Hayat bu demek ki, elimizde değil istediğimiz gibi olsun düşündüklerimiz, hep düz yolda yürüyelim karsız, çamursuz olmuyor işte nedense bizde buna hayat böyle deyip geçiyoruz.
Kalabalıklar içinde yalnız hissediyoruz kendimizi ne kadar neşeli ve mutlu görünmeye çalışsak ta her halimizden belli oluyor yalnızlığımız. Kimileri hak etmediği halde çok şeye sahip olurken sen emeğin helâlına şükrediyorsun. Sıkıntıların, sorunların üst üste geliyor boğuluyorsun, belki de böyle olması hayırlıdır diye teselli ediyorsun kendini.
İçindeki bütün güzel duygularını, kinini, nefretini haykırmak istiyorsun dilin dönmüyor sanki. En iyi bildiğin kelimeler bile düğümleniyor boğazına söyleyemiyorsun. Bazen bir hoş oluyor insan sanki ilk durakta inecek bir yolcu gibi yorgun, sanki her şeyin sonuna gelmiş gibi bıkkın. Yaşaman gerektiği halde yaşayamadığın içini süsleyen hayallerin yeniden bir daha yıkılıyor. Vay hayatın böylesine diyorsun fakat etrafına bakıp susuyorsun.
Yüreğindeki en kızgın ateşte üşüyorsun ama yinede hayatın verdiği rolü en güzel şekilde oynamaya çalışıyorsun. Bedenin yorgun yerinden kalkamayacak kadar, ruhun yorgun dünyayı görmeyecek kadar ama yinede yaşamak güzel deyip sarılıyorsun yeniden her şeye.
Hatta öyle oluyor ki ağlamak istiyorsun gözlerin çıkasıya, haykırmak istiyorsun avaz avaz ama olmuyor yapamıyorsun yakıştıramıyorsun kendine.
Gülüyorsun bu hayatın çarpık ve sahte yüzüne, gülüyorsun gördüğün ağlanacak hallere. Ve sitem ediyorsun gizlice acizliğine, çaresizliğine.
Kendi ocağının gurbetinde gibisin, her parçan bir yere dağılmış. Hangisini nerden toplayacağını, hangisini nasıl özleyeceğini bile bilmiyorsun. Mutlu görünüyorsun, hal bu ki sadece gereken rolü oynuyorsun.
Çok yorgunsun ama yürümen gerekiyor hem de hiç durmadan, için ağlarken sen gülüyorsun, sevilmesen de seviyorsun hem de canı gönülden. Ama olmuyor nedense istediğin gibi, her ne zaman umutla baksan hüsranla bitiyor sonu. İşte o zaman hayatın en ağır yükü biniyor omuzlarına taşı taşıyabilirsen.
Geriye bakıp geçen ömründen neler çalındığını düşünüyorsun, bedeninin ve yüreğinin ne kadar kayıp verdiğini, ne kadar yıprandığını görüyorsun. Karşılığında aldıklarına bakıp bu mu olmalıydı diyorsun.
Alıp başını gitmek istiyorsun diyardan diyara, hayalini kuruyorsun bundan sonraki geleceğin. Kestiremiyorsun ne olacağını çöküyor yine bir karamsarlık içine.
Hayatın omuzlarına yüklediği ağır yük gibi.
Çaresiz yine sığınıyorsun kadere ve gömüyorsun bütün aklından geçenleri yüreğine. Benim için ötesi yok demek gelmiyor içinden, yarın belki daha güzel olacak deyip avunuyorsun. Bir dost arıyorsun kendine içini dökecek, sana sırdaş olacak. Unutmak istiyorsun her şeye, yeniden başlamak istiyorsun yaşamın sunduğu güzellikleri bir bir yaşamak istiyorsun.
Onunla paylaşmak istiyorsun içindeki yalnızlığı, hayalini kurduğun her şeyi. Fakat bırakmıyor seni başındaki buhran ve sıkıntılar. Her ne olursa olsun hayata değer güzel olan her şeyi yaşamak gerekiyor. İşte bizi yaşama bağlayan içimizdeki bu umuttur.