Hüseyin Şengül abimiz, dünkü yazısının başlığı; “Arsa satışı yoksa, hizmet yok.” Ve yazısında beni eleştirmiş. Ben arsa satışlarını ve borçlanma yetkisini savunmuşum. Hüseyin abi, ‘arsa satılmadan hizmet olmaz mı?’ diye desormuş.
A be benim demokrat Şengül abim. Hem yazında ‘anlamam’ diyorsun hemde kalem oynatıyorsun. Hem ülkede iktidarların kitleri, yabancılara arsa satışını savunacaksın ama iş yerel yönetimlere gelince ulusalcı bir zihniyetini ortaya döktüren olacaksın.
Olmuyor işte…
Hiçbir belediye başkanı işbaşına gelirken, ‘borçlanarak, arsa satışı yaparak hizmet yapacağım’ diye gelmez. Çoğu inan koltuğa oturduğu gün beledeyinin mali yapısını görür… Hatta çoğu bunun farkında bile olmaz… Günü kurtarmak için lay lay lom yaparak yoluna devam eder.
****
Borçlanma korkulacak bir şey değildir a be Hüseyin Şengül abi…
Kentte üretilmiş arsaları satarak kaynak oluşturmakda kötü bir şey değildir.
Kimse parkları, yeşil alanları satmıyor. Satarsa bir kentli olarak sesini yükselt… Elini al pankartını belediyenin önünde birkaç arkadaşınla beraber protesto yap… Evleri dolaş kentli hemşerilerine derdini anlat.. Kamuoyu oluştur. Bir kentli olarak üzerine düşeni yap…
****
Hayatın her alanında demokrat olmak, liberal olmak öyle kolay bir şey değildir. Zordur…
Sürekli yazıyor ve konuşuyorum. Bir kez daha yazayım.
Sanayi toplumunun ürünü olan tüm düşünceler tarih oluyor. Ve bugünü anlamakta, okumakta zorluk yaşıyorlar. Dönüşmemişlerse ve öylece kalmışlarsa zamanın ruhundan haberleri bile yok.
Daha basit anlatayım.
Köleci üretim tarzını kim yıktı?
Feodal üretim tarzını kim yıktı?
Kapitalist üretim tarzını kim yıkacak?
Daha yeni bir dil ile sorayım. Üretim tarzlarını kimler dönüştürdü, kimler dönüştürecek?
****
Köleci toplumda egemen olanlar köle sahipleri ile kölelerdi. Feodal üretim tarzını toprak sahipleri kurdu? Ve kölece toplumun dinamiklerinden değildi.
Feodal üretim tarzını oluşturan ise toprak sahipleri ve köylülerdi. Ya feodal üretim tarzını kim yıktı, kim dönüştürdü? Burjuvazi.
Sonra ortaya çıkan kapitalist üretim tarzını kimler yıkacak yada kimler dönüştürecek?
Anlayacağın Hüseyin Şengül abi, kapitalist üretim tarzının ürünü olan sol-sosyalist düşünce (ve tabiki tüm düşünce sistemleri) yeniyi okumaktanda dönüştürmek için çaba sarf etmektende uzaklar.
Kendisine sol-sosyalist diyerek bugünü ve geleni anladığını düşünenlerde aslında o kimlikten uzaklaştıklarının farkında bile değiller. Yeni bir şey konuşulan neyse ayrı bir yazı konusu. Tartışmalar, okumalar devam ediyor.
****
Bizim ülkemizde de, geçmiş üretim biçiminin ortaya çıkardığı dinamikler değiştirmiyor ülkeyi. Ve bildiğimiz, anlatmaya çalıştığımız sistemde bu ülkenin topraklarında yoktu. Bakma sen üzerinde tonlarca yazılan yazıya, söylenen sözlere…
Bürokratik oligarşi tasfiye oluyor. Burjuvazinin düzeni değil. Ne olduğu belli olmayan(!) bir sistem tasfiye ediliyor. Ve biz bunu anlamakta zorlanıyoruz. Hele geçmişten gelenlerin, hala geçmişin değerleriyle yeniyi okumaya çalışanların işi oldukça zor.
Bunu senin yazında da anlıyorum.
****
Kentlerin büyümesi, kentlerin gelişmesi nasıl oluyor zannediyorsun? Tabi ki, ülkelerinde… Borçlanmak kötü bir şey değildir, ödeme dengelerin olduğu sürece. Kentin gelişimi için ürettiği arsaları gelire dönüştürmekte kötü bir şey değildir.
Yazdığım yazıda elmaları armutları karıştırmışsın diyorsun ya… Karıştırmak da kötü bir şey değildir Hüseyin Şengül abi. İyi bir meyve suyu olur… Hele yanına başka meyveleride katarsan daha iyi tatlar elde edebilirsin.
****
2 bin, 10 bin kişilik kentleri yönetmek kolaydır. İhtiyaçları bellidir. Hedefleri de… Ancak yüzbinlerin yaşadığı ve hergün büyüdüğü kentleri yönetmek ise birazcık zordur. Memur kafasıyla, klasik sol zihniyetle hele hiç olmaz.
Belediyeler, devlete olan borcunu ödemiyor diyorsun ya.. SSK gibi… Kentlerde yaşayan yurttaşların verdiği vergileri toplayan merkezi devlet, belediyelere vergi paylarını hakkaniyetle dağıtıyor mu? Dağıtmıyor Hüseyin abi. Belediyelerde bunu SSK gibi payları zamanında ödemeyerek dengelemeye çalışıyor. İnan kötü birşey değil…
****
Tutumlu olmak ise bana ‘yerli malı kullan’ gibi geçmiş dünyanın sloganlarını anımsatıyor. Ama şu soru gerçek. Yerel yönetimlerin giderleri denetlenmeli… Kent yönetimleri, kentte yaşayan hemşerilerine hesap vermeli. Gelirlerinde ve giderlerinde şeffaf olmalı… Yani katılımcılığa açık olmalı. Hesap verebilir mekanizmaları yaratmalı.
Son söz: Dediğin gibi a be Hüseyin Şengül abi, anlamadığımız, bilmediğimiz konularda kalem oynatmak yanlış olmuyor mu? Çevremizde o kadar çok böyle adam var ki.. Birde sen onlardan olma emi be abi…