KÜRT COĞRAFYASINDAKİ ÇÖZÜMÜN-BARIŞIN SONRASINDA PKK’NIN BOŞALTTIĞI SİYASAL VE TOPLUMSAL BOŞLUĞU AŞİRETLER Mİ DOLDURACAK?Galiba Kürt meselesinde başlara döneceğiz, az buz değil taaaa başlara… Ben diyeyim 50 siz deyin 100 sene önceye. Şöyle ki;
Birinci paylaşım savaşında, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan gibi klasik imparatorluklar ve İngilizEmperyalist İmparatorluğu ile boy ölçüşmeye kalkan Alman Emperyalist İmparatorluğu parçalanmış; ilk ikisi zaten 20 yy’la ayak uyduramayacaklarından yok olmuş, Almanların ise kanatları yolunmuştu (çok geçmeden bu kanatlar tekrar çıkacaktır).
Emperyalist imparatorlukların (İngiliz-Fransız) parçaladığı Osmanlı Emperyalinin küllerinden Türkiye Devleti’ni kuran Osmanlı asker ve sivil bürokratları, yeni devletinde Osmanlı kaldığı sürece parçalanmaya devam edeceğini görerek/düşünerek/şüphelenerek 20 yy’la ayak uyduracak bir devlet kurmaya girişmişlerdir. Devleti kurdukları coğrafyanın demografik yapısı imparatorluk kültüründen geldiği için yeni devletin sınırlarını oluşturacak “misak-ı milli” içinde, üstelik 1850’lerden bu yana bunca acı ve göçler yaşanmışken, bir sorun oluşmayacaktı. Sadece Osmanlı tebaası yerine Türk vatandaşlığını ikame etmeyle, 20 yy “muasır devletlerin” kurumlarını tesis etmeyle iç ve dış huzur sağlanmış, yeni yurdun kaynakları yeni devletin vatandaşlarının “mutluluğu için” seferber edilebilecekti. Eğitim ve sağlık yaygınlaştırılacak, düşünen insan sayısı artacak, yaşam kalitesi yükselecekti.
Olmadı, daha doğrusu arzulanan ölçüde olmadı. Şöyle ki;
Birinci paylaşım savaşında dayatılan anlaşmalara (Almanlarla 03.03.1918 de Versay, Avusturya ile 10.09.1919 da San Jerman, Macaristanla 04.06.1920 de Triyanan, Bulgaristanla 27.11.1919 da Nöyyi ve Osmanlı ile 10.08.1920 de Sevr). Bu anlaşmalara ilk ve tek direnen Türkler olmuştur ve bu anlaşmaya karşı yürütülen savaşın sonunun (Kurtuluş Savaşı 1919-1922) yeni devlet kurulmuştur. Ama Avrupa’da da bu gerçekçi olmayan acımasız anlaşmalar Avrupa devletleri arasında barışın kalıcı olmasına yaramamıştır. Yani dışta huzur yoktur.
İçte de huzur yoktur; yaygın cehalet, toprağa dayalı ilkel bir üretim tarzı ve bu üretim tarzının kurumsallaştırdığı feodal veya yarı feodal ilişkilerin dayattığı öngörüsüzlük yeni devlet düzenine yer yer kafa tutmalara neden oluyordu. Yasa ve gelenekler, yeni toplumsal yapı ile töreler ve hatta diyanet ile medreseler arasında doku uyuşmazlıkları yaşanıyordu.
Bu doku uyuşmazlıkları, yeni devletin eğitim ve sanayi hamlesi ile ve de yaratmaya çalıştığı, üretken olmayan Osmanlı Tanzimat tipi aksine, üretime, ticarete dönük ve yeni devlete sadık yeni tip bir cumhuriyet aydını ve burjuvası tipi ile batı bölgelerde nispeten aşılabiliyordu. Ama coğrafyası tarımda imalatta sanayileşmeye uygun olmayan coğrafyalarda eski yapı, eski kültür, eski töre vs. sürüyordu. 70’lere gelindiğinde, ülkenin batı coğrafyasından doğu coğrafyasına geçildiğinde çağ değişir duruma gelinmişti. Doğu coğrafyasında bir şekilde bireysel makûs talihlerini yenenler ise, karşılaştıkları yerel direnç karşısında, içinden çıktıkları toplumu dönüştürmekte zayıf kaldıklarında kapağı batı şehirlerine atıyorlardı.
İşte tam da bu dönemde, 70’lerin ikinci yarısında ortaya çıkan PKK doğu ve güneydoğu coğrafyasının çağdışı kalmış bu sosyal dokusunu ve üretim ilişkilerini dönüştürecek silahlı ve siyasal söylemle ortaya çıkıyordu. Kısaca PKK’nın yöredeki sosyal yapıya ve bu yapıyı arkasına almak için, stratejik olarak, devlete karşı yürüttüğü silahlı şoven mücadele sona doğru ilerlerken, kimsenin, bölgeye, bölge insanına, şoven söylemlerle bilenmiş PKK’lılara çözüm/barış sonrasının ne getirip ne götüreceği üzerinde açıklıkla pek fazla bir şey söylediğine şahit olamıyoruz.
Çözümlemeyi bir adım öne götürürsek, PKK silahlı, şoven, siyasal varlığının boşalttığı yeri kim, nasıl dolduracak? PKK siyasal parti mi olacak? Hadi canım sende.. Yazımızın ana fikri başlığında verildiği üzere PPK boşluğunu aşiretler dolduracaksa işte, tekrar 100 yıl öncesine dönmüş olacağız. Olur mu? Aynıyla vaki olmasa da olmaması için bir neden de yok. Sosyal yapıyı değiştirecek petrol ticaretinden başka (ki salt ticaret ağa-maraba ilişkisini güçlendirmeye yarar) bir proje yok şimdilik..
Bizde bir laf vardır ya, kervan yolda düzülür, diye.. Görünen o ki, bu işin sonunda da birileri düzülecek de, herkes kendi mabadını kollamak ihtiyacından olsa gerek, çok fazla öne çıkmak istemiyor. 20.04.2013