Ülkemizde boşanmaların %42 sinin ilk 5 yılda , bu % 42 nin de yarısının ilk 1 yılda gerçekleştiği ve boşananların %14 ünün aynı eşleriyle evlendikleri gerçeğinden dolayı evliliğin devamı konusunda en önemli ihtiyacımız sabırdır.
Fakültenin bitişine doğru evlenmeyi planladığım zamanlarda Türkçe ,Arapça ve İngilizce bir çok makale okudum. Bunlardan arapça makalenin birisinden okuduğum bir hikaye (kıssa) beni çok etkilemişti.
Makale bir doktorun evliliğini anlatıyordu , doktorun ağzından:
Doktor anne babası çok geçimsiz , sürekli , tartışan insanlar olduğu için evlenmekten ve kendisinin de eşiyle anne-babası gibi olacağından dolayı sürekli kaçıyordu.
Fakat dindar bir genç olduğu için Kuran ve sünnetin evlenmeyi teşvik eden hükümlerinden etkileniyor, o emirlere de duyarsız kalamıyordu.
Bir gün muayenehanesinde radyo dinlerken ‘Evlilik benim sünnetimdir. Benin sünnetimden ayrılan benden değildir’ şeklindeki Peygamberin sözünü işitti. Bu söz üzerine evlenmeye karar verdi.
Etrafını araştırmaya başladı. Annesi sabırsız olduğu ve evde babasıyla kavgaların genelde annesinin bu sabırsız ve sert çıkışlarından kaynaklandığını bildiği için doktor müstakbel eşi için en çok sabır özelliğinin kuvvetli olması üzerinde duruyordu. Her şeyden önce eşi çok sabırlı bir insan olmalıydı.
İş yerinde tanıştığı bir esnaf beyefendinin davranışları çok hoşuna gitmişti. Asil bir adam olduğu her halinden anlaşılıyordu. İşte benim aradığım huy, karakter , ağır başlılık bu demişti adamı tanıdıkça.
Adamın kızı olup olmadığını araştırdı. Doktorun yaşına uygun kızı olduğunu öğrendiğinde havalara uçmuştu.
Tüm araştırmaları sonucunda kızla evlenmeye karar verdi. İstemeye gittiklerinde kızın sabrını denemek için kahveyi üzerine kasten döktü ve yüzüne dikkatle baktı. Kızın yüzünde sabırsızlık ve kızgınlıktan eser yoktu. İşte benim istediğim insan dedi ve evlendi.
Yıllar birbirini kovaladı. Huzurlu ve mutlu bir evlilikleri vardı. Doktor eşinin özellikle sabrından , alttan almasından , yumuşak sözlerle konuşmasından çok memnundu.
Günlerden bir gün muayenehanesinden yorgun bir şekilde evine geldi. Hanımıyla konuşurken , hanımına yorgunluk ve stres sebebiyle sert bir şeklide hitap etti. Hanımı doktora daha önce hiç yapmadığı bir şekilde aynı sertlikte cevap verdi. Doktor şaşırdı ve hanımına:
-‘Nerde o engin , geniş sabrın ki ben seninle onun için evlenmiştim’ dedi.Hanımı;
-‘Sabır mı ? Ben sana göstereyim şimdi sabrı’ dedi.
Mutfağa giden eşi bir rahle(sehba) getirdi. Yumuşak bir ağaçtan yapılmış olan rahlenin her yeri diş iziydi
-‘İşte sabrım ve sonucu ‘ dedi. ‘Bu rahleyi ilk defa sen beni istemeye gelince kahveyi üzerime döktüğünde dişlemiştim. Ama artık rahlede dişlenecek yer kalmadı artı’ dedi.
Doktor gerçeği görmüştü. Sürekli karşı taraftan sabır ve anlayış beklemek doğru bir davranış değildi. Eşine şefkat ve muhabbetle dönerek;
-‘Haklısın. Evlilikte eşlerden birisi ateş olduğunda diğeri su gibi olmalıdır. Ben ateş olduğumda da sen su gibi sen ateş olduğunda ben su gibi olmalıyım. Aksi takdirde bu evliliği yürütemeyiz.’ dedi.
Kıssa (hikaye) burada bitiyor dostlar. Akıl sahibi insanlar olarak kıssadan hisse almak lazım değil mi ???
Ailede Huzur ve Mutluluk için gerekli 9 S ten Sabır diğer tüm 8 S içinde ihtiyaç. Ve sabır karşılıklı olmalı. Yani Sabır Birliği içerisinde sağlıklı bir aile hayatı sürdürülebilir. Tek tarafa yaslanan , sürekli bir taraftan beklenen fedakarlık ile istenen bir aile hayatı oluşturulamayacağını hikayemiz , kıssamız çok güzel ortaya koyuyor.