Karadeniz TV'de her Cumartesi günü saat 13/15 saatleri arasında yaptığım Ali Tarakçı ile Mercek Altında programının gününü ve saatini değiştirdik. Önceki gün yaptığımız canlı yayında konuklarımla CHP ve Kürt sorununu tartıştık.
Konuklarım; Gazeteciler; Fehim Işık, Hüseyin Çakır ve Hak İş Yöneticisi Mustafa Paçal ile beraber Kürt Sorunu'nda gelinen noktayı ve kimi CHP milletvekillerinin neden ırkçı bir yaklaşımı dile getirdiklerini konuştuk. İlginç tartışmayı ve her yaptığımız prog-ramın tekrarını Cumartesi günleri saat 13 ile 15 arasında izleyebilirsiniz.
Sol nasyonalistler
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in eski yoldaşlarımızdan biri olmasına en çok şaşıranlardan biriydim. Hele hele kamuoyunda aymaz Güler'i savunanlar yok muydu? Güler'i herkes yanlış anlamıştı. Ve herkes CHP'ye saldırmak için fırsat kolluyordu o zaman saldırıya izin verilmemeliydi. Bunları söyleyen biçareler ise parti içinde en çok sevgisizliğin bayrağını sallayanlar olması ise apayrı bir tartışma konusuydu.
"Türk Ulusu ve Kürt Milleti eşit değildir" sözünü savunmaya kalkan biçarelere söylenecek tek söz ise şu: Yukarıda ki sözün neresi savunulacak bir söz? Hem solcu olduğunu, hatta kimileri daha ileriye gidip sosyalist sol bilmem neci olmuyorlar mıydı? Durdukları noktaya bakmadan, başkalarına saldırmıyorlar mıydı? İşte orada söz bitiyordu. Sol nasyonalistler dil sürçmesi yaşıyorlar ya da laf salatası yapıyorlardı.
CHP'de ulusalcıların önde gelen isimlerinden ve potansiyel Genel Başkan Adayı Muarem İnce, "CHP'de ulusalcı denilen bir gurup yoktur. Çünkü CHP zaten ulusalcı bir partidir" diyerek partinin asıl kimliğini ortaya koyuyordu. Ancak bu kimlikle iktidar olmak da mümkün değildi.
Ardından Baykal ekibinin Şahin Mengü'sü, partiden ulusalcıların değil devşirmelerin gitmesi gerektiğini söylüyordu. Söylenen sözün tersinden aslında aymaz Güler'in sözüyle benzeşmesi beni şaşırtmıyordu. Bu sözün söylendiğinde CHP'de "partiye katılan arkadaşlarımıza nasıl böyle söylersin, ayrımcılık yaparsın?" diyerek kıyamet kopması gerekirken susulması ise insanı şaşırtıyordu.
BDP Milletvekili Sırrı Sakık'ın, CHP'yi ırkçılıkla suçlayarak "Ya geçmişte yapılanlardan dolayı Kürt halkından, diğer halklardan özür dileyeceksiniz ya da her gün bizi karşınızda göreceksiniz. Haddinizi bileceksiniz. Oradan gelip, hele dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz. Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz” diyerek aymaz Güler gibilerle aynı ırkçı yaklaşımı ortaya koyması ise başka bir vahameti ortayı çıkarıyordu. Sakık'ın özür dilemesi, Güler'in ise pişkinlikle sözlerini savunmaya çalışması ise, zihinlerimizi kazıdığımızda ki ırkçı yaklaşımların olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyordu.
****
CHP'nin faşistlerine göre, bu ülkenin topraklarında yaşayan Kürtler milletten sayılmadığı için Türk ulusuyla eşit olmaları mümkün değildi. Ve CHP'ye sonradan gelenler devşirme olduğu için, kendilerini partinin asıl sahibi görenler acaba Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nu da 'devşirme' olarak mı görüyorlardı? Işte burası muammaydı.
Üretim biçimlerini kimler değiştirdi?
Hani kimi solcu arkadaşlarımıza onlar çok iyi biliyorlar ama bir bilmeyen olarak birkaç söz söyleyelim. Köleci toplumu, bir başka adıyla köleci üretim biçimini kim değiştirdi? Köleler mi, köle sahipleri mi?
Feodal toplumu yani feodal üretim biçimini kim değiştirdi? Topraksız köylüler mi yoksa toprak sahipleri mi? Feodal toplum, feodal üretim biçimini kapitalist topluma, kapitalist üretim biçimine dönüştüğünde toplumun devrimci gücü kimdi?
Aslında eski düzeni, eski üretim biçimini içinde bulunan karşıtlar değil ortaya çıkan yeni güç değiştiriyordu. Aynen köleci toplumu dönüştürenlerin köleler ve köle sahipleri değil de feodaller olması gibi.
Aynen feodal üretim biçimini, feodal toplumu dönüştürenler; topraksız köylüler ve küçük toprak sahipleri yada büyük toprak sahipleri değilde yeniyi ortaya çıkaran yani toplumun devrimci gücü burjuvazinin değiştirdiği gibi.
Ve asıl soru şu: Yeryüzünde egemen olan 18. yüzyılda ortaya çıkan ve halen iktidarı devam eden kapitalist düzeni, kapitalist üretim biçimini kim değiştirecek? Kapitalizmle ortaya çıkan işçi sınıfı (prolerya) ve burjuvazi mi? Değişim, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi mi yaşanacak?
Ve başka bir asıl soru ise şu: yeryüzünde ortaya çıkan üretim ilişkilerinin sonucunda ortaya çıkan devletler aynı mı?
Sorumun yanıtları tabi ki hayır. Devletlerde yeni üretim ilişkilerine, yeni düzene uygun değişiyor, dönüşüyor. Ve eski zamanın ideolojileri de mezarlıklarda yerini alıyor. Ve her değişimi gerçekleştiren yeni düşünce-zihniyet o zamanın ruhu oluyor.
****
Ulus devletler, ulusalcılık 18. yüzyıldaki kapitalist üretim biçiminin ve ilişkilerinin egemen olmasıyla ortaya çıkan batıya ait bir kavramdır. Yani, allahına kadar burjuvazinin ideolojidir. Ve 19., 20. yüzyılın ruhudur. Dünya da yaşanan iki büyük savaşın ve diğer yaşanmış irili ufaklı savaşların nedenidir.
Ve bugün yeryüzünde yeni üretim ilişkilerinin geldiği nokta yeni bir üretim biçimini ortaya çıkarıyor. Kol gücü tarih oluyor, burjuvazi ise eski burjuvaziye benzemiyor. Kol gücünün egemen olduğu dünyanın ulusal devletleri de artık tarih oluyor.
Küresel dünyada sermaye ve emek için sınırların ortadan kalkmasıyla, artık ulusal sınırlara ihtiyaç duyulmuyor. Bugün internet üzerinden yapılan ticaretin ulaştığı oranlar geleceğin dünyasının da nasıl olacağının göstergesi oluyor.
****
Yeryüzünde zamanın ruhuna ayak uyduramayan ve dönüşümeyen tüm devletlerin yitip gitmesi gibi, bugünde yeni dünyada zamanın ruhuna ayak uyduramayan devletler tarih olacaklar.
Bugün yeryüzünde ulus devletler değil küresel devletler kuruluyor. Ulus devletin kalbi olan onu ortaya çıkaran orta Avrupa'da ulus devletler tarih oldu.
Dünyanın en büyük iki savaşının yaşadığı ve yaklaşık 70 milyon insanın öldüğü, taş üstünde taş kalmayan Avrupa'da bugün sınırlar ortadan kalktı. Bayrakları değişti, ulus devletin en önemli argümanı olan paralar değişti, ortak paraya geçildi, ulus parlamentosunun ötesinde ortak olan Avrupa Parlemontosu kuruldu. Ve birkaç on yıl içersinde ortak ordusu olacak…
****
Bugün ulus devlet, ulusalcılık ilericilik filan değil aksine milleti tekleştiren, farklılıkları ortadan kaldıran faşizan bir düşüncenin zihniyetidir.
Yeryüzünde, yeni zamanın ruhunu okuyamayan tüm zihniyetlerin tarih olması gibi bizim ülkemizde eskinin tarih olmasına şahit oluyoruz.
Not. 20 yıl öncede aynı düşünceleri paylaştığım yazıları www.alitarakci.com.tr adresinden okuyabilirsiniz…