Dinler tarihi, dinbilim ve spesifik olarak da İslam dini ile ilgili yazılarımda, çalışmalarımda kimi zaman anlatmak ya da yapmak istediğimin raydan çıktığı olur… Bu durumlar genellikle benim, kullandığım kelimeler ve tabirlerden ötürü karşı tarafta bir "din alimi" olarak algılanmam, buna bağlı olarak da ya hiç önemsenmemem ya da tam tersi fazla ciddiye alınmamdır. Ve ikinci seçenekte, birden bire "fetva makamı" haline getirilirim; "oruçluyken havuza girmek caiz mi?" falan gibi sorular gelmeye başlar…
Bir diğer senaryo ise, "karşı tarafın" kendince zeki sorularıyla beni kenara sıkıştırma azmi üzerinde döner… Durup dururken celallenen birisi, ya "madem hadisleri kabul etmiyorsun, namazı nasıl kılıyorsun?" gibi dahiyane sorularla ya da "madem öyle, kutuplarda nasıl namaz kılınır?" gibi zeka küpü paradokslarla üzerime yürümeye kalkar…
Beni apolojist kılmaya çalışan beyinlerden sıkça duyduğum sorulardan biri de, kölelikle ilgili olanlardı ve üzerinde epeyce kafa yormuşluğum, kalem oynatmışlığım da olmuştu…
Öyle ya, Kuran evrensel ise, üstelik zaman kavramının üzerinde, ötesinde ise, yani her çağa, her coğrafyaya hitap ediyorsa, kölelikle ilgili ayetler neden vardı? 1400 yıl önce tamam ama günümüzde, 2012 yılında kölelik mi kalmıştı? Eğer Muhammed Peygamber ya da Allah köleliği yasakladı ya da kaldırdıysa, köle azad etmeye yönelik ayetlerin günümüzde anlamı neydi? Eğer o ayetler, sadece o dönemi ilgilendiriyorsa, Kuran'ın nasıl "her zamana" hitap ettiği söylenebilirdi? Döndük mü yine en başa…
Kimi çalışmalarımda, yorumlarımda, okumalarımda ben de bu noktaya takılmış ve kölelik ifadelerinin bir kısmını "işçi sınıfı" olarak tevil etmiştim…
İşçi sınıfı kavramı, en azından füturistik ütopyalardaki her işi robotların, androidlerin yaptığı bir dünya gerçek olana kadar, geçerli bir sınıf…
Ancak, köleyi azad etmek gibi, bir işçiyi serbest kılmak, özgür bırakmak ne anlama gelir peki?
Tam burada başka bir noktaya geçeceğim; epey önce izlediğim bir videoydu, yakın zamanda "Arif'in Menchester'a attığı golü ararken" yine denk geldim ve izledim, daha doğrusu dinledim…
Bir bankanın çağrı merkezi çalışanının, bir vatandaşla yaptığı telefon görüşmesinin ses kaydı…. Telefondaki kadın, yeni telefon bankacılığı hizmetlerinden bahsetmeye çalışırken, adama bir türlü derdini anlatamıyor… Kadın "444" dedikçe, adam "kaç para ödeyeceğim, borç ödemesi için mi arıyorsunuz?" diye soruyor… Bir süre sonra adamın anlamamakta ısrar etmesi ve sürekli aynı soruları sorması, kadının sesindeki yılgınlık, bıkkınlık tonu yüzünüzde bir tebessüm oluşmasına neden oluyor… (En azından ben, buruk bir tebessüm ettim, kahkahayla dinleyeni var mıdır bilmem…)
Esas bomba ise sonda geliyor, adamcağız, iş yerini su bastığını, halihazırda suyu temizlemeye çalıştığını, bir elinde telefon varken, bir eliyle kovayla su boşalttığını itiraf ediveriyor…
İşte, cevabını aradığımız soru, tam da bu ses kaydının, bu itiraf kısmında gizlidir.
Kölelik, sadece boynundan zincire, ayağından prangayla bağlı olmak, kolunda damga taşımak değil… Daha doğrusu, bu köleliğin "sembol" hali…
Firavun'un emrindeki, kendi kararlarını veremeyen, kendi çıkarına-yararına çalışmayan, emeğinin karşılığında karın tokluğu edinen ve en temel haklarından bile yoksun olan, daha doğrusu bir hakkı söz konusu dahi olmayan bir köle ile, günümüzde asgari ücretle, sigortasız çalışan, gırtlağa kadar borç içinde yaşayan, kendisine dayatılanı yapan, dayatılanı bilen ve sorgulamayan bir işçinin, emekçinin farkı ne?
Kendi işinde de çalışsa, bir şirkette "yönetici" de olsa, kredi kartlarının, kredilerin batağına saplanmış, her geçen gün daha fazla borca batan, borçla borç ödeyen, daha fazla tüketmesi, dolayısıyla daha fazla borçlanması ve borçlarını ödeyebilmek için daha fazla çalışması dayatılan bir kişi ile, bir kölenin farkı ne?
İşte bu ses kaydında, dükkanı su içinde kaldığı halde tek eliyle telefonu bırakmayan, bankanın yani "efendisinin" ağzından çıkan her rakamı, her sayıyı ödemesi gereken bir borç bilen ve sorgulamadan kabullenen, sorgulamayı aklından bile geçirmeyen, robotlaşmış, makineleşmiş adam, modern çağın kölesinin resmidir…
Günümüzde firavun, tiran, efendi bellidir.
Bir sistem olarak emperyalizmin ta kendisi, en büyük, en muteber "sahip" tir…
Günümüzde köle bellidir. Emperyalizmin pençeleri altında sıkışmış, çırpınan milyarlarca insan emperyalizmin kölesidir…
Günümüzde, köle azad etmek; bir insanı emperyalizmin pençelerinden kurtarmaktır. Bir işçinin kredi kartı borcunu ödemek, bir esnafın aldığı krediyi kapatmak, onu özgürlüğüne kavuşturmaktır.
Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts