Devlet yönetimi ciddiyet ister. Bilgi ister, tecrübe ister, tarihi
algılamak ister, öngörü ister.
Küresel güçler sömürge ülkelerinde beşinci sınıf insanları iktidara getirir
ve orada tutarlar.
İç ve dış destek ile orada uzun yıllarda oturabilirler.. Kullanılma süresi
sonrası deliğe süpürülebilirler. Ama ülkeye devlete verdikleri zararı
milyonlarca insan çeker.
Bakın; bugün utanç verici dış politika yürütülüyor. Türk devlet tarihinde
bu derece çelişkili, tutarsız, aciz, zafiyet içeren politika uygulanmamıştı.
Her gün terör can alırken; onlar uçak düşürülmesini, ABD ağzıyla gündemde
tutmaya çalışıyorlar, NATO'dan medet umuyorlar. Terör örgütü, Kuzey
Irak'tan saldırırken, genelkurmay başkanı ABD iznini, iktidar kararını öne
sürüyor. İktidar teröristlerle görüşürken, onların taleplerini yerine
getirirken, Hatay'da çadır kurup, Batı istihbaratçı ve askeri unsurlarıyla
muhalifleri örgütlüyor, silahlandırıyor ve Suriye'ye saldırtıyorlar. Ama
yine de Suriye'yi suçluyorlar. Yazık hem de çok yazık.
* *
Türkiye; yüzyıllar boyunca başta Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey
Afrika'da barışın huzurun, adaletin temsilcisi olmuştur. Farklı dine
mensup olanları ve farklı etnik halkları bir çatı altında tutan çimento
Osmanlı imparatorluğu dağılınca, 100 yıldır süren kaos, çatışma alanı oldu.
İngilizler ve Fransızlar bölgeyi sömürgeleştirdi, sınırlar çizdi, halkları
böldüler
ABD Egemenliği sürecinde ise Büyük Ortadoğu projesi kapsamında bölge
üzerinde sınırlar çizildi, NATO dergisinde NATO toplantılarında yayınlanan
bölgeye ilişkin haritalar şimdi ise uygulama aşamasındadır. Arap
baharı*denilen toplumsal değişim ve dönüşüm talepleri
ABD-İngiliz-Fransız
planlamaları ile örgütlenmiş ve kaos yaşanmaya başlamıştır.
Bush ya benden yanasın ya karşımdasın doktrini ile uluslararası toplumu,
Irak ve Afganistan işgallerinde yanına çekerken şimdi ki Obama yönetimi
ABD'nin kaosdan düzene doktrini uygulamaktadır.
Bugün; devletler önümüzdeki on yıllık küresel gelişmelere karşı kendi
durumlarını imkan ve kabiliyetlerinin tespitini yaparak yeni stratejilerini
belirlemişlerdir.
ABD ve AB, dönemsel değişiklikleri, uluslararası konjöktörlere göre
yapmaktadır.
Uzman diye yer alanlar; Batılı ülkelerin, kabul edilen ve uygulanan
stratejilerini alıp yorumluyor. Kendilerinin öngörüsü yoktur.
Birçok stratejik araştırma kurulu birimler vardır. Devletin tüm
bakanlıklarında, kamu kurum be kuruluşlarda üniversiteler stratejik
araştırma bu var. Bir dönemin AR-GE'leri olan bu birimler maalesef
özellikli olanların çalışma ortamları olmaktan uzaktır. Ancak hiçbiri
kapsamlı çeşitli konularda rapor hazırlayamamakta, yayınlayamamaktadırlar.
Oysa; Strateji öngörmek demektir. Alternatifli olarak olası gelişmelere
göre yapılması gerekenlerin planlanması demektir.
Türkiye'de maalesef DPT, MGK, TUBİTAK gibi yasayla görev alanları
belirlenen kurumlar, gerek Türkiye, gerek bölge gerekse küresel strateji
belirleyememektedirler.
Washington'un Pentagon'un, Londra'nın, Brüksel'in siyasetten askeri alana,
tarımdan bölgesel ilişkilere kadar belirlediği bir lişkiler ağında;
kuşkusuz izole edilmiş olarak yaşanamaz.
Her devletin milli duruşu vardır, olmalıdır. Aksi halde çelişkiler
yaşanır. Uluslararası toplantılarda ciddiye alınırlığınız olamaz. Güç
merkezlerinin temsilcisi gibi hareket edip te sonradan kendi insanınıza
bağımsız bağlantısız kendi irademizle hareket ediyoruz imajını yaratıp ta
uluslararası karar mekanizmalarında dışlanırsanız içerde ve dışarıda
itibarınız olmaz. Belki içeride itibarlı olma enstrümanlarını kullanarak
halkı yanıltabilirsiniz ama kısa süre içinde gerçekler ortaya çıkar.
Oysa; devletlerde devamlılık esastır. Devlet politikalarında iktidarda
olan siyasi partilerin tercihleri esas olmakla birlikte, devam eden gelen
esas yaklaşım tarzı üzerine hareket ederler.
ABD'nin küresel aktör stratejisi, başkanlar değişse bile değişmeyen temel
gerçekliktir.
Devlet stratejilerinde, komşu ve bölgesel ve küresel stratejiler
değişmemektedir. Sadece yöntem değişiklikleri olmaktadır.
Bürokrasi icra yeridir. Bürokratın deneyimi, bilgi birikimi gereklidir.
Devlet yönetimi; tarihi birikimine, bilgiye, öngörüye sahip kişilerle
yürütülmek zorundadır. Bilgisiz, birikimsiz, ilkesiz, tutarsız kişiliklerin
devlet yönetiminde olması her zaman sorunları artırır, huzursuzluk kaynağı
olur.
Bölge dışı devletlerin; gerek ülkemizde gerekse Ortadoğu coğrafyasında,
mezhep, din, etnik kimlikleri ayrıştırma stratejisine karşı bir ve beraber
olmalıyız. Ortak değerlerin, ortak tarihin, ortak şuurun yapısını tekrar
tesis etmeliyiz.
Türkiye; sözüne güvenilen, bölgede ve dünyada barışın, kardeşliğin,
huzurun teminatı olan bir görüntü vermeli ve uygulamaya yönelmelidir.
Günün Sözü: Bilgisini, yeteneğini, gücünü birleştiren insanlar, amacına
ulaşır.
Ne yazık ki içinde bulunduğumuz durumu yönetebilecek bir hükümetle yönetilmiyoruz..Vatandaş olarak tedirginlikle izliyorum malesef bütün gelişmeleri.