Damarlarındaki kan coşkun bir nehir gibi dolaşmalı ve yüreğine azgın bir şelaleden düşer gibi girmeli. Bir kuş gibi özgür olmalı beynin ve her organın acımasızca cezalandırmalı tembelliğini. Ve hep yenik düşmelisin duygularınla girdiğin kavgalardan. Ama her an da hazır olmalısın yeni kavgalara.
İnsan dediğin destan yazmalı. Heyecanların doruklarında maceradan maceraya koşabilmeli. Yanında taşıdığı ölü bir beden değil diri, heyecanlı bir beden olmalı. İnsan dediğin geçmişini geçmişe gömmeyi bilmeli, geçmişte yaşamamalı. Her gününe yeniden ve taptaze umutlarla, heyecanlarla başlamalı. Zira güneş her sabah yeniden doğuyor, doğmaya da devam edecek tüm karanlıklara inat.
İnsan dediğin pas tutmuş anıların arkasına sığınmayı reddetmeli. Yeni olan ne varsa onların peşine düşmeli. Bağlılıklarını iyi seçmeli insan dediğin. Ve her zaman kaçabilmeli kendisini büyülemeyen işleri yapmaktan. Yaşam bir kavgadır ve bu kavgada yara almaktan korkmamalı. Yeri geldiğinde kanamaktan da korkmamalı insan dediğin. Yerleşik olan her şeye isyan etmeli. Kavga etmeli yeri geldiğinde onlarla. Yaşamak istediği yeri ve şartları önce kendi beyninde inşa etmeli. İnsan dediğin tüm korkularının üzerine üzerine gidebilmeli. Yaşamında 'keşke' lere yer bırakmayacak şekilde yaşamalı herşeyi.
Bazen bir sesin, bazen bir düşün peşine düşmeyi bilmeli insan dediğin. Bir gülüşü içebilmeli ve sımsıcak bir merhabanın önünde saygıyla eğilmeyi bilmeli. Çıkmaz sokaklara girdiğinde bile asla umudunu yitirmemeli insan. Ve asla unutmamalıdır ki çaresizliğin çaresi her zaman çaresizliğin içinde biryerlerde saklıdır. Sadece güçlü olup onu oradan çıkarmaktır aslolan. Bu nedenledir ki acı çekerken bile gülebilmeyi bilmeyi insan dediğin. Zira bilmeli ki her acı bitecek bir gün. Bir şairi duyabilmeli ve başarabilmeli bir ağaç, belki de bir orman olabilmeyi. Yüzlerce dalı, yüzlerce sevdası olmalı. Oyunlara, tuzaklara, kaprislere, cahillere, entrikalara, küstahlara, küçük hesaplara, aptallara, korkaklara gülüp geçebilmeli insan dediğin. Hatta bunu kendisini en güçsüz hissettiği anlarda bile yapabilmeli. Her zaman ayakta durmayı becerebilmeli.
Acıyı, aşkı, mutluluğu, gözyaşını, düşü, hayal kırıklığını, iyiyi, kötüyü, eğriyi, doğruyu ve herşeyden önemlisi kendini bilmeli insan dediğin. Bir sel gibi akmalı. Yaşamdan mola istemek gibi bir hakkı olmadığını bilmeli insan dediğin. Hayata aç bir kurt gibi saldırmayı bilmeli ve bilmelidir ki hayat hiçbir zaman kendisini sürekli ayakta karşılayanlara karşı saygıda kusur etmez. Hatta Azrail bile….
Arzu Kök