****
Tüm sert açıklamalara rağmen, yapılan görüşmelerde ortaya çıkan sonuç nedir? Mahkeme sonuçlanıncaya kadar Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmayacak. Ki, Başbakan Erdoğan şimdi onun şehir müzesi olduğunu söylüyor.
Şayet mahkeme kararı iptal ederse sorun kendiliğinden çözülmüş olacak. Yok mahkeme Topçu Kışlası yönünde karar verirse halk oylamasına başvuralacak.
Tam da bu noktada eylemlerin bitirilmesi gerekiyordu. Ancak
Taksim Dayanışma Platformu’nun siyasal bileşenleri, dünde, bugünde süreci okuyamadıkları gibi yine gelişmeleri okuyamayarak, bir çadırda direnişin devam ettirileceğine yönelik karar verdiler.
****
Tek bir çadır demek, eylemlerin sürekli sürdürülmesi demek olduğunu bilmemek için insanın geri zekalı olması gerekiyor. Bu gerilim politikasının devam etmesi demek.
Gelinen noktada yandaş medya hariç, Gezi Parkı Direnişi hem içte hem dışarıda çok destek bulmuş durumda iken,
kamuoyu desteğini farklı eylem biçimleri ile devam ettirilmesi ve aynı zamanda yurttaşların bilgilendirilmesine yönelik etkin eylemliklerin devreye sokulması gerekirken, alınan kararla AK Parti iktidarının eline güçlendirmek için fırsat verilmiştir.
****
AK Parti iktidarı ise ta başından beri süreci okuyamadığı gibi bir kez daha süreci okuyamayarak, (ki, bunun da tartışmalı olduğunu düşünüyorum)
Gezi Parkı direnişlerinin üzerine oldukça şiddetli bir biçimde giderek, yeni gerginliklere zemin hazırlamıştır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın parti içersinde kendisine yönelik gelen eleştirilere, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmak istenmesine yönelik yapılan itirazlara rağmen,
“Sizin bilmediğiniz operasyon yapılmak isteniyor. Zamanı gelince bunları açıklayacağım” demesi ise son zamanlarda dolaşan bir senaryoyu doğruluyor gibi.
O senaryo da şöyle.
Başbakan Erdoğan’ı yanlış yönlendirerek, yanlış bilgilendirerek ve sinirlerini yıpratarak yanlış yaptırmaya devam edecekler. Ve sonunda tırmandırılan şiddettin sorumluluğunu da Başbakan Erdoğan’a kesecekler.
****
Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın ve kimi yandaş medya yalakalarının (ki, kimilerinin vesayet rejiminin etkin olduğu dönemde yazdıkları ortada duruyor) Gezi Parkı olaylarında uluslararası ve yerli işbirlikçilerinin parmağı varsa yapılması gereken, Topçu Kışlası’ndan vazgeçildiğini açıklayarak, operasyon çekmek isteyenlerin elinden malzemeyi almak değil midir?
Şayet AK Parti’de Başbakan Erdoğan ve etrafında ki birkaç kişiyle oluşturulmuş olan Gezi Parkı politikalarının yanlışlığı ortada dururken, senaryonun gerçek olabileceği apaçık ortada durmuyor mu?
Çözüm sürecinin yeni ittifakları okunamıyor!
Başbakan bugün Kazlıçeşme Mitingi’nde milliyetçi ve muhazafakar tabana seslenirken, aynı zamanda ulusalcılara şöyle bir çağrı yapıyor. “Taksim Anıtı’nda, terör örgütünün başı Öcalan ve Atatürk’ün yana olmasından rahatsız değil misiniz?” diyerek çift taraflı mesaj veriyor.
Başbakan Erdoğan’a şunu sormak gerekiyor? Öcalan ile İmralı’da kim görüşüyor? Kim bu görüşmelerin arkasında duruyor? Ve kamuoyunun çok geniş bir kesimi buna destek verdiğini bile bile neden vesayet rejiminin argümanları kullanılıyor?
****
Taksim Gezi Parkı’nda çözüm sürecine yeni destekler ve yeni ittifaklar yaratabilecek gelişmeler olurken, neden çatışmacı ve milliyetçi zehirli dili kullanıyor?
****
Çünkü, Başbakan Erdoğan Gezi Parkı’na içersinde AVM, residans, otel Topçu Kışla yapmak istemesinin kendisine kaybettirdiği puanı, şiddeti tırmandırarak, eski çatışmacı ve zehirli dili kullanarak, dış mihraklar söylemine sarılarak kendisine oy verenleri etrafında topluyor, kenetliyor.
****
Özellikle Gezi Parkı Direnişleri’nde ulusalcı, faşist ve ergenekoncu gurupların Başbakan Erdoğan ve ailesi için kullandıkları aşağılayıcı dil, AK Parti karşıtlığı Topçu Kışlası’na karşı çıkan ve itiraz eden AK Parti tabanının susmasına ve eleştirilerini geri çekmesine neden oldu. Bir anlamda AK Parti iktidarına ve Erdoğan’a yönelik etrafında kilitlenmeyi artırdı.
****
Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın ısrarla ‘camide içki içildi, türbanlı bayana saldırıldı’ argümanını kullanması ise çatışmayı büyüten bir dil olurken, AK Parti tabanında ve oy vermeyen muhafazakar tabanda da bunun nasıl yansıyacağını iyi bildiği için ısrarla bu iki olumsuzuluğun üzerinden ötekileştirmeyi ve ayrıştırmayı derinleştiriyor. Ve bu ayrıştırmadan kendi desteğini korurken de büyütmeye çalışıyor.
Sonuç olarak söylenmesi gereken şu: AK Parti iktidarı çatışmaların bu noktaya gelmesi önleyebilecekken, 2023 hedefi ile hiç alakası olmayan, Topçu Kışlası (başında AVM, residans ve otel) bugün şehir müzesi olan projeje inadı, varsa bir uluslararası bir komploya, fiili olarak destek vermiştir.
Son söz: AK Parti Taksim Gezi Parkı direnişini okuyamamış, anlayamamış ve süreci yanlış yönetmiştir. Gelinen uzlaşma noktasında, Taksim Dayanışma Platformu ise uzlaşmayı elinin tersiyle iterek AK Parti’ye can simidi atmıştır.
Başbakan Erdoğan’ın mitingde kullandığı dil eski sert uslüplü olmamasına rağmen, bir kez daha Mehmet Alabora’yı hedef göstermesi ve Gezi Parkı’na destek veren birilerinden hesap sorulacağını söylemesi ise var olan korkuyu büyüten söylemlerdir.
Not: Miting saatinde, Türkçe Olimpiyatları için Gülen cemaatinin toplanmış olması aynı zamanda bir kopuşun ve Gezi Parkı olaylarında AK Parti’ye verilmeyen desteğin ifadesidir.