Usta Yazar Bekir Coşkun; sadece yazmıyor; anlatıyor; öğretiyor!…
Öğretirken de gülümsetiyor…
Size bir özelliğinden daha söz etmek isterim: İLHAM DA VERİYOR…
"Şam Babası" O'nun güzel yazılarından birisinin başlığı…
İşte ekte okuduğunuz da O'nun ilhamının bana yazdırdığı….
Ben de beğenilerinize sundum.
Takdir sizin.
Şayet; lütfeder; bir-şeyler söylerseniz eksiği benim;
övgüler tereddütsüz Büyük Usta Bekir Coşkun'un;
Durumu bilesiniz ve teşekkürü O'na edesiniz..
Benden hepinize sonsuz saygılar…
ŞAM BABASI!..
Çocuk;
Sekiz yaşlarında;
Mezarlıkta!..
Belli ki; dolaşmışlığı çok buralarda..
Tanışı mezarlıkta gördüklerinin.. acı ortak olunca..
Farklı bir gün; bugün…
Şaşırdı önce;
Mezarlıkta; bakan amca'yı görünce.
Çocuk bu; ne bilsin; atlamak geldi içinden kucağına.. önce;
Sokuldu yanına;
Usulca!…
Haykırır gibi, fısıldadı; bakan'ın kulağına…
''Ben'' dedi; ''babamı hiç görmedim!…''
Okşamadı saçlarımı, koklamadı beni, kucaklamadı; doyunca…
Tutmadı hiç elimi;
Ben de tutmadım hiç onun elini!..
Sekiz sene önce şehit olmuş,
Ben annemin karnındayken; babam nöbetçi kulübesinde vurulmuş!…
Suçlandı bakan!.. Utandı;
Yere baktı !..
Ürktü görüntüsünden…
Yer yarılsa, yedi kat yere batacaktı;
Kızardı, yandı; ekşidi suratı;
Bulsaydı fırsatını; tören-mören demeyip bırakıp kaçacaktı!..;
Nasıl özür diler ki bir bakan; sekizinde bir çocuktan;
Yer sağır, gök dilsiz kesildi;
Lahavle çeker gibi; kurtulmak için sıkıştığı durumdan;
Sabır ve metanet diledi kendine; dualar etti; bir Hızır göndersin diye Tanrıdan!..
Bir film gibi aktı gözlerinin önünden çocukluğu;
Çınladı kulağında o ses; eski Türk filmlerinden defalarca duyduğu:
''Size baba diyebilir miyim!?''
Küçücük bir tornistanla kurtarıldı durum;;
''Baban benim bundan böyle yavrum!..''
Duygulandı; eline cebine attı; kartını uzattı!..
Ne zaman düşerse baban aklına,
Unutma;
Baban benim bundan sonra; beni ara!..
*******
Birkaç gün sonra!.
12 Tabut gördü çocuk; Al bayraklara sarılı!…
Sıra sıra…
Ve tabutların arkasından koşan çocuklar gördü;
Bitkin… ve ağlamaklı…
Birinin elinde bir yeşil yaprak; Al bayraklı tabuta yetişmeye çalışmakta koşarak!..
Betül'müş adı…
Daha öncekiler de Ayşe'ydi; Zeynep'ti; Zeliş'ti; Elif'ti…
Yoktu ki Betül'den hiçbirinin farkı!..;
Baktı; baktı..
Önde o Al bayraklı tabut olmasaydı Ve bir de Betül koşarken ağlamasaydı;
O yeşil yaprakla Betül'ü bayrama koşuyor sanacaktı!..
Yine oradaydı!..
Bakan;
Hem de ön saftaydı!..
Bir resim çizdi zihninde çocuk;
Ögesi; Bayrak!.., kalabalık!.. Tabut!..
Yerlerine yerleştirdi!.. evimizdeki resmin aynısı dedi!..
**********
Düşündü çocuk;
Farkı yok bugünün dünden!..
Kim beslenir; bunca kinden, nefretten!…, Kim tutar çanağı.. ölüme!..
Bir resme baktı; bir de Bakana;
Yakınında olsa; haykıracaktı!..
Bir tek baba yeter mi bunca yetime!..
Bakan'ın verdiği kartı çıkarttı;
Öfkeyle yırttı!..
Attı!..
Asılolan ''şambabası!'' olmak değil; babasız bırakmamaktı!..
Mehmet Halil Arık
Emekli Eğitimci