“Millet iradesinin hiçe sayıldığı, “Dün dündür, bugün bugündür…” tekerlemesinin ağızlarda pelesenk edildiği, inanç ve kültür değerlerinin dinamitlendiği, “Devr-Sabık – Millî Şef” dönemini aratmayacak kaos ve yıkıntıların yaşandığı bir zaman dilimi üzerine, çeşitli baskı, tuzak ve oyunlara rağmen iktidar olan Millî Ruhun, Güneş gibi doğduğu bir zaman üzerinden seneler geçti…
“İktidar olmak başka, muktedir olmak başkadır” gerçeğinde; neler yapılıp/yapılmadığı, millete vaat edilen sözlerin yerine gelip/gelmediği, AK Parti Hükümetinin artı ve eksileri, yapıp/yapmadıkları gerçeklerini herkes unutsa, tarih unutmaz…En güzel şahit zaman, tarih ve millet irâdesidir. Gerçeklere ve temel değerlere gem vurulmaz, kelepçe ise asla…”
İfadeleri; Haziran 2007 tarihinde basılan “AK SÜT İÇİNDE, AK KIL”I GÖREN KALEMLE NEDEN AK PARTİ? İsimli eserimin önsözünden alınmıştır.“Sert ve dürüst, kırılan fakat eğilmeyen, özü ile sözü bir, imanından tâviz vermeyen, dâvâ adamı, milletin vekillerine ithaf edilen” 302 sayfalık eser, milletvekili aday listesine alınmamamıza vesile olmuş bir eser olarak yerini muhafaza etmektedir. Bir partinin artı ve eksilerini çekinmeden yazan, milletin vekillerinin kimler olması gerektiğini işaret eden, gerçek siyasetin ve siyasetçinin nasıl olmasını vurgulayan, bilgi/belge ve resimlerle hedefi gösteren bir eser…
Yeni bir seçim dönemi daha yaşandı ve AK PARTİ yeniden iktidar oldu…Sürgün adaylar gösterildi, sürpriz listeler hazırlandı, menfaat yarışlarında, koltuk kapma oyunlarında fırıldaklar birbirini kovaladı.
Genel başkana dokunmanın bir ibadet olacağı sapıklığını/günahkârlığını ve yallozluğunu gösteren kişi bile milletvekili seçildi. Bursa sil yeni baştan, sancılı liste, sancılı seçim ve ‘patron benim’ dedikten sonra, ak partiye kara bir leke olarak düşen fitne furyası bugünlere kadar geldi.
Karşılıksız olarak inandığı davası uğruna gayret gösteren, aday adayı olan, AK PARTİ’nin temel misyonunu destekleyen, gerekirse canını verebilen dava adamları, insanımız unutuldu, vefa borcu ödenmedi. Bakan, milletvekili ve parti kademelerinde görev yapan veya Bu makamlara gelebilmek için bin bir türlü oyun ve entrikalardan süzülen, Ak parti misyonu ile uzaktan/yakından ilgisi/bilgisi bulunmayan köşe kapmaca adamları koltuklara yerleştirildi, tayin ve nakilleri yapıldı, kadrolaşma siyasetten ziyade etnik ve bölgesel milliyetçilik haline getirildi.
“Hakkı ve halkı hoşnut etme çizgisinde Sevk-i İdare Sanatı” olarak tarifi yapılan siyaset kirlendi, sulandı, cıvatası çıktı demek mümkün..At idare edene seyis, insan idare edene siyasetçi denir amma, günümüz anlayışında siyaset bambaşka mecralara götürüldü, bir nevi yalakalık, yallozluk haline getirildi diyenler haksız olmasa gerek.
Öz mayasıyla iktidar olan, bu maya sayesinde daha nice yıllar iktidar olacak AK Partinin Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç diye bir ağabey var. Refah ve Fazilet dönemlerinde Manisa Milletvekili seçilen, partinin “Yenilikçi Kanadı”nda yer alan, Abdullah Gül’ün parti genel başkanlığını destekleyen ve neticede AK Parti saflarında yerini alan, sözünü budaktan çekinmeyen, çeşitli koltuklarda oturmasını bilen bir dost..
Manisa seçimlerinde Bursa’dan giden gönüllü heyet ile birlikte köy köy dolaştık, mahalle mahalle konuşmalar yaptık, günlerce uykusuz kaldık, toz/toprak yuttuk, Bülent Bey bunları çok iyi bilir.
Köprüler altından sular, seller geçti, vefâ “Vefâ Bozası” haline geldi, unutuldu gitti. Siyaseti bırakmayanlar arasında, Genel Başkan yardımcılığına kadar geldi ve saçları da iyice ağarmaya başladı.
Birkaç yazımda bahsetmiştim. Bülent Arınç Manisa’dan Bursa’ya ‘sürgün’ gelen bir aday olarak siyasette yerini aldı, artı ve eksileri ile siyasi bir karizması bulunan, Bursa’da iz bırakan Faruk Çelik’de aynı şekilde Urfa’ya gönderildi.
Bülent Arınç, zaman zaman hatalar yaptı, Başbakana zıt demeçler verdi, konuşmalarda iğneledi. Bu günlerde yeni gafları ile yeniden gündemde. İster hata kabul edin, ister gaf, ister seniz fitne deyin, son hatası kabul edilemez.
Bursa AK PARTİ İl Başkanlığı seçiminde kazanların kaynamasında Bülent Arınç’ın taraf olan tutumu belli oldu. Son bir konuşmasında; aday olan Şevket Orhan için: “Merkezin, bizim adayımız Sedat Yalçın, Şevket Orhan Aday olmasaydı iyi olurdu…” demesi fitneyi ateşledi, parti içine ikilik soktu, adil olmadı, objektif olmadı, hoş olmadı…
Yolcular gider, han yerinde kalır… Bülent Arınç, Manisa’dan bir daha aday olamaz ama, Faruk Çelik Bursa’da… Cumhuriyet tarihinde ilk defa, sert ve dürüst bir samimiyeti, riya perdesi altında saklanan yapmacık nezaketten üstün tutarak yazdığımız kitabımız, parti için gayretlerimiz, mayaya bağlılığımız ve hizmetlerimiz bellidir, delege bile yapılmayan benim gibi nice dava adamı, hizmet neferleri buradayız…BURSA’dayız, saflarımız ve ideolojimiz belli…
İktidarlar ve Milletin vekilleri, güç ve iktidarlarıyla; halkımızı şerlerden, adaletleriyle ve onları zulümlerden korudukları ölçüde başarılı sayılır, istikbal vaat ederler. Aksine ikbal mumları söner, sonra da yıkılır gider, arkalarında lânetlerle seslendirilen bir herc-ü merc bırakırlar. Tarih ve siyasi hayatı tetkik edecek olursanız; bu hep böyle olmuş; niceleri köprülerden geçmiş, niceleri attan inip eşeğe, eşekten inip ata binmişler, makam ve şöhretleri unutulup gitmiştir. Millete hizmet edenler, doğruluktan ayrılmayanlar müstesna…
AK Partiyi iktidar eden zihniyet, millî irade, halkımız böyle bir siyaset istemiyor. Birilerinin köşeleri dönmesi, kasalarını doldurması, koltuklarını güçlendirmesi, akrabayı taallukatı bir yerlere getirmeleri, vekilliklerini şan/şöhret makamı olarak kullanmaları için vekil istemiyor.
Hakkı ve halkı hoşnut etme çizgisinde gayret bekliyor, hizmet istiyor. İdeal ve ideoloji istiyor. Adam gibi babayiğit milletvekili istiyor. Hele böyle partide üst kademelerde bulunan kişilerin siyasete, özellikle Bursa’ya fitne sokmalarını hiç istemiyor.
60 yıldan beri yazıyor, söylüyorum. Bir makam ve menfaat beklemedim, anlım açık, kalemim kırık değil. Dalkavukluk ve ince yağdanlığı hiç sevmedim, sevmem.. Hak rızasını kazanmaktan başka hiçbir isteğim yoktur, ölünceye kadar bu kalem ve kelam böyle devam edecektir.
Yazık oluyor gerçek siyasete, Millî İrâdeye, halkın inançlarına, parti mayasına ve milletin vekilliğine..
Her zaman olduğu gibi, yine bir şiirimi sizlere armağan etmek istiyorum:
GÜL DİKENİ
KALK YİĞİDİM!
Kalk yiğidim, kalk, silkin ayağı kalk,
Kulluk için yaratıldın kenden bak,
Kur’an’da zafer müjdeliyor Hakk,
Karanlıklardayız,bir mumda sen yak,
UYAN, UYANDIR, BİZ SEFERE GİDİYORUZ!
Kalk yiğidim kalk, neler oldu bize?
İtin izi karıştı, atın ize,
Mübarek emanet yüklendi size,
Avrupa Birliği vermiyor vize,
BOYA, BOYANDIR, BİZ MENZİLE GİDİYORUZ!
Kalk igidim kalk, mazide kaldı çağlar,
Seccâdede ak pürçek, anam ağlar,
Kurudu, soldu, ürün vermez bağlar,
Yol vermez oldu, yâre giden dağlar,
DAYAN, DAYANDIR, FERHATLARA GİDİYORUZ!
Yiğidim kalk, asâlet bağlı öze,
Ulu çınar, ak alın, büyük göze,
Cevher iman, sönmeyen ateş köze,
Fırsat vermen, leke düşmesin söze,
DUYAN, DUYANDIR, SÛR DÜDÜĞE GİDİYORUZ!
Kalk yiğidim, Asr-ı Saadet gelecek,
Ehl-i Küfür, bunu böyle bilecek,
Ağlayan yüz, elbet bir gün gülecek,
Bekler Sakarya, alın teri silecek,
KEMÂLİ KALK BAK, HEP BİRLİKTE GİDİYORUZ!