Hani Nasreddin hocanın fıkrasında anlatılır ya, herkesin de bir parça haklı olduğu yerler olur. Hiç kimse sütten çıkma ak kaşık değildir de kendisini öyle zanneder ya da öyle pazarlar. Belki de demokrasinin en zayıf noktası burasıdır. Demokrasi kendi kurallarını çiğneyebilecek kişi ya da zümrelere de geçit verebilir. Demokrasiyi darağacında sallandırabilecek olan kişilerin başa geçmelerine olanaklar sunabilir, istismar işe yarayabilir. Kendisini halka seçtirmek demokrasinin tek şartı ise bu durumda Kenan Evren’e ya da Saddam’a kim laf söyleyebilir ;?
Televizyon programında HUMEYNİYİ SEVİYORUM FAKAT ATATÜRK’Ü SEVMİYORUM O DİKTATÖRDÜ diyen İngiltere de yaşayan kara çarşafa bürünmüş bayanlar bile demokrasi içinde bulunabiliyor. Birisi de çıkıp sormuyor o kara çarşaflı bayanlara SİZ İRAN DA HUMEYNİYİ SEVMİYORUM ŞAHI SEVİYORUM. HUMEYNİ DİKTATÖRDÜ VE İRAN IRAK SAVAŞINDA BİNLERCE MÜSLÜMAN KANINI DÖKTÜ. ONUN SADDAM DAN FARKI YOKTUR diye İran televizyonunda konuşabilir misiniz diye.
Hayat işte böyle tuhaf bir şey. İngiltere de yaşayıp İNGİLTERE DE DEMOKRASİ VAR deyip Türkiye de türk televizyonlarında Dolmabahçe önlerine dizilmiş İngiliz savaş gemilerine binip kaçan Vahdettin hayranlığıyla Atatürk’e diktatör diyeceksin ve Fransa da yetiştirilip devşirilen Humeyni yi seveceksin. Şaka gibi. O çok güçlü İngiliz gemilerine kafa tutan ve Samsın dan kurtuluş savaşını başlatan ve bir devlet kuran adama diktatör diyeceksin. Bir de Müslüman kılığında çarşaflara bürünüp Osmanlı askerlerinin boğazlarını Araplara kestiren İngiliz casusu lwrens’e Yasin-i şerifler indireceksin. Öbür taraftan da Ortadoğu da arap baharında o beğenmediğin diktatör dediğin adamın kurduğu T.C ile Araplara hava atacaksın. Şaka gibi.
Seçilmişlerin de atanmışların da birbirlerine söylediği eleştirilerde çok haklı yönler de var. Seçilmiş ve atanmışların kendince yaptıkları çok büyük hatalar, istismarlar, münafıklıklar da çok. Her iki tarafta da YOĞURDUM EKŞİ diyen yok. Seçilmişler de yalan, atanmışlarda rüşvet baş tacı durumda. Seçilmişler atanmışlara diyor ki : İKTİDARI SİZLE PAYLAŞMAM. SİYASETİ BÜROKRASİ MAKAMINDAN YAPMAYA VE BENİ BÜROKRATİK VESAYET ALTINA ALMAYA UĞRAŞMAYIN. GÖREVİNİZDEN İSTİFA EDİN SİYASETE ATILIN.
Peki atanmışlar seçilmişlere ne cevap veriyor: SEN SANDIKTAN ÇIKTIYSAN BENDE PİYANGODAN ÇIKMADIM. DEVLET KADEMELERİNİN İSKELETİYİM. SENİN SİYASİ AYAK OYUNLARININ KUKLASI DEĞİLİM. HER İŞİNE GELMEDİĞİNDE TAYİN ŞANTAJIYLA SENİN UŞAĞIN OLMAM. SEN PADİŞAH GİBİ YAŞARKEN BEN UYDURUK BİR MAAŞLA SENİN KAHRINI ÇEKMEM. BANA İSTİFA ETME AKLINI VERECEĞİNE ESAS SEN SİYASETE BİR AHLAK GETİR DE YÖNETMEYİ BECEREMEDİĞİNDE ADALETİ MAHVEDECEĞİNE İSTİFA ETME ŞEREFİNİ GÖSTER.
Görüyorsunuz ki her iki taraf da hem haklı hem haksız durumda.Siyasetçiler tam yetkili ama sorumsuz olmak saltanatını bırakmak istemiyorlar. Demokrasinin en büyük açmazı bu sanırım. Herkes kürk peşine düşmüş hocaya selam veren yok.Atatürk, Humeyni ve dincilik oyununda üçgen bir istismar siyasetinde herkes kraldan çok kralcı durumunda.
22 Şubat 2012 Çarşamba
UĞUR ÖZALTIN