Üst düzey bürokrat olarak da görevler yaptığımdan, az çok, iktidar değişikliklerinde, neler olduğu konusunda haberdar olmuşluğum vardır.
“Bize bir önceki bakan böyle demişti” diyemezsiniz.
Eğer bir önceki bakanın sizden istediği şey, yasaya aykırı ise, bakanın isteğini yerine getiremezsiniz.
O bakan gidip, yerine başka bir bakan geldiğinde, kendinizi mahkemenin karşısında bulursunuz.
Yani memuru amire itaat, memuru sorumluktan kurtarmaz.
Kuvvet(güç) dengeleri değişince, “sizden bir önceki iktidar böyle istemişti” diyemezsiniz.
Sorumluluk ve yaptığınız işin meşruiyeti, halkın mihenk taşında ortaya çıkar.
Yani yasalarla ortaya çıkar
Şimdi Türk Ordusunun üst kademesindeki komutanları düşünüyorum.
Açılım denilen, bu iktidar siyaseti nedeniyle, PKK terör örgütüne kolaylık gösteremezsiniz.
Onlar size PKK ile “savaşmayacaksın” dediyse, siz peki diyemezsiniz.
Size verilen görev; ülke bütünlüğünü ve güvenliği için savaşmaktır.
E… düşman ortada, iktidar sana savaşma dedi diye, düşmana teslim mi olacaksın?
Terör orada duracak, sende onu izlemekle mi yetineceksin?
Terör sana yeni karakol yaparsan ha… diyecek, sende ona ben yeni karakol yapmıyorum, eskisini genişletiyorum mu diyeceksin.
Senin ne yapıp yapmayacağına, terör mü karar verece?
Silah sana ve vatan evladına yöneldiğin de, iktidar seni koruyor mu?
İleri de, hiç kimse size, ne yapsınlar, hükümet kararını uygulamak zorunda kaldılar demez.
Türk milleti ülkenin güvenliğini ve namusunu size emanet etmiştir. Bunun gereğini ister.
Elinizdeki mevcut yasa buna amirdir.
Şimdi diyelim ki, ülkeyi bölmek isteyen Açılımcılar gitti, yerine gelen yeni iktidar, bu bölücü iktidarın uygulamalarını ortadan kaldırmak için, eski komutanlar ile çalışmaya devam etti.
Bu çok zor ama diyelim böyle odu.
Gene işiniz zor.
Çünkü Açılım süresince kaybettiğiniz mevzileri geri almanız gerekecek.
PKK’ya müsaade ettiğiniz, her zaman dilimi, gelecekte, karşınıza bedel olarak yeniden çıkacak.
Bugünün müsamahası, yarının cezası olarak karşınızda duracak.
Toparlanan, enerji biriktiren bir PKK ile karşılaşacaksınız.
Ne kadar PKK ile savaşmadan zaman kaybederseniz, daha güçlü PKK ile savaşmak zorunda kalacaksınız.
Ülkenin bölünüp bölünemeyeceği hususu; Açılımı da bir deneyelim meselesi değildir.
Ülkenin bölünmesi;” hele bölünsün de bir bakalım.” Mantığının içine hapsedilemez.
Bölünmek; ülke batısında iç savaş demektir.
Ülkenin güvenliği, iktidarın Açılım siyasetine terk edilemeyecek kadar hayatidir.
Bir kez kaybedilirse, herkesi içine alarak yol alır.
Genelkurmay Başkanlığı devlet adına görev yapar.
Açılım siyaseti Türk milletinin ezici çoğunluğunun istemediği(bölünmeyi, vatanın yarısını vermeyi kim kabul eder?) bir durumdur.
Ülke bölünüp de, kaos ortaya çıktığında, kimse sizin, eski emirleri kimden aldığınızı sormaz.
Geçmişte, yasal olmayan emirlere mecburen uydunuz, onun için suçsuzsunuz demez.
O gün geldiğinde, herkes durumu, o günün şartlarında değerlendirir.
O günün şartlarında, ülke bölünmezliği ve güvenliği her şeyin üzerinde olur.
Kimse demokrasiden bahsetmez. Can güvenliğidir esas olan.
Güvenlik söz konusu olduğunda, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz.
O gün geldiğinde, valla biz emir kuluyuz. Genelkurmay Başkanlığından emir böyleydi. Biz emirlere uyduk sözünü kimse anlamaz.
Açılıma ortak olan konuta kademesi, açılımın meydana getirdiği, tüm olumsuzluklara da ortak olur.
Güvenlikteki bedeller, ticaretteki bedellere benzemez.
İktidardakilerin çocukları hep Amerika’da yerleşik durumda, en fazlasından kaçıp çocuklarının yanına giderler.
Ya sizler…