Başbakan yardımcılarının, bakanların, kerameti kendinden menkûl 'aydınlar'ın, âkil adamların, âkile hanımların ve de anlı şanlı köşe yazarlarının, 67 gün boyunca yalvarıp yakarmaları hiç para etmedi. Yüzlerce terör suçlusu ve sanığı, -olmayan- 'açlık grevi komedisi'ni, serok (başkan) Apo'nun bir sözü ile bıraktılar.
Ben en çok da Apo'nun zombileri BDP milletvekillerinin açlık grevini(!) bırakmalarına sevindim. Öyle ya, böylece Pe ke ke'nin robotları, gizli gizli kebap yemekten kurtulmuş oldular.
Bu acınası durum önemli bir noktayı bir kere daha ortaya çıkardı: Ortada Kürt kardeşlerimizin yararına çalışan bir örgüt yok; olsa olsa bebek katili, teröristbaşı Apo'nun menfaatlerini ve PKK mafya çetesinin milyarlarını kollayan adî bir eşkıya çetesi var… Eğer Apo'nun koğuşunu beş yıldızlı otel odası hâline getirir, bir de 'ev hapsi' numarasıyla münasip bir villaya yerleştirirseniz, değmeyin keyfine gitsin… Bu takdirde geçici bir süre için terör saldırıları da durdurulabilir.
Biliyorum şimdi, şeref, haysiyet, namus gibi kavramları önemsemeyen pragmatik 'arabulucu' esnafı ile bu aziz vatan topraklarının pazarlamacı seksüel prodüktörleri ağızlarını yayaraktan, 'Olsuuun, akan kan duracak ya!' diye 'müzâkereci' kesileceklerdir. Vatan, millet, şehitler onların umurunda mıdır? Ağababalarının söylediği gibi, 'Vatanım rûy-i zemin, milletim nev-i beşer'dir. Siz, 'Kimseye bir karış toprak vermeyiz!' diye yırtınırken, bu ciğersiz tâife bölünüp parçalanmaya zerre kadar aldırmamaktadır.
Bu iğrenç mantığa bakarsanız; madem ki Teröristbaşı Apo, bir işaretiyle uydurma açlık grevini bitirmeye muktedir olduğuna göre, terörü sonlandırmak için de bu bebek katiliyle 'müzâkere' etmek gerekir. Böylece koskoca devlet kurumlarını ve devletlûları, papuçlarımın seroku ile müzakereye oturtursunuz. O da yanaklarından bir kesme alarak 'ateşkes'e(!) lûtfen razı olur. Tek hücreli terliksi hayvanlar bile sizden daha şerefli ve akıllıdır…
Bu zillete milletçe katlanarak Teröristbaşı'nın önünde diz çökmeye razı olsak dahi, terör örgütünün bir müddet sonra tekrar toparlanınca saldırılarını başlatmayacağını düşünmek için ya geri zekâlı ya da hain olmak gerekir.
Şu hususu tekrar altını çizerek yazıyorum: Teröristbaşı ile müzâkereye oturmak, tamamen çözülmekte olan terör örgütünü canlandırmaktan başka netice vermez. Çünkü:
1. Teröristbaşının ve terör örgütünün asıl hedefi, Türkiye'yi bölüp parçalayarak ayrı bir devlet kurmak veya kurulmuş bir devlete bağlanmaktır. Bu nihaî hedef için siyasî, sosyal ve kültürel talepleri kullanmakta; özerk yönetim- federatif sistem-bağımsız devlet için uğraşmaktadırlar.
2. Irkçı, bölücü ve ayrımcıdırlar; Türklerle Kürtlerin çatışmasını isterler ve bunun için terör saldırılarını kullanırlar. Türklerle Kürtlerin tek millet olmasını sağlayan İslâma düşmandırlar. Kürtlere 'zerdüştlük' adı altında ayrı bir din dayatmaktadırlar.
3. Komünizmin en vahşî ve kabası olan Stalinizmi benimsemişlerdir. Tamamen dikta rejimi taraftarı ve demokrasi düşmanıdırlar.
4. En önemlisi de PKK'nın, tümüyle çıkar ilişkilerine dayanan bir 'mafya örgütü' olmasıdır. Örgütün ağababaları, milyarlardan vazgeçip de terörü durdurmazlar. Akan Türk ve Kürt kanı umurlarında bile değildir. Zira onlar, sermayesi kan olan bir şirketin vampir mensuplarıdır.
Terör örgütü tamamen etkisiz hâle getirilmek üzeredir. Terörle mücadeleye müessir şekilde devam edildiği takdirde, terör örgütünün kısa sürede dağılacağına muhakkak nazarıyla bakılmaktadır.
'Müzâkere' esnafı hödükler, Başbakan Erdoğan'ın önünü kesmezlerse, gelecek yıl -münferit olaylar haricinde- terörden bahsedilmeyecektir.(