“İşten çıkış saatiydi. Genç kadın yorgun argın durağa doğru yürüdü. Kafasında bir yığın düşünce ile durağa vardı. Orada bulunan banka çöktü kaldı. Akşam karanlığında durak insanlarla doluydu fakat genç kadın kendini yalnız hissediyordu. Başını göğe kaldırdı. Ay tam dolunaydı. Kocaman ve ihtişamlı bir şekilde gökteki yerini almıştı. Sonra kafasını önüne eğerken gözüne kendini aydınlatabilen sokak lambası takıldı. Kafasındaki düşünce yumağı ile lambaya dalıp gitti. Lamba otantik görünüşe sahipti ve eskiydi. Öyle eskiydi ki camının üst tarafı hasar görmüş ve biraz açıklık oluşmuştu.
Bu lambanın bir de misafiri vardı. Nasıl çıktıysa minik boğum boğum tombik bir tırtıl lambanın içinde yaşıyordu. Lambanın rüzgar giren tarafından içeriye yapraklar dolmuştu. Tırtıl acıktıkça yaprakları yiyerek besleniyordu. Onun için yaşamak zordu. Ne su ne de ağaç görebiliyordu. Ailesinden de ayrı kalmıştı. Bir başına yaşam mücadelesini veriyordu. Aşağıdaki durağın kalabalığı, yoldan geçen arabaların korna sesleri, egzos kokuları minik tırtılı rahatsız ediyordu. Oraya sıkışıp kalmıştı. Arada etrafı izliyor, bu kapandan kurtuluş çarelerini arıyordu.
Günler böyle geçe dursun bir gün cama ince belli, narin elli, kirpikleri ok gibi, kanatları geniş ve rengarenk bir kelebek gelip kondu. Tırtıl hemen o tarafa koştu. Kelebek edalı bir şekilde gülümsedi. Kelebeğin gülümsemesi Tırtılın kalbini delip geçti. O da bir gülümseme ile karşılık verdi. Yalnız bir sorun vardı. Kelebek gönlünce uçarken, Tırtıl boğumlarını bile kıpırdatmakta güçlük çekiyordu. Bir müddet sonra kelebek elini uzattı ama Tırtıl sadece somurtarak bakabildi. Kelebeği elinden kaçırmıştı. Kanatlanmak gibi bir özgürlüğü yoktu.
Oraya mahkum kalmıştı. Tırtıl bulunduğu mekandan mutsuz yaşarken artık yenilenme dönemi gelmişti. Zamanı geldiğinde Tırtıl kozasını örmeye başladı. Tamamen kozanın içine girdikten sonra yavaş yavaş kanatlanarak kozadan kelebek olarak çıktı. Her kışın sonunda bir bahar vardır, Tırtıl da baharı kelebek olarak karşıladı. O gece dolunaydı, kelebek artık doğaya uçacakken sevgilisiyle tekrar buluştu. Gözlerine inanamadı, çok mutluydu. İki sevgili dolunayın aydınlattığı gecede birbirlerini bulmanın sevinci ile o diyardan bu diyara uçmaya başladılar.
Genç kadın gürültü ile kendine geldi. Otobüs gelmişti. İnsanlar otobüsün önünde yığılmışlar sıranın önüne geçmek için birbirlerini ittirerek otobüse binmeye çalışıyorlardı. Son anda otobüse binebilen genç kadın evinin yolunu tuttu. “
Hayat yolunda adımlarımızı atarken; bazen koşarız, bazen uçarız, bazen de sürünürüz. Kolaylıklar içinde kelebek gibi de doğabiliriz ya da tırtıl gibi zorluklar içinde doğup hayatımızı kolaylaştırmaya çaba gösterebiliriz. Her ne şekilde olursa olsun hayat yolculuğu bitene kadar geçirdiğimiz günler bizi eğitir. Önemli olan hayatınızı istekleriniz doğrultusunda gönül rahatlığıyla geçirebilmenizdir.
Baharda açan çiçekler kadar güzel kokulu sabahlarınızın, yağmur sonrası serinliği gibi ferah akşamlarınızın ve huzur dolu bir hayatınızın olmasını dilerim.
Sevgili Aslıcığım;
Akşam iş çıkışı o yorgunlukla gördüklerini hayal dünyanda şekillendirerek ne güzel bir hikâye haline getirmişsin.
Tıpkı dediğin gibidir. Kimi kılını bile kıpırdatmadan her türlü imkânın içine doğar ve baştan sona kadar rahat eder, kimisi de eğer mücadeleci bir ruh taşıyorsa her şeyini sil baştan kendi yaratır. Eğer ''hangisi daha değerli '' diye sorarsan, tabii ki mücadeleyle elde edilmiş olanıdır.
Ellerine sağlık diyorum…
Bahar çiçekleri kadar güzel, tıpkı onlar gibi kokan dileklerin ve bu güzel öykün için teşekkürler Aslıcığım…
Sevgilerimle…
Sevgili Zeugmacığım;
En değerli varlıklarımız zor elde ettiklerimizdir. Sana katılıyorum,çünkü zafer kazandığımızda hissettiğimiz duygular gibi hoş duygular yoktur.
Güzel yorumların ve dileklerin için teşekkür ederim.
Sevgilerimle….
Olaya çok temiz ve saf bir dille başlanılmış fakat anlatılmak,vurgulanmak istenene geçişler o kadar iyi betimlenerek ifade edilmişki;harika bir yazı dersem abartısız olur,elinize sağlık hocam yazılarınızı okumaya devam edicem yeni paylaşımlarınız bekliyorum 🙂
Sevgili Aslı Hanım,
betimlemeler, duygu ve dilekler hepsi çok güzel de, öyküdeki tırtıl pupa evresinden kelebek evresine geçtiğinde kelebek de evre değiştirmiş olacağından buluşmaları imkansızdır. Keşke ikisi de tırtıl olarak tanışsalar ve pupadan çıkıp birbirlerini bulsalardı, öykü daha gerçekçi ve anlamlı olurdu 🙂
Saygılarımla.