Azerbaycan‘da, Bakü‘de geziyoruz… Şair ‘Hatayî‘nin (Şah İsmail) heykelinin önünden geçerken Prof. Dr. Kâmil Nerimanoğlu heykeli göstererek ‘Siz onu pek sevmezsiniz’ dedi. Derhal itiraz ettim: ‘Biz onu da Yavuz’u da çok severiz. İkisi de Türk oğlu Türk’tür’. Gerçekten de İran‘ı asırlar boyunca idare eden Safevîler, Afşarlar ve Kacarlar Türk hanedanlarıdır. Tarihin garip bir cilvesi, bu iki Türk hakanının, karşı karşıya gelmesidir. Ben Osmanlı Dönemi‘nde bu Türk hanedanlarının çatışmasına çok üzülürüm. Lâkin, bir ‘Cihan İmparatorluğu’ olan OsmanlıDoğu Anadolu‘nın ‘da ve Ortadoğu‘da hâkimiyetini kurmadan Batı‘ya açılması mümkün değildi. Bu durumda her iki Türk hanedanının ve devletinin çatışması; 1514’teki Çaldıran Muharebesi kaçınılmazdı.
Yavuz Sultan SelimAvnî ‘in ve diğer bütün Osmanlı padişahlarının hedefini, mahlasıyla şiir yazan dedesi Fâtih şöyle terennüm etmiştir:
‘İmtisâl-i câhidû-fi’llah olupdur niyyetüm,
Dîn-i İslâm’ın mücerred gayretidür gayretüm’
***
Bir takım fitne fesat çevreler ve kişiler tarihimize, devlet adamlarımıza ve milletimize çoğunlukla kasıtlı olarak, bazen de cehalet yüzünden iftira atmışlardır. Hayatımı tarih araştırmalarıyla geçirdim; bugün yeni binası hizmete açılan Osmanlı Arşivi için uğraşıp durdum. Şimdiye kadar tarihimizde ne Yavuz Sultan Selim‘in, ne de başka bir devlet adamının ‘Alevî katliamı’ yaptığına dair tek sahih bilgi ve belgeye ulaşamadım. Bu konunun ve devrenin en büyük uzmanı olan Prof. Dr. Feridun Emecen, sadece İran ajanlarının takibiyle ilgili belgeler bulduğunu ve başka bir vesika olmadığını söylüyor. Prof. Dr. İlber Ortaylı da aynı görüştedir.
Yavuz Sultan Selim”Ehli beyt’in 40 bin Alevî‘yi katlettiği alçakça bir iftiradan başka bir şey değildir. e ve ‘evlâd-ı resûl’e gönülden bağlı, ordusundaki Yeniçerilerin tamamı ‘Bektaşi’ olan ve Oğuz Kayı Boyu‘ndan bir Türkmen asıllı padişahın, böyle bir katliam yapması düşünülebilir mi? Bu iddiada bulunabilmek için ya kötü niyetli olmak ya da kara câhil ve saf olmak gerekir.
***
Yavuz Sultan Selim Han, Osmanlı Padişahları‘nın en büyüklerinden biridir. Bunları, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan SelimKanunî Sultan Süleyman , ve son asırda da Abdülhamid Han olarak sayabiliriz. YavuzOsmanlı İmparatorluğu , sadece 8 yıl süren hükümdarlığı süresinde topraklarını 2.214.000 km2’den, 6.557.000 km2’ye çıkararak üç misli arttırmış ve en kısa zamanda en fazla fütûhatta bulunan padişah olmuştur. Seferleri neticesinde, Doğu Anadolu, İran‘ın batısı, Mısır ve bütün Orta Doğu‘da Osmanlı Hâkimiyetini kurmuştur.
Yavuz Sultan Selim’Hilâfet’, i de almış ve Osmanlı-Türk Padişahları, ondan sonra ‘Halife’ unvanı da taşımıştır. Yavuz’Hâdimi’l harameyn’ş-şerifeyn’ , kendisini ilân etti ve ‘Mukaddes emanetler’i İstanbul’a getirdi.
Yavuz’Selimî’ , ilim tahsil etmiş şair padişahlarımızdandı. mahlasıyla yazardı. Türkçe şiirleri ve Farsça divanı vardır. Sert mizacına rağmen çok müşfik ve duyguluydu. Son derece dindar ve mütevazi idi. O bilinen küpeli ve pala bıyıklı resimleri doğru değildir. Ölmeden önce musahibi Hasan Can‘ın, ‘Şimdi Allah ile olmak zamanıdır sultanım’, sözü üzerine: ‘Ya sen bunca zamandır bizi kiminle bilirdin?’ cevabı beni hep duygulandırmıştır.
Son olarak Yavuz‘un şu sanatkârane dörtlüğünü yazmadan geçemeyeceğim: (Şiirde üsten alta ve çaprazlama aynı kelimelere dikkat ediniz).
‘Sanma şahım/herkesi sen/sâdıkane/yâr olur
Herkesi sen/dostun mu sandın/belki ol/ ağyâr olur
Sadıkâne/belki ol/âlemde bir/serdar olur
Yâr olur/ağyâr olur/serdar olur/dildar olur.’
Yavuz Sultan Selim Köprüsü hayırlı olsun. Şimdi sıra Kanunî‘de; bir eserimize de Şah İsmail adını koyalım, olur mu?…