede olduğunu bilmeyecektik. Bilmediğimiz gibi yeterli kadro tahsisi yapılmadığının farkında bile olmayacaktık. Aynı zamanda da emniyet müdürlüğü binasının neden giriş ve çıkışının problem olduğu bir yere yapıldığını da sorgulama imkanımız olmayacaktı.
Buradan çağrı çıkarıyorum, Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’na: Zabıta Müdürlüğü yaptığınız eski Jandarma’nın yerini Emniyet Müdürlüğü’ne tahsis etmeniz sizin vizyonunuza daha çok yakışır. ‘Zabıta Müdürlüğü’nün o büyük binada olmasının anlamı var mı?’ bilemiyorum. Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu binayı ise Zabıta Müdürlüğü yapılmasının daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Başka bir sorun ise şu: Esenyurt’un nüfusu ve sınırları büyüdü. Emniyet Müdürlüğü’nün yeterli kadrosu ol(a)madığından dolayı güvenlik zaafı olduğunu düşünmüyorum.
Kıraç ve Esenkent’te karakol yok. Bir kentin belediye başkanı aynı zamanda, kentinin güvenlikli olabilmesi için elinde ki olanakları harekete geçirmesi gerekiyor. (Keşke yerel yönetim yasasını değiştirseler de, belediye yönetimleri; eğitimden, güvenliğe kadar yerel hizmetleri üstlenseler. Türkiye’nin artık buna ihtiyacı var.)
Belediye gazeteleri haksız rekabet yaratıyor
Geçtiğimiz günlerde kimi belediyelerin basın bürolarında gazeteler hazırlandığını, belediyenin yasal ve yasal olmayan kaynakları ile gazeteler çıkarıldığını yazmıştık. Bu yazımız üzerine Avcılar Belediyesi’nin gazetesi olarak çıkarılan gazeteye ara verilmiş. Tabi başka bir iddia ise şu: Haftalık olarak çıkarılan gazetenin bir aylık maliyeti 20 milyara yakınmış. Buradan soruyoruz. Bu gazetenin yasal olmayan 20 milyarlık kaynağı nereden nasıl sağlanıyordu? İki, belediyelerin gazete çıkarmasının anlamı nedir? Üç, basın bürolarının amacı gazete çıkarmak mıdır? Dört bu tür gazetelerin vergi daireleri ile ilişkisi var mıdır? Vergi dairelerinin yetkililerini göreve davet ediyorum. Bu gazetelerde sigortalı personel var mıdır? Fatura keserler mi, KDV öderler mi?
Ayrıca Büyükçekmece Belediyesi’nin gazetesi olarak çıkarılan (çıkarmadıklarını iddia edecekler) haftalık bir gazete daha var. Bu gazetenin sahibi kimdir? Adresi neresidir? Vergi dairesine kayıtlı mıdır?
Neden bu soruları soruyorum? Çünkü bizler hergün büyük uğraşlarla gazete çıkarıyoruz. Belediyelerin basın bürolarından gelen basın bültenlerini haberleştiriyor, basın toplantılarına ve etkinliklerini katılıyoruz. Gazetemizin sayfalarında çarşaf çarşaf haberleri çıkıyor.
Nedense belediye yönetimleri bir de kendi bünyelerinde gazete çıkarmayı neden ihtiyaç hissederler? Belediyenin kasasından maaş alanlar, kendi özel gazeteleri için belediyenin olanaklarını kullanırlar. Haberlere, açılışlara katılırlar ve tanıtım haberleri yaparlar. Böyle rezalet olur mu? Belediyenin basın bürolarında çalışanlar musunuz yoksa bir gazetenin muhabirleri misiniz? Böyle rekabet olur mu?
Dün Mehmet Mert yazdı. Bir belediye başkanı bir işlerinin açılışına katılıyor. Tamam haber değeri var ya da yok. Bu haberi kullanırız ya da kullanmayız. Ancak belediyenin gazetesi olarak çıkarılan gazetede bu haberler yer alır mı? Bu haberler karşılığında bu gazetelerde teşekkür ilanları, bayram ilanları ve tanıtım ilanları çıkar mı? Çıkar. Nasıl rekabet olacak?
Maaş derdi yok. İlan almak istediğinde ise, ‘belediye ile ilişkiler iyi olsun’ diye işyeri sahipleri ilan verirler. Sonra da rekabet olacak öyle mi?
Bir kez daha belediye başkanlarını buradan uyarıyorum. Basın bürolarınızda çalışan personelin çıkardığı gazetelere lütfen ‘dur’ deyin. Destek vermeyin. Ya basın bürolarından ayrılsınlar, belediyelerden istifa etsinler çıksınlar meydana bu işi hakkıyla yapsınlar. Bugünden ilan ediyorum. Hangi belediyenin gazetesi varsa ve açıkça basın bürosunda çalışanlar tarafından çıkarılıyorsa o belediyenin ve başkanın haberlerini gazeteye girmeyeceğim. Basın toplantılarını ve etkinliklerini izlemeyeceğim. Ve aynı zamanda belediye yönetimleri hakkında suç duyurusunda bulunacağım.
Buradan meslek kuruluşlarımızı da çağrı çıkarıyorum. Haksız rekabetin önüne geçin. Göreviniz filan yerde kurum adına olur olmadık konuşmak değil, sorunlarımızla ilgili kamuoyu oluşturmak ve çözüm üretmektir. Görevinizi yapmıyorsanız, o koltukları da boş yere lütfen işgal etmeyin.