Gündem bu kadar yoğunken, herkes her şey için yazıyor, çiziyor, okuyor, konuşuyor ve tartışıyorken, “İlişkilerin doğasından kime ne?” diyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz aslında. Ama benim işim bu ve ülke gündemiyle meşgul olduğum kadar insanların ve ailelerin gündemleriyle de aynı oranda ilgiliyim.
Ramazanın manevi havası bile insan ilişkilerindeki hoyratlığımızın hızını kesemedi. Aldatmalar, çatışmalı ilişkiler, boşanma kararları almalar, “Senin ailene bayramda gitmek istemiyorum! tartışmaları devam ediyor. Sizin anlayacağınız ilişki borsasında tansiyon yüksek.
Bunu anlamak için kendinize bakmanız yeterli sanırım. Ya da ailelerinize…
Bu zamanın ruhu belki de ilişkilerde haddimizi bilmek ve kendimizi tanımaktır. Çeşitli ilişki türleri vardır. Bunlardan ilki aksi yapıda olan insanlardır. Bu insanlar ilişkilerinde saldırgandırlar. Hemen her şey için kızılacak bir neden vardır. Yemek geç gelse garsona kızılır. Çocuklar biraz huysuzluk yapsa çileden çıkılır. Yanındakilerin diken üstünde oturduklarını fark etmezler çoğu kez. İlişki, doğası gereği ilk olarak aksi ve saldırgan insanı mutsuz eder. Yalnızlaştırır…
Bazıları da karşıdaki insanı reddederek ilişki kurarlar. Bir paradoks gibi gelse de bu söylediğim, durum budur. Karşılarındaki insanı bir türlü olduğu haliyle benimseyemediklerinden yalnızlaşırlar. Üstüne bir de değersizleştirirler. Kendileri değer görmek isterler ve fakat bunu diğer insanları değersizleştirerek yapmaya çalışırlar. İstedikleri bir türlü olmayınca da huysuzlukta sınır tanımazlar. Aynen diğerleri gibi yalnızlaşırlar.
Bir de aşırı bağımlı olanlar vardır. Birisine bağlanırlar ve tam anlamıyla yapışırlar. Aşırı bağlandıkları kişiyi hiç kimseyle paylaşmak istemediklerinden ve paylaşamadıklarından ilişki önce içe doğru çöker, sonra patlar. Aşırı bağımlı olan taraf kendi kendine kıskanmalara girer, karşı tarafı nefes almayacak kadar sıkmaya başlar. O kadar güçlü bağlanır ki bu, bir ilişkiden çok işgale benzer.
Bazı ilişkiler de fonksiyonlarını icra etme özelliklerini kaybetmişlerdir. Örneğin ilişki, doğası gereği tarafları desteklemesi ve beslemesi gerekirken desteklemeyen hatta köstekleyen, hor gören bir hal almaya başlamıştır. Taraflar birbirlerinin düşmanı gibi hareket ederler. Karşı tarafın ayağını kaydırmak için sözel ve eylemsel reflekslerle hareket etmeye başlarlar.
İşte o zaman ailelerde anlaşmazlıklar, çocuklarda deformasyonlar sonrasında dışarıda mutluluk arayışları başlar.
Bir ilişki bazı tutarsızlıklar barındırsa da en azından ilişkideki tarafları destekleyici ve besleyici olmalıdır. Daha da güzeli, desteklemeye ve beslemeye, takdir etmeyi ve bağlı olmayı da eklerseniz o zaman tadından yenmez bir ilişki yaşayabilirsiniz.
İlişkilerin de diğer tüm şeyler gibi bir doğası vardır ve bu doğaya uygun davranmayı tercih eden kişi hangi noktada olursa olsun, ilişkisi iyi yönde, tatmin edici yönde gelişme kaydetmeye başlayacaktır.
Sürekli sıkılıyor ve mutsuz olduğunuzdan yakınıyorsanız, kimselerle aranız istediğiniz oranda iyi değilse, hatta en sevdikleriniz sizden bile sizden kaçıyorsa, kaçamayan içine kapanıyorsa, benim size tavsiyem ilişkilerinize bu pencerelerden bakmayı deneyebilirsiniz. Eğer kendinize dair bir farkındalık oluşturabilir ve ilişkinin doğasına uygun davranmayı becerebilirseniz, daha keyifli yaşayacağınızı söyleyebilirim. En azından dışarıda bir günah keçisi aramaktan vazgeçerek neyin ters gittiğini görebilirsiniz. Bu az şey değil, emin olun.
Nazlı Özburun
Aile ve Evlilik Terapisti
nazliozburun@gmail.com